Ana Sayfa Litera kabuk (şiirler)

kabuk (şiirler)

kabuk (şiirler)

sibel’e

kıyıyı siliyor sis, uzaklaşıyor kentin yarısı

suyu ürperiyor denizin, titriyor

kürekleri koyunlarında yatan kayıklar

çıplak ağaç direkte sönüyor kış feneri

 

içten içe bağlanıyorum nemli sabah göğünün

ipek gri yoğunluğuna

yaşamın derin hazzı seyreltiyor ağırlığımı

çatıları kolaçan ediyor kuşlar, ayağı kayıyor bir martının

nasıl da maceralı olmalı kuşların bir günü

isterse başka bir hayata da inanabilir insan

 

gökten ne umuyor suskun bacalar, cansız uydu tabaklar

yapayalnız bir minare ucundan ibaret siste uçuşan cami

sokağın gürültüsünü yutup yutkunuyor gün, bugün pazar

suya üflüyor kendini kıyıdan çaresiz bir hindiba

gitgide soğuyor kentin kalbi

 

konuşsam ağarmış çıkar sesim şimdi

susarsam kabuk bağlayabilir deniz

bana sol elini ver, soğuk elini

hüzün beyazı bir tülse zaman

 

Kavaklar

*

Buralarda bir ölüm dolandı, belki gördünüz

yüzü kireç, kefeni mor,

belki mürdüm bir perşembe.

Onu ben tek başıma yapmadım:

bir çığlık vardı, suskuyu arayan

mayıs çayırlarında, ıslak

imdat sanıp hızlandığım.

 

Kırmızısı solmuş bir gündü, belki mürdüm bir perşembe

kavaklar devrildiğinde

üstümüze düştü gökyüzü

Abril’i söylüyordu Silvia Perez.

 

Luka’yla Konuşmalar

 

Ah Luka

bugün de bahsetmedi ajanslar

içimizdeki toprak kaymasından

ağzımız toprak kusacak birazdan.

 

Ellerim yapış yapış pembe küf

ama hayır Luka, hayır

pamuk helvayla yapışmaz

gözlerimdeki çatlaklar..

 

Ah Luka

fincanlar tarçın

kitaplar kadife insan kokardı bir zamanlar

şimdi kitaplar şık parfüm kokuyor

kafeler, ışıklar, saçlar hep şahane

aralarda ojeler, tokalar, itinalı papatyalar

tefrikadan hayatlar.

İnsanlar hep uzaklara bakıyor fotoğraflarda

ve her şey suya yazılıyor artık nasılsa.

 

Bense kaç haftadır aynı eteği giyiyorum Luka

neden bilmiyorum

kaygan bir zemin asılıyor eteklerimden

çıkarıp kirliye atamıyorum.

 

 

Hey Luka, Lukaaaaaa!

nereden akıyor bu hevesler kaldırıma

aktıkça kirleniyor

hevesler kirlendikçe

sokaklar inciniyor Luka

bakamıyoruz birbirimize

yürüyemiyoruz birbirimizi

akamıyoruz birbirimize

suyu tanımadan kuruyor

içimizdeki görkemli kanyonlar.

 

Karaköy’den vesikalı bir çarşaf gibi

toplasalar bizi Luka

yıkasalar okyanusta

göğsümüz temiz hava dolar mı,

sanki yelkenli..

rahat yüzü görür mü kıyıya vurmuş uykular?

 

Bilmeyelim Luka

görmeyelim, anlamayalım

anlarsak saçlarımız bitlenir

gözlerimiz yağlanır

ellerimiz çürür Luka

dişlerimize kenetlenir küfürler

fark etmeden

adımız değişir Luka, adımız!

 

Yine de bilelim Luka, yine de bilelim

insanı temizde tutan çizgi

hangi cehennemde?

 

 

 

 

Resim: Fatma Tülin

 

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl