Sinan bey, Biyoteknik adlı tekniğin yaratıcısınız. Bu teknik nasıl doğdu?

Ben konservatuar klasik bale tabanlıyım. Klasik bale, vücut eğitiminde ve hareket matematiğinde çok önemli ve temel bir sanattır. Yine de ilk amaç sağlık değil estetiktir. Dolayısıyla, duruş için ne kadar önemli eğitim yöntemleri sağlasa da ayaklar, kas yapısı ve esneklik konusunda eksik kalan yönler var. İnsan gelişiminde sağlık belirleyici olmalı. Sağlığı üst seviyeye getirmek, gelişimin rehberidir. Post modernizmde öne çıkan beden zihin ruh sağlığı ve dengesi konusunda yirmi yıldır çalışıyorum. Çalışmaları destekleyen bir araştırma ekibim var. Beden zihin ruh sağlığı birbirine bağlı ama sanıldığı gibi cevap bunların yalnızca biri değil. Modernizmde ikinci plana atılan zihinsel ve ruhsal sağlık, postmodernizmde “Her şey zihinde” anlayışıyla yer buldu. Bu iyi bir gelişme gibi gözükse de gerçeği yansıtmıyor. Denge sağlanmadan bütünsel gelişim mümkün olmuyor. Zihni ve ruhu besleyen çok öge olsa da, modern yaşamda beden ikinci plana atılmış durumda. Spor bile ne kadar sağlıklı olarak nitelense de, rekabeti ve hedefi ön plana çıkardığı için ve ilk amaç sağlık olmadığı için sakatlanmalara açıktır. Biz sağlığın en ince noktalarına ve doğal sağlık formülüne eğildik.

Biyoteknik, hangi hastalıklarda ve sorunlarda yardımcı olabilir?

Ben vücut ve hareket eğitimi verdiğim dönemde, öğrencilerin kalp damar, kolestrol, tansiyon ve panikatak gibi hastalıklarının geçtiğini ve doktor onayıyla ilaçlarını bıraktıklarına şahit olunca, ilerlemiş hastalıklarda da tekniğin iyileştirme özelliğinin olup olmadığını araştırmaya koyulduk. Zaman içinde “Hareket ve Nefes Terapisi” grupları açmaya başladık. Öğrencilerin de beni araştırıp yönlendirmesi ile gelişen bazı keşifler de yaşadık. Örneğin bir öğrencim bir kaza geçirip dizini sakatladığında bu sorun üzerine eğilen birebir seanslar yapmaya başladık. Kendisi iyileştiğinde annesindeki sinir sıkışmalara da duruşu düzeltmenin faydalı olup olmayacağını sordu ve annesi de seanslara başlayıp iyileştikçe üzerinde çalıştığımız rahatsızlıklar ve katılımcı profilleri oldukça çeşitlenmeye başladı. Zaten Aleksander tekniği ve çağdaş teknikler, duruş, kas yapısı ve sağlık ilişkisini ortaya çıkarmıştır. Yogadaki nefes bilinciyle tansiyonun kontrol edilebildiğini biliyoruz. Benim sentezimde en fazla kullandığım teknik bale olmasına karşın, biyoenerjiden manüel terapiye ve çağdaş vücut eğitimi tekniklerine, yogaya ve rahatlama tekniklerine ve meditasyona kadar birçok disiplin kullanıyorum. Doktor ve psikolog danışmanlarım var. Bunlar sağlık önceliğiyle iç içe geçtiğinde Biyoteknik ortaya çıkıyor. Bu teknik üzerine çalışırken insanların doğadan ve doğal sağlık bilincinden, vücut bilincinden ne kadar koptuğunu gördüm ve tüm aydınlatıcı çabalarımıza, katıldığımız konferanslara ve verdiğimiz seminerlere karşın akıntıya karşı kürek çekiyor gibiyiz. Biz üst düzey vücut bilinci için ve insanın sınırlarını ve limitlerini aşması için yola çıkarken, insanlar en doğal reflekslerini bile kaybetmeye başladı. Göz kırpma ve yutkunma gibi temel refleksler bile azaldı. İnsanlar daha az hareket etmeyi bir kar olarak görüyor. En basiti gideceğiniz yere en yakın park yerini bulmak için çabalamak gibi. Halbuki her hareket olanağını fırsat olarak görmeliyiz. Yürümek, koşmak, tırmanmak vücut için zorunlu hareketler. Vücut kendini bu şekilde yenileyebilir. Ne var ki, derslere başladığımız ilk günlerden bugüne, ancak kırk yaş üstünde gördüğümüz sırt ağrıları, boyun problemleri şuan on yaşlarına kadar inmiş durumda. Araçlara ve bilgisayara bağımlı yaşam, her geçen gün insan sağlığına zarar vermekte, insan bedenini yavaş yavaş yok etmektedir.

İdeal çalışma süresi haftalık, günlük, aylık olarak ne olmalıdır?

-Her an olmalı. Biyoteknik, vücudun her hareketini egzersize çevirir. Çünkü duruşunuz ve kas yapınız doğru kurulduğunda, vücudun kendini iyileştirme ve yenileme becerisi aktive oluyor. Yere basıştan, adım atışınıza, duruşunuza ve kolların duruşuna, boynun konumlanışına kadar birçok detay sizin sağlığınızı ve yakalanabileceğiniz hastalıkları belirliyor. Boyun, iletişim amacıyla ya da güçsüzlük nedeniyle birçok kişide önde durur. Vücudun en ağır organını, ortalama altı kilo ağırlığıyla beyni taşıyan ince bir yapıdır boyun. Eğer güçsüzse ve yanlış duruyorsa, buradaki hayati sinirlerde sıkışmalar olacak ve tüm beden etkilenecektir. Boyunda oluşan kistler, kolaylıkla kötü huylularla karıştırılabilir ya da kötü huyluya dönebilir. Sağ ve sol beden arasındaki dengesizlik skolyoz adı verilen bir hastalığa neden olabilir. Modern tıpta tüm omura yerleştirilen vidalarla tedavi edilmeye çalışılıyor. Bu çok zor ve riskli ameliyatlar serisi anlamına geliyor. Skolyozu hareket ve nefes terapisiyle iyileştirebiliyoruz. Yere basıştaki bir yanlışlık, örneğin içe doğru basmak, taban düşüklüğüne neden olur ve tüm hayatınız ağrılarla geçer. Taban düşüklüğü diz sorunlarına ve diz sorunları, bel sorunlarına neden olur. Tüm bu sorunları engellemek ve ilerlemiş rahatsızlıkları iyileştirmek, doğru duruşu öğrenmek ve kas yapısını dengeli kurmak, esneklik kazanmak ile mümkün hale geliyor.

Her an vücudu düşünmek olanaklı mı?

-Sürekli oturarak yaşamak nasıl bir alışkanlığa dönüyorsa, hayata dinamizm katmak ve her an farkındalık sağlamak da mümkündür. Ben bu farkındalığı öğrencilerin hayatına nüfuz ettirmek için onlarca yol düşünüyorum. Meditasyon bunlardan biridir. Bilinçaltına da farkındalık getirebiliriz. Bir duvar işçisine dik durması için öneri verdiğimde “olur mu, ben patron muyum, ağabey?” demişti. Bir insan olarak değerinin farkında olmak, kendini korumanın ve gelişimin başlangıcıdır. Toplum domino taşları gibi birbirine bağlıdır. Umudu kestiğiniz tek bir kişi bile toplum sağlığını bozabilecek bir etkide bulunabilir. Meditasyon, sanıldığı gibi transa geçmek, farklı alemlere dalmak değildir. Meditasyon, her an farkındalık sağlamaktır. Zihinden geçen düşüncelerin, eyleme dökülen düşüncelerin, yapılan seçimlerin ve insanın kendi gücünün ve etkisinin farkına varmaktır. Derslerimden sonra insanlar zihninin rahatlamış ve boşalmış olduğunu, daha verimli düşünebildiğini ve duygusal denge sağladıklarını anlatırlar. Çünkü bedene odaklanmak, varlığa ve doğaya odaklanmaktır. İnsan, doğanın parçası olduğunu tekrar keşfetmek zorunda. Kırlarda, bahçelerde çimlerde yürümek, toprakla temas etmek, denizde dalmak, yamaçlara tırmanmak bize doğamızı geri verir. Doğanın gücüyle bizi birleştirir. Yadsıyamayacağımız cinsellik diye aşkın temel taşı olan, çoğalmanın, ailenin temeli olan bir kavram var. Bedeni doğru kullanmak, dinamizm, estetik ve form kazanmak sağlığın ilk koşuludur ve bu başlangıç noktasıdır. Tüm hayatı renklendirmek, üretkenlik, sağlıklı ve mutlu ilişkiler kurmak, toplum için sorumluluk almak, sağlıkla başlar.

Sizi en zorlayan hastalık ya da rahatsızlık hangisidir?

-Beni en çok zorlayan bir hastalık değil, iyileşmek istemeyen katılımcılardır. Özgüven yok olduğunda, insan gelişime yüz çevirdiğinde bir tür depresyonda yaşamaya başlıyor. İlginçtir ki bu durumun maddi koşullarla hiç ilgisi yok. En çok paraya ihtiyacı olduğunu düşünenler, aslında durumu en iyi olan insanlar arasından çıkıyor. İnsanlar sanat, bilim, okumak, aşk ya da toplumsal sorumluluk gibi alanlarda hissettiği boşluğu maddi değerlerle kapatmaya çalışıyor. Hareketsizlik yüzünden ilerlemiş kireçlenme yaşayan öğrencilerim var. Haftada bir saat terapi ile tekrar yürümeye başlıyorlar ve iyileştiklerini düşünüyorlar. Hareketi bir zorluk olarak görüyorlar. Halbuki bedeni yoran hareket değil hareketsizliktir. İç organlar sürekli bir hareket halindedir. İnsan için hareketsizlik diye bir olanak yoktur. Sadece karnınızı içeri çekerek sindirime yardımcı olabilirsiniz. Bedeni tanıyarak elde edilen vücut bilinci sağlığın anahtarıdır. Modern insan eksik nefes alınıyor. Oksijen, tüm hücreleri yeniler ve tamir eder. Besinleri yakıp enerjiye çeviren de nefestir. Nefes potansiyelini artırmak için nefes eğitimini hareket eğitimiyle birleştirmek gerekir. Nasıl ki bazı vitaminler diğerleriyle birlikte alındığında işlev gösterebiliyor. Nefes ve hareket de böyledir. Oksijeni kullanmak için beden, harekete ihtiyaç duyar ve bu hareket doğru açılarda yapılmalıdır. Bir kere vücuda, doğru sistemi oturttuğunuzda bunu korumak daha kolaydır. Vücut zihin gibi değildir, vücut zekası ve hafızası çok güçlüdür. Öğrendiği hiçbir şeyi unutmaz.

Terapi ne kadar sürüyor?

-Ankilozan spondolit, panikatak, MS, romatoid artrid gibi tıpta çözümü olmadığı düşünülen hastalıkları hareket ve nefes terapisiyle iyileştirebiliyoruz. Çok ciddi riskleri olan, örneğin felç gibi ve yaşam kalitesini bozan sinir sıkışmaları, aslında çok kısa sürede iyileşebiliyor. Kireçlenme ve romatizma gibi riski olmayan fakat ağrılarla bunaltan sorunlar, daha uzun süre terapi gerektirebiliyor. Çünkü bu sorunlar zaten uzun süre hareketsizlik nedeniyle ortaya çıkmış ve ağrı geçti diye insanların terapiyi hemen bırakmaması gerekiyor. Benim amacım ağrıyı geçirmekten öte, bir daha sorun oluşturmayacak omurga, duruş ve kas sistemini yapılandırmak. Öğrenciler ve hastalar, kendilerini harekete başlatan soruna teşekkür etmelidir çünkü akıllı hareket, görülmeyen risklere karşı kalkan oluşturur. Şeker, tansiyon, kalp damar ve kanser gibi hastalıklarda doğru çalışmanın önleyici olduğu birçok araştırmayla kanıtlanmıştır.

Doktorlardan tepki aldığınız oluyor mu?

-Tam tersine, birçok doktor öğrencim oldu ve hala devam edenler de var. İlaç şirketleri, kurumsal eğitimlerime devam ettiler. Aslında doktorlar ilişkili hastalıklarda hareketin ve egzersizin önemini en çok belirten kişiler. Nedense insanlar bu konuyu atlıyor. Sağlık için sürekli bir farkındalık oluşturmak gerekir. Ege Tıp Fakültesi, Acıbadem Hastanesi ve California Üniversitesinde çalışmalarım oldu ve programlar sundum.

Yurtdışında da tekniği tanıttınız. Hangi ülkelerde çalışmalarınız oldu?

-Yirmi yıldır üzerinde çalıştığım Meditatif Dans programı ile Avrupa’nın birçok ülkesinden ve Amerika’dan davetler aldım. Meditatif dans, tasavvuf felsefesinin açıklığından ve esnekliğinden ilham alarak topraklarımızın karışımına dayanır. Doğu ve batı tekniklerini sentezler. Böylece hem güç hem esneklik kazanmak mümkün olur. Doğu ve batı arasındaki mükemmel duruşu, dengeyi, sürekli gelişimin anahtarını arar. Bu teknik, kültürel temsil için de çok önemlidir. Yunanistan’da iki sene tiyatrolara hareket eğitimi verdim. Biyoteknik, daha spesifik sorunlarla ilgili bir teknik. Yurtdışından araştırma için gelip katılanlar oldu. İsrail’den ve Amerika’dan çok öğrencim oldu.