Oysa çoğu zaman şeytanın da melek olduğunu unuturuz. Melek uçuşan kanatlarıyla hep iyidir sanki. Yunan mitolojisinden Semavi dinlere kanatlarıyla insan ve tannrı arasında bir yerde dururlar onlar. Yunan-Roma’da bir “muse” olarak kadındır melek. Ya da okuyla insanları sevdaya gark eden Eros gibi çocuk. Semavi dinler onları görev peşindeki erkeklere çevirir. İşte tokat bir tarafıyla o erkekliğin yarattığı dünyadır.

Melek gibi olmak” gündelik dilde o kadar kullanılır ki… Ama hayat öyle mi? Her insan yaşamı boyunca o “sıradan kötülüğün” sarmalanmasıyla karşılaşır. Aslında hepimiz “biraz” kötüyüz. Dudaklarımızda yayılan gülümsemede, nazik sözlerimizde, konuksever ellerimizde parıldar bu sıradanlık bazen…

Sonra… Kanatlı tülsü yaratıklardan tokatlar sökün eder hayatlarımıza. Daryo Beskinazi’nin Melek Tokadı kitabındaki öyküler tam da bu apansızlığı boca ediyor okurun üzerinde. Tekinsiz, acımasız, bazen kadife eldivene gizlenmiş demir leblebi hikayeler anlatıyor Daryo. Cennetten kovulmuş ya da oraya hiç girmemiş bir melek dolaşıyor Teşvikiye’nin seçkin sokaklarında, ışıltılı cep telefonlarının like bekleyen ekranlarında ya da Suriye sınırına uzanan tozlu bir yolun menzilinde.  “Nur ışık demek, Allah’ın doksan dokuz adından biridir deyip geçistirdim ki tatminkar bir izahtı. Yalan da değil.” “Şah Damarı” öyküsündeki kahramanın aşk acısı ve terkediliş bir Tanrısal bir mazarete dönüşüveriyordu.

Yumuşacık, sevgi dolu bir bakışın şamara dönüşüverdiği anı yazıyor bazen Daryo. Bazen sinik bir ironiye dönen dili, kesilmekte olan bir çınarın sızıveren kanına karışıyor; ya da sevgilisinin adını vücuduna kazıtan Cafer’in, terkediliş sonrası iç savaşa, Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) doğru “Nur”lu yolculuğunu anlatıyor.

Acı tanrıdandır dediler, inandım. Sonra tanrı öldü, acı kaldı!”

Karadul öyküsünün epigrafı gibi bir ölüm sonrası tedirginlik ve karabasan var öykülerde. Fakat Melek Tokadı, Daryo’nun çok yakından tanıdığı üst-yeni orta sınıf dünyasına yöneldiğinde, i-mac’lerin ayrıntısından, dolma kalemlerin, sek içilen viski markalarına sivri bir dile evriliyor bütün iğneleyiciliği ile. Özellikle 1990 sonrası üst sınıflar ve değişen “soylulaşan” mekanlarıyla kent, yeni orta sınıf, Türkiye edebiyatı tarafından çok işlenmemiş bir alan. Yeni hayatlar var bütün şatafatı ve krizleriyle. Tıpkı “Yağmurda Beethoven” öyküsündeki modern mabet spor salonlarının, beyaz yakalının depresyonunu nakşeden selfie’ler gibi. Daryo sınıf karşılaşmalarını yayıyor bütün öykülerine.

Leman’daki köşesi “Yiğidin Hormon Olduğu Yer”den aşına olduğumuz sosyal medya yalnızlıkları da çarpıyor yüzlerimize. “Kırmızı kalp” öyküsündeki İnsta acemisi Ömer’in parmak uçlarına yapışan kırmızı kalpler gibi. Follow’lanan bir dünyada bir gün Elana çıkıp gelir Ömer’in ışıltılı ekranına. Sonrası çölümsü bir profil fotoğrafında büyük hüsranlara dönüşecek bir trajedi ve elde kalan hüzün olcaktır.

Daryo Beskinazi daha ilk kitabı “Melek Tokadı” ile usta bir kalem olduğunu gösteriyor. Sonrası gelecektir; özellikle bir roman.

Kitabı bitirdiğinizde yüzünüzde bir melek tokadının hafif pembe izleriyle kala kalıyorsunuz.

Tekinsiz bir ürpertiyle…

Kapak Resmi: Ansen

Daryo Beskinazi, Melek Tokadı, Oğlak Yayınları, 2019

TEILEN
Önceki İçerikBugün Popüler Olmak İçin Neleri Feda Ettin de Farkına Bile Varmadın?
Sonraki İçerikSuat Derviş: Bu Roman Olan Şeylerin Romanıdır.
1970, Gaziantep doğumlu. Marmara Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi’nde ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudu. Çeşitli yayınevlerinde editörlük yaptı. Yazıları Pasaj, Evrensel Kültür, Yeni Sinema, Yeni Film, soL, Cumhuriyet, Varlık, Sanat Eylemi, Üç Nokta, Bağımsız’da yayınlandı. 2008-2012 yılları arasında BirGün gazetesinde kültür sanat editörlüğü yaptı ve yazılar yazdı. Yurt Gazetesi Kültür Ek yayın yönetmenliğinde bulundu. 2004-2012 yılları arasında Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Kültürel Çalışmalar Yüksek Lisans programında ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde medya, küreselleşme, popüler kültür ve sinema üzerine dersler verdi. AICA-Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği üyesi.