Ana Sayfa Litera İYİLİK: BİR ÖLÜM ARKEOLOJİSİ

İYİLİK: BİR ÖLÜM ARKEOLOJİSİ

İYİLİK: BİR ÖLÜM ARKEOLOJİSİ

[Kanser olduğum bana bildirildikten sonra şunu düşündüm; bunu hak edecek ne yaptım?]

Susan Sontag, Rolling Stone söyleşisinden

[Hırpalandığım için oldu zaten bunlar. Bunca zaman hep hırpalandığım için.]-İyilik, s. 189

Buraya kadar olduğu bildiğim hayatın kalanını yaşamak.” s. 53. Bu, bir roman için çok fazla bir kilit cümle. Aynı zamanda sahici ve içten bir dil. Aylardır, bu cümleye bakıyorum ve zaman geçiriyorum. Bu, çok sarsıcı ve hayatımı altüst etmiş bir cümle. Yaşlandığım için mi? Susup, insanlarla konuşmadığım için mi bilmiyorum ama bu cümle beni çok sarstı; “Buraya kadar olduğu bildiğim hayatın kalanını yaşamak.” Bu cümlenin altını kalın çizgilerle çiziyorum. Çünkü Şebnem İşigüzel her romanıyla, uzun bir zaman geçirmek -tekrar tekrar okumalar yapmak- bana edebiyatın ne kadar sarsıcı bir duygu olduğunu öğretiyor. Bir romanın kurgusundan, karakterlerin ruhuna kadar. Okuduğum her satırda, ruhunu romanına veren bir yazarı görüyorum. Bu bir okur için, hiç azımsanmayacak muhteşem bir duygu. Hayatta da artık bu duygu çok kolay bulunmuyor.

[Yaşamak istemiyorsan, hastalığın suç ortağısındır.], s. 23

İyilik, kitabına gelmek için, biraz Susan Sontag’dan konuşmak istiyorum. Susan Sontag, Jonathan Cott’la Bilincin Kapısını Aralamak** başlığı altında Rolling Stone’na yaptığı söyleşinin bir yerinde şöyle der; “… bir iki yıl içinde ölme ihtimalimin olduğu gerçeğiyle de yüzleşmem gerekiyordu. Fiziksel acının yanı sıra terörünü, dehşetini hissediyordum ve gerçekten korkuyordum. Yaşadığım şey en şiddetlisinden, hayvani bir panikti. Ama coşku dolu, inanılmaz yoğun anlar da yaşıyordum. Başıma akıl almaz bir şey gelecekmiş gibi, muhteşem bir maceraya atılmışım gibi hissediyordum. Hasta ve muhtemelen ölüyor olma macerası. Ve ölümü kabullenmek olağanüstüdür. Olumlu bir tecrübeyi deniyordum, öylesi kulağa ucuz geliyor ama yine de olumlu yanları vardı.”

Kök’, önemli bir kelimedir. Sarsıcı romanları yaşatanda, kök’leridir. Romanın adı, İyilik. Ama bu romanın adında, bir ‘tuhaflık’ var! ‘İyi’ veya ‘iyilik’ sözcüğü, Şebnem İşigüzel romanlarının -neredeyse- tamamında çok az, hatta nadir kullanılan bir kelimedir. Yazar, bugüne kadar kullandığı en az kelimeyi çekmecesinden çıkarıp, yazdığı romanının tam kalbine nasıl saplayabilir? Bu soruyu, kitabın yayımlandığı günden bu yana, kendi kendime soruyorum. Evet, tuhaf bir durum var bu romanın isminde. Hatta bu romanın, ‘ruh hali’nde de. Sadık bir Şebnem İşigüzel okuru olarak, bunu uzun uzun düşünme fırsatımda oldu. Hatta bu fırsatları, küçük notlar alarak değerlendirdim. Bu yazı, işte o notların toplam bir değerlendirilmesidir. [Şunu da söylemeden geçmeyeyim; Şebnem İşigüzel romanları üzerine yazmaktan her zaman çok korkmuşumdur. Bu yazı, birazda o korkuyla yüzleşmenin yazısıdır.]

Başlayayım o zaman; ‘Tuhaflık’ dedim, evet bir ‘tuhaflık’ var bu romanda! Kaldı ki, İyilik romanı okurken sık sık kendi kendime şunu mırıldandım; “Evet, bu bir roman ama bu roman benim için bir tuhaf’lığı barındırıyor!” İşte bu yazı, birazda o tuhaf’lığın peşinden yürümeye kararlı. Neden? Bilenler bilir; Şebnem İşigüzel’in romanlarının izleği üç kavramın odağında, dip’te yürür, boğuşur, nefes alır ama nefes aldığını fark etmez, hatta -kahramanların- nefesi kesilir. Hiçbir kahramanı, kendi kaderine boyun eğmez ve her kahramanı yaşadığı hayatın hiç şüphesiz özne’sidir. Tam da bu nokta çok önemli. İşigüzel romanlarının ekseni, işte bu hattın korelasyonu içindedir. O hattın içinde de üç kavram vardır; ‘Kötülük’, Tesadüf’ ve ‘Rastlantı’. Peki, bu ‘İyilik’ denen tuhaf’lığın, kök’ü nerede/nerelerde? Bu soru önemli ve roman ekseninde bu soruyu çok önemsiyorum. Şimdilik bu soruya geri dönmek üzere, bir nokta koymak istiyorum.

[Ne eşya, ne anı, ne aşk… Bunların hepsi tuzak.], İyilik, s. 13

Çatlaklardan Sızmak

Şunu açıkça söylemem gerek; Şebnem İşigüzel’in, bütün kahramanlarının bir ölüm hamlesi vardır. ‘Ölüm hamlesi’ kavramını, Bernardo Bertolucci’nin The Conformist filminden ödünç aldığımı da hemen söylemeliyim. Biliyorum biraz karışık hatta karmakarışık bir yazı olacak ama yazarın romanlarına geri dönmek -sığınmak- bu noktada iyi bir fırsat. ‘Ölüm hamlesi’ kavramının anahtar, kelimelerini bulmam gerekiyor. Bu kelimeleri bulmak için, İyilik romanıyla çok zaman geçirdim. Bu noktada biraz geri döneyim; Çöplük romanındaki Nadya aslında bize ne/neyi anlatıyor/du? Sarmaşık romanındaki, Salim Abidin’in derdi neydi? Bu iki kahramanın, geri dönüşsüz ifadelerinin dip’lerinde, sanki ‘iyilik’ derin bir kök salmış olmasın? Peki, bu çatlaklarından sızan kahramanlar/karakterler, -tesadüf-kötülük-rastlantı kavramları çerçevesinde- bizlere ne/neler söylüyor/du? Acaba, bu kahramanların biriktirdiği ‘ölüm hamlesi’ni, İyilik kitabı şimdi daha belirgin bir anlatıyla bize söylüyor olabilir mi? Tam olarak emin değilim ama bu düşündüğüm ‘bir alan’ ve o alan ihtimal dâhilinde. Anahtar, bu olmayabilir. Bu, bilmediğiniz bir kapıyı, cebinizdeki anahtar/anahtarlarla açmaya çalışmak gibi anlamsız bir hamle’ye de benzeyebilir. Bu düşündüğüm ‘bir alan’dı ama ‘bu alan’dan şimdilik uzak durmak istiyorum. Ama bu sözünü ettiğim duyguya -şimdilik- bir alan açmak iyi bir fikir olabilir.

Hayatta, bildiğiniz bir evin kapısını açmak, size çok şeyler vaat eder. En azından size yaşantınızın bir kokusunu verir. İtiraf edeyim ki, İyilik romanını -dört yetmedi- beşinci defa okuyuşumda keşfettim. Hemen dönüp; Sarmaşık, Çöplük ve Kirpiklerimin Gölgesi’ni -ki ben o romanların toplamına ‘Kötülük Üçlemesi’ derim- tekrar okudum. O üç romanın, özelinde iz sürdüm. Tuhaf ama o üç romanda da, aslında geri almak istediğim şeyler vardı. Acele ettiğim farkına varıp, geri döndüm. Bu tekrar, geri dönmeyeceğim anlamına da gelmesin. Anahtarı, aradım sadece. İyilik romanın, ‘kök’lerine tekrar bakmam gerekiyordu. Baktım. Bu ‘tuhaf’ kokunun, -romanın kılcal damarlarının- acaba bir ağacın iyileştiren kökleriyle bir ilişki olabilir mi? Bu sorunun yanıtını, bir okuru olarak anahtar cümlelerde bulabilirdim. Evet, İyilik romanında, o cümleyi arayıp durdum. Biraz zor oldu ama buldum; “Kimseye zararım olmadı ama ben ziyan oldum.” s. 139. Bu cümle çok önemli olmanın ötesinde, bir yerlerde duruyor. Çünkü çok sahici ve sarsıcı. Çünkü İyilik romanın bütün bir atmosferi, bu kilit cümlenin içinde saklı. Yukarıda nokta koyduğum o soruya, burada geri dönebilirim. İyilik romanın bu tuhaf, ‘kök’ünde sanki ‘ziyan olma’ fikri, derin bir kök salmış olmasın! Çöplük romanındaki Leyla gibi, Sarmaşık romanındaki Salim Abidin gibi.

Bir okur olarak şu tespiti yapabilirim; yazar aslında bize başka bir şey söylüyor. Şu; söylediklerimi biraz daha kazın, dip’te bir şeyler var. Ölümcül bir arkeoloji bu işte; insan ruhunun çatlaklarından sızan -karmakarışık- haritası. Ama o üç kavram bu noktada önemli; ‘Kötülük’, Tesadüf’ ve ‘Rastlantı’. Dördüncü kavramı, -bir okur olarak yazarın literatürüne/jargonuna- şimdi ekleyebilirim; ‘Ziyan Olmak.’ Bu, önemsediğim bir tespit. Çünkü, İşigüzel kahramanlarının/karakterlerinin, bir ‘evsizlik’ konusu var. [Sarmaşık romanındaki Oleg’in, sokaklara henüz yükselmeyişi hariç! Bu çok ayrı bir yazı konusu olarak yazı masamın üzerinde duruyor.]

İyilik’e Bakmak

[Evin içi tuzaklarla doludur… Bence evin kendisi tuzaktır.], s. 195

Yazarın, anlatısı o kadar hızlı santranç oyuncusunun hamleleriyle örülü ki, bir okur olarak roman başınızı döndürüyor. Yazarın, sadık bir okuru olarak o kadar idmanlıyım ki, diğer kilit anahtarı da buluyorum; “Kimileri hayat kısa der. Bence uzun. Çünkü içine pek çok şey sığıyor.” s. 73. Bu kilit cümle aslında bize şunu söylüyor; “Yoldan çıkanların, sonuna kadar arkasındayım.” Evet, Şebnem İşigüzel’in bütün karakterleri yoldan çıkmış kahramanlardır. Bir sarmal ya da anaforun içerisinde yol alırlar. Asla zekâyla tedaviyi kabul etmezler. İşigüzel, ileriye doğru değil, ‘kök’lerine doğru okunacak, harikulade romanların yazarıdır.

Şu tespiti çok net yapabilirim; Türk edebiyatı, Şebnem İşigüzel romanlarının kötülük samimiyet katsayısına -henüz- ulaşamadı ve ulaşması da çok zor görünüyor. Sıkı bir edebiyat okuru olarak bunu söylemekte hiçbir sakınca görmüyorum. Ayrıca bunu tartışmaya da hazırım.

Bağlayayım; yazarın, Ağaçtaki Kız romanı için, “bana yaşattığı güçsüzlükten” söz etmiştim. İyilik, bir okur olarak, güç vermesinin yanında beni darmadağın etti. Bu; bir okur olarak, ‘bu alan’nın hiç küçümsenmesi gerektiğini düşünüyorum.

* İyilik, Şebnem İşigüzel, İletişim Yay., 2019, 204 s.

** Susan Sontag: Bilincin Kapısını Aralamak, Jonathan Cott-Rolling Stone Söyleşisi, Çev. Zeynep Heyzen Ateş, Sel Yay., İkinci Baskı 2017, 124 s.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl