Ana Sayfa Litera Hasan Aksakal ve Dünyayı Yeniden Büyülemek: Romantizm

Hasan Aksakal ve Dünyayı Yeniden Büyülemek: Romantizm

Hasan Aksakal ve Dünyayı Yeniden Büyülemek: Romantizm

Fıkra anlatmak biraz da tiyatroculuk gerektirir.

Yüzünüze bir mimik koyacak, belki pandomim yapar gibi vücut hareketlerine bile başvuracaksınız.

Bunlar bende eksik şeyler.

Fıkra anlatamasam da hiç yazamaz değilim.

Yazımızın kapı eşiğinde misafir şekerini peşin peşin takdim eder gibi, durunuz, size ağız tadıyla bir fıkra anlatayım; sonra ciddi mevzuya geçeriz.

Kırk sene denizlerde gezmiş, tekneler gezdirmiş meşhur bir amiralin tuhaf bir huyu varmış.

Saat başı kaptan köşkünde kilitli bir dolabın başına gidiyor, bir çekmeceden bir kutu çıkarıyor, kilidini açıp içinden aldığı bir kâğıdı okuyor, kimseye göstermeden sanki ezberliyor gibi birkaç kez okuyor, sonra bunları kilitleyip tekrar vazifesine dönüyormuş.

Gün gelmiş, hayatını kaybetmiş amiral.

Cenaze töreni bitmiş, ardından gemi subayları amiralin gizlediği bir önemli sır var diye merakla o kutunun başında toplanmış.

Açmışlar, bir buruşuk kâğıt, üstünde şunlar yazılı:

Unutma: Sancak Sağ taraftır, İskele Sol…’

İtiraf edeyim mi, denizci değilim, lakin ben de iskele ve sancağı hâlen karıştırır dururum; fıkrayı yazarken emin olayım diye bir daha baktığımı da söylemeyeyim bari…

Sadece bu mu dersiniz, pek çok şeyi karıştırırım, bunca sene sırasını öğrenemedim diye kuyruğunu bıraktıklarım da oldu.

Haydi siz de hiç değilse kendinize itiraf ediniz: Hepimizin bir tür disleksiyası var gibi hep takıldığımız, ezberi şaşırdığımız şeyler pek çoktur.

Hele bana hiç dokunmayınız; hatalı kelime kullanır, bildiğimi zannettiğim şeyin aslında o olmadığını da sonradan mahçup çocuklar gibi kendime ezile büzüle yeniden öğretirim.

Amiralin sancak ve iskele benzeri olan bir kâğıt, bir A4 mektup kâğıdı, sanırım şöyle böyle beş yıldan beri elimin altındadır; ona bakmadan neredeyse bir yazı yazamaz olacağım, sanki öylesine bir adres tarifine dönüştü:

¨Siyasal metinler şeması, yazıp-çizeni Hasan Aksakal!¨

Beş yıl önceydi, lazım oldu, siyasi tarihin kilometre taşları sayılabilecek önemli metinlere dair Hasan Aksakal’la konuşuyorduk. Ben tarih boyunca siyasal düşünceyi etkilemiş, etkilenmiş eserlerin kronolojik bir listesinden daha ziyadesini, bu metinler arasındaki karşılıklı bağların, ilintilerin de gösterildiği bir tabloya ne kadar ihtiyacım olduğunu söylemiştim.

Yüzünde, dikkatle bakarsanız, zaman zaman müstehzi bir ışığın parlayıp söndüğü, lakin asla terbiyesinden ve oturup kalkmasından tenzilat yapmamış, bana göre ¨efendi bir delikanlı¨ olan Hasan, ¨Bir dakika abi!¨ dedi; karşılıklı oturduğumuz koltukların arasında duran bir sehpa üzerinden bahsettiğim o kâğıdı, bir kırtasiyeciden alır gibi çekti, aldı. Kalem de hazır, orada; yazmaya başladı. Ne yapıyorsun demeye kalmadan tamamladı, bana uzattı, aldım ve hâlen elimdedir.

Ezberci olmayan parlak bir zekânın altından kalkabileceği gibi yaşamında edindiği siyasal bilime dair bilgileri birbirleriyle bağlantılı, her birinin bir başkasına nedensellik ilintisiyle yöneldiği bir şemadır bu….

Perikles’in Atina-Cenaze Söylevi’nden başlayıp Thomas Aquinas’ın Summa Theologica’sına; John Locke’un Hükümet Üzerine metninden alıp dokuzuncu yüzyılın John Scotus’una kadar bir metinler şeması ki, arasan bulamazsın; öyle bir hazine. Muhatabımın nasıl parlak bir zihne sahip olduğunu hem yazarların doğum ve ölüm yıllarını hem de metinlerin yayınlandığı tarihleri eklemiş olmasını söylersem, yeterli olacaktır. Pek çok ayrıntıyı da oraya buraya serpiştirmişti, bana iskele sancak olan bu kâğıda: Mesela, İbn Haldun’un Mukaddime’sinin yanına, günümüz yazarlarından sosyolog-televizyon gazetecisi Ozan Sağsöz’ün Mukaddime üzerine olan eserini de ilave etmişti.

Alın size, iskele ve sancak!

Hasan Aksakal’ı bu zihinsel parlaklığıyla buraya aktarma fırsatını ne zamandır zaten ve öteden beri bekliyordum da, bir sürpriz gibi, yeni yayınlanmış ¨Dünyayı Yeniden Büyülemek: Avrupa Romantizminden Portreler¨ başlıklı son kitabı buna fırsat verdi.

Romantizm üzerine akademik titizliği hemen göze çarpan çalışmalarıyla uzun zamandır izlediğimiz Aksakal’ın, şimdiye değin, farklı yayınevlerinden ve bazıları birkaç baskı yapmış olan eserlerini evvela bir sıralamak gerekiyor.

Böylece şimdi elimizde bulunan son eserinin varoluş sürecini görmek mümkün olacaktır. İlk olarak, 2011’de, ¨’Aydınlanma’ Çağından ‘Karanlık’ Yüzyıla:Politik Romantizm ve Modernite Eleştirileri¨ ile bizlere Batı kültür ve siyasal yaşamına dair yeni bir pencere açmıştı; oradan baktık ve ezberimizde olan şeylerin başka türlü okunduğunu da gördük.

Ardından, iki yıl sonra, ¨Türk Cogitosu ve Modern Türkiye’de Politik Yaşam¨ başlıklı eseriyle geldi; Romantizm içeriğini de içselleştirmiş farklı bir çalışmaydı. Velut bir yazar olduğunu göstermeye başlamış olan Aksakal, iki yıl daha geçince üzerinden, bu kez ¨Türk Politik Kültüründe Romantizm¨ başlığıyla Romantizm rüzgârını Türkiye üzerinde estirdi; müsmir bir eser bıraktı. Bu rüzgâr ardından bir fırtına getirecekti tabii; getirdi: 2017 yılında öyle bir eser akademik dünyada esti ki, nasırına dokunulmuş olduğunu hisseden siyasetin sağ cenahından Aksakal’a öfke ve târiz yağdırılacak idi: ¨Türk Muhafazakârlığı: Terennüm, Tereddüt, Tahakküm¨; başlığında bile Türk muhafazacılığının nasıl ve neleri hıfz ettiğini gösteren bir manifesto değerinde siyasal metindir.

Sonrasında Aksakal’ın adresini yayın dünyasında bulduk, ülkenin saygın yayınevlerinde editörlük mesleğini, Vakıf Kültür Yayınları’nın başına geçerek iki seneye yakın müddetle 85 adet, her biri birbirinden müstesna iyi kitabın yayınlanmasına kendini vakfetti. Vakıf Kültür’de de facto olarak aslında yayın yönetmeniydi, de jure olarak başka unvanla ve gördüğümüz kadarıyla sabır göstererek ayrılacağı güne kadar çalıştı. Bütün bunların yanında başta Ek Dergi olmak üzere pek çok basılı-online yayın mecrasında, ardı arkasına yazılarını okuyorduk; Siyaset Bilimi Doktorası unvanıyla bir üniversitede yarı zamanlı derslere de koşturuyordu.

Bu bereketli bilim adamının, pek çoğu yine Ek Dergi’de yayınlanmış, ancak üzerinde yeni bir revizyon geçirerek derlenip toplanmış Romantizmin Portrelerine ait bir çalışma şimdi elimizde kitaba büründü, rafa uzandığınızda elinizin altında bulunacak bir kaynak esere dönüştü.

Kitabın yeni kurulmuş Beyoğlu Kitabevi tarafından 01.numaralı ilk kitap olarak basılmış olması da, Dr.Hasan Aksakal’ın, anladığımızca, yayıncılık alanına ait yeni girişimlerine bir işaret de gösteriyor; bundan böyle Beyoğlu Kitabevi’nde Aksakal’ın imzasını daha sık göreceğimize taalluk ediyor.

Dünyayı Yeniden Büyülemek başlığına ait bir kısa paragrafla, Hasan Aksakal söz konusu oldu mu, uzayıp gideceği benim hissiyatıma göre önceden belli olan bu yazıyı sonlandırmak uygun görünmektedir. Yoksa kitabın ele aldığı, çoğunca on dokuzuncu yüzyılın Alman, İngiliz ve Fransız Romantiklerine dair portreleri tek tek sergilemesi gerekecektir ki, bu, bir büyük müzeye adım atarken sergiyi görmeye heveskâr gezgini kapı eşiğinde durdurup, o muhteşem tabloları kuru kuruya anlatıp oyalamaya benzer.

Eserin müellifi Aksakal’ın kitabın girişinde ¨uzun bir önsözle okuru metinden alıkoymak istemem¨ deyişine uygun düşecek biçimde, sadece kitap başlığının işaret ettiği gerçekliği yazmalıyım. İlerleme, Rasyonalizm, Aydınlanma, sosyolojide ve siyasal alanda Pozitivizm gibi Kartezyen değerlerin kapladığı Avrupa’da, modern devletlerin kuruluş sürecinde, Hobsbawm’ın vurguladığı gibi Çifte Devrim kavramı çerçevesinde burjuva ihtilaller çağında, ütopik sosyalistlerden henüz manifestosunu yazıp Komünist bir dünya hayalini henüz rüyalarımıza sunmamış bulunan Marx ve Engels’e kadar, hasılı pek çok şeyin bir halita içinde kaynayıp fokurdadığı tarihin en civcivli zamanlarında dünyanın bütün büyüsünün bozulduğunu gösteren bu eser, ¨dünyayı romantikleştirmekten ve yeniden büyülemekten bahseden¨ bu romantik insanları tanıtıyor bize…

Böylece ¨Kozmik sorular sormaya başlayan insan, uçuruma adım atmaktan korkmayan bir delidir artık¨ diyen Novalis’ten başlayarak; İngiltere’deki romantiklerden hem uzun şiirlerini yazan hem de bunları resmeden sanatçı Blake’e kadar; yine Alman romantiği Schlegel’i, sonra kimi eleştirmenlerin kendisiyle berbatın berbatı anlamına gelsin diye soyadını değiştirip WorthWorth dedikleri William Wordsworth’e uzanan; elbette hayatının sonlarını bir kuleye kapanıp geçiren Hölderlin’i unutmadan; İskoç asıllı tarihsel romancılığın kurucu babası W.Scott’la sisli çayırların insan ruhunda bıraktığı kederi duyumsayarak; ardı sıra Coleridge’i, hani şu sisli dağ zirvesindeki adam resminin meşhur ressamı Caspar David’i; libidosunun esiri Lord Byron’ı, onun yakın dostları karı koca Shelley’leri, ki Mr.Percy’nin eşi olan Mary Shelley ¨Frankenstein¨ ile bir klasik bırakacaktır dünyaya, işte bu isimleri de unutmadan; daha sonra ihtilallerin meşhur resmi ve herkesin 1789 Fransız İhtilalini anlattığını galat-ı meşhur olarak bildiği ve fakat aslında 1830 İhtilalini konu alan o meşhur ressam Delacroix’i; fırtınalı bir yaşamın sürüklediği ünlü Lamartine’i; besteci Berlioz’u; Puşkin olmadan hiç olamayacağı için nihayet Rus romantiğini, Leh-Polonez romantik Adam Mickiewicz’i, İtalya’dan Ugo Foscolo’yu, bir tür Portreler Geçidi yapılıyorcasına nizam ve intizam içinde izleyeceğiz.

Kitabın müstakbel okurunu temin ederim ki, bana, bu uzamış giden yazının başında anlattığım hikâyesiyle tanıdığınız Aksakal Hoca’nın selis bir anlatım kullanarak hazırlayıp verdiği siyasal metinler şemasında, en karışık mevzuları dahi apaçık bir dille aktardığına eserin daha ilk sayfalarında şahit olacaksınız.

Dahası hem editörlük, düzeltmenlik, akademik yazı yazmanın ustalığı gibi genç yaşlarında kazandığı nitelikleriyle bezenmiş, akıcı bir Türkçeyle sizi buluşturan, yerli yerinde kullanılmış kavram ve kelimelerin metnin müziğine eşlik ettiği bir eser Aksakal Kitaplığında eksik olmaması gerekir.

Benim elimdeki, eskiyip lime lime olmasın diye türlü kopyalarını çıkardığım Siyasal Metinler Şeması gibi, sizin de elinizde bir Romantizm Şeması bulunsa, hani fena olmaz.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl