Ana Sayfa Vizör ‘‘I Spit on Your Grave’’ Filmlerine Eleştirel Bir Bakış

‘‘I Spit on Your Grave’’ Filmlerine Eleştirel Bir Bakış

‘‘I Spit on Your Grave’’ Filmlerine Eleştirel Bir Bakış

1978 yılında Meir Zarchi tarafından çekilen I Spit on Your Grave çelişkilerle dolu bir film olmuştur. Film, roman yazmak için küçük bir kasabada göl kenarında ev kiralayan Jennifer’ın aynı kasabada yaşayan dört kişi tarafından tecavüze uğramasını ve sonrasında Jennifer’ın bu dört kişiyi öldürmesini ele alır. Filmin başında seyirci tecavüzcülerle beraber röntgenci olarak konumlandırılır ve Jennifer’ı tanıtmaya ayrılan bölüm aslında onun karakterini öğrenmekten ziyade vücudu ile ilgilidir. Sonrasında bu dört arkadaş ormanda oturup konuşurken, kendi kendilerine Jennifer’ın şehirli olduğunu ve sevişmeyi sevdiğine ikna olup (!) evine giderler. Tecavüz sahnesi oldukça şiddetlidir ve uzun süre devam eder. Yine bu sahnenin pornografiye yakın ölçülerde çekildiğini belirtmek gerekir. Buradaki amacın filmin ikinci bölümünde Jennifer’ın işleyeceği cinayetleri meşrulaştırmasına ve izleyici tarafından mazur görülmesine yönelik olduğu da düşünülebilir. Fakat dramatik yapıya tasarlanmış bu meşrulaştırma sahneyi açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Çünkü sahne oldukça rahatsız edicidir. Filmdeki her şey yüzeysel ve gerçekçilikten yoksun iken bu sahnedeki gerçekçilik takıntısı anlaşılabilir bir durum değildir.

Filmi daha da rahatsız edici bir hale sokan şey ise kadın temsilinin tamamen cinsellikle ilişkilendirilmesi ve kadının tüm gücünü cinselliğinde almasıdır. Jennifer, tecavüzcülerini öldürmek için cinselliğini kullanır. Bu doğrultuda Matthew ve Johnny ile birlikte olur, ardından onları öldürür. Dolayısıyla film tecavüzün kötülüğünü gösterme iddiasını kaybeder. Özellikle filmde ve filmin posterinde dahi kadın vücudunun metalaştırarak sunulması konuyu daha anlamsızlaştırmaktadır.

Eleştirmenlerce beğenilmeyen ve pek başarılı olmayan bu filmin Steven R. Monroe tarafından 2010 yılında yeniden çevrimi yapıldı. Konuya sadık kalınmakla birlikte önemli bir takım değişiklikler yaşandı. Bu değişikliklerden en önemlileri: “şerif” karakterinin olay örgüsüne dâhil oluşu ve tecavüzcülerin sayısının beşe çıkmasıdır. İlk filmde Jennifer, polisi teğet geçerek cezayı kendisi uygular ve hepsini öldürür. Şerifin dâhil olmasıyla birlikte bu boşluk doldurulmuştur ve gidebileceği bir yer olmayan Jennifer için öldürmekten başka bir seçenek kalmamıştır. Dramatik yapıyı arttırmak için ilk filmde bahsedilen ancak gösterilmeyen Johnny’nin evli ve bir kız çocuğuna sahip olması durumu bu filmde şerife aktarılır. Eşi hamile olan ve iyi bir aile babası olan şerif, her Pazar kiliseye de gitmektedir. Bu durum aile, kamu ve kilise kurumlarına bir eleştiriden ziyade şerife duyulan nefreti ve güvensizliği arttırmaya yöneliktir. Çünkü film boyunca şerif hakkında bilgiler yüzeyseldir.

Filmdeki tecavüz sahnesinde ilk filme oranla daha az cinselliğin yanı sıra bu kez daha fazla şiddet kullanılmıştır. Hem tecavüz sahnesinde hem de öldürme sahnelerinde sadistliğe varan eylemlere tanık oluruz. Jennifer’ın tecavüz sırasında kim ne yaptıysa ona uygun olarak öldürmesi, intikam duygusunu arttırmaya yönelik olarak tasarlanmıştır. Jennifer bu sefer öldürmek için cinselliğini kullanmak yerine aklını kullanır ve hepsini tuzağa düşürerek yakalar. Filmdeki en büyük boşluk nehre atlayıp kaybolan Jennifer’ın uzun bir süre sonra ortaya çıkmasıdır. Karakterin nasıl hayatta kaldığı yahut yaşadığı dönüşüm ele alınmamıştır.

2013 yılında serinin ikinci filmi yapıldı. Farklı oyuncu ve karakter ile kurgulanan film çevreyi kırsaldan şehre taşındı. Katie Carter garsonluk yapan ve bu arada da manken olmaya çalışan biridir. Oyunculuk ajansının önerdiği fotoğrafçıya giden Katie çıplak fotoğraflarının çekilmesi istenince buna izin vermez ve çekip gider. Üç kardeş olan bu fotoğrafçılardan Georgy, Katie’yi takıntı haline getirir. Bir akşam evine gizlice girer ve ona tecavüz eder. Katie’nin bağrışmalarına gelen komşusu Jayson’ı da öldürür. Sonrasında kardeşleri İvan ve Nicolay’ı yardım etmeleri için çağırır. Katie’ye uyuşturucu vererek bayıltırlar ve onu Bulgaristan’a kaçırırlar. Bir evin bodrumunda işkence ve tecavüze devam ederler. Katie bir süre sonra kaçmayı başarır ve polise sığınır. Polis karakoluna gelen Ana, hem polisi hem de Katie’yi kandırarak onu bodruma geri götürür. Katie’yi öldürmek için bir kutuya canlı olarak koyup depoya gömerler. Zeminin kırılmasıyla yer altı şehrine düşen Katie’nin, ilk filmde yer verilmeyen hayatta kalma ve dönüşüm evreleri ele alınır. Katie, İncil’de geçen “İntikamımı alacağım” sözünden yola çıkarak hepsini öldürür. İlk kaçtığında sığındığı dedektif Kiril’in ona yardımcı olamaması tekrardan işin kamusal tarafının atlanmasını sağlar. Filmin sonunda Katie’yi bulan Kiril, onu işlediği cinayetlerden dolayı tutuklamak yerine özür dileyerek gitmesine izi verir.

Monroe’nin iki filminde de uygulanan sadist tecavüz sahneleri yine sadist intikam sahnelerine temel hazırlamak için kurgulanır. Tecavüz sırasında kim ne yaptıysa kurban tarafından misliyle karşılık bulur. Böylece seyircideki intikam hazzı arttırılır. Bu yönüyle 1978 yapımından ayrılırlar. Peki, bu filmler bize ne anlatırlar? Aslında hiçbir şey anlatmazlar. Genel olarak bu üç filmde ne tecavüz suçuna ne de insan üzerindeki etkilerine dikkat çekmezler. Tecavüzün kullanılmasındaki temel gaye, konuyu marjinalleştirmek ve dikkat çekici kılmaktır. Filmler şiddet ve ‘‘daha çok şiddet’’ arasında gidip gelirler.

2015’te çekilen serinin son filminde yönetmen koltuğunda ise R.D Braunstein vardır. Konu olarak Jennifer Hills’e geri dönülür. Film Jennifer’ın tecavüz sonrası hayata adaptasyon sürecini ele alarak başlar. Adını değiştirip Angela yapan ve grup terapisine katılan Jennifer burada tecavüzcülerin bir şekilde cezalandırılmadan kaldığını görür. Terapide yakın arkadaşı olduğu Marla’nın eski sevgilisi tarafından öldürülmesi ve ceza almadan kurtulması sonrasından Jennifer adaleti kendisinin sağlaması gerektiğini inanır. Death Wish filminde Paul Kersey’in suçluları öldürmek için geceleri dışarı çıkması gibi Jennifer’da tecavüzcüleri öldürmek için onları takip eder ve öldürür. Jennifer’ın giderek akli dengesini kaybettiği görülür. Braunstein, filminde tecavüz sahnesine yer vermez ve suçluları işaret ederek cezalandırmayı tercih eder. Sadece bir bölümde Jennifer bir başka suçlu olan Cole Watson’a saldırdığında yenik düşer ve Watson ona tecavüz etmeye çalıştığı sırada polis tarafından vurularak öldürülür. Film, kamu alanında yapılan çalışmaların yetersiz olduğuna işaret eder ve ilk üç filmde yer bulamayan suç ve etkilerine bu filmde değinmeye çalışsa bile derinlemesine bir şekilde ele almaz. Film yine hüsranla karşılanır.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl