Mavi kargalar!                                               Mavi kargalar!

 

Dayandığı duvarda yüze kadar saydı.

Önü, arkası, sağı, solu… Tanınmak

büyüyen inciniş. Kaldırımlar uzuyor,

sokak neden dar? Seslerde ıslanan yara

uykuyla açılıyor göğsünün korkuluğu; kaçarken

dünyayı dolaşan av. Dünyayı. Tanıyor yüreğini…

 

Mavi kargalar!                                   Mavi kargalar!

 

 

ERKAN KARAKİRAZ’IN YORUMU

 

Orhan Kınacı’nın Kaçak başlıklı şiirinin dört bir yanını sarmış mavi kargaların zekiliği, kolay adapte olabilmesi, hayatta kalma güdü ve becerisinin yüksekliği, insanlara alışkın oluşu üzerine söz söylemek gerekir mi? Söylenirse aşırı yoruma mı gidilir? Ancak belli ki kaçağının kıstırılmışlığının görsel bir düzenlemeyle de altını çizmek istiyor Kınacı. Hem sözcüklerin hem de çizdiği dörtgenin gücüyle vurguyu artırıyor.

 

Hayat belli bir sınıra kadar bir tür çocuk oyunu; şiirde yüzünü gösterdiğince, belki de saklambaç. Görünmekten, fark edilmekten, tanınmaktan kaçış çabası beyhude. Çağımızda kaçıp saklanabilmek olası görünmüyor. Kimliklerin, etiketlerin, aidiyetlerin, sanal ya da reel kaydedildiğimiz her türden sistemin, numaraların, barkodların, kodların, takiplerin, sıfırların, birlerin etrafımızı sardığı bir varoluşu deneyimliyoruz ve bu gözetim toplumu yurttaşlığının derecesi, her geçen gün daha fazla yükseliyor; hatta herkes ölçüyü kaçırıyor. Herkes, mavi kargaların diğer kuşların yuvalarını, yumurtalarını yok ettiğine benzer şekilde, başkalarına zarar verip bundan yarar sağlama peşinde. Kaçak olmak da kaçış da zorlu tecrübe. Herkes hem av hem avcı. Avcı olmayı reddedenler, daha fazla av oluyor.

 

Orhan Kınacı, şu ana kadar okuduğum bir çok şiirinde yaptığı gibi Kaçak’ta da tabiat gözlemlerinden yararlanmak suretiyle oluşturduğu metaforlarla toplumsal yapılar arasında ilgiler kurarak ve örgütlü olmayı kıymetli bulan politik bir dünya görüşünden yola çıkarak muhatabı gelişme yönünde değişim sonucu almak istediği halk kitleleri olan bir şiire varmak istiyor. Yazdığı her şeyin odağında insan var.

 

Gerçeğin çarpıtılmasından en fazla kâr sağlanan böylesine zorlu bir coğrafyada bir tür kırılma gerçekleştirmeyi arzuluyor. Ulaşılmaya çalışılan her arzu gibi Kınacı’nın arzusu da tanımlandığı ölçüde belirsizleşen, yaklaştıkça uzaklaşan, uzaklaştıkça yaklaşan (kaçtıkça kovalayan, kovaladıkça kaçan), acıyla zevkin birbirine karıştığı, sanatçının keyfi ve değersiz fazlalığı hâlini alan, Lacan evreni sınırları içerisinde bir arzu.

 

Orhan Kınacı’ın o kırılmayı gerçekleştirebilmesi, daha geniş kitlelerce okunmasını gereksiniyor. Lütfen, şiir bilgisi konusundaki eksiklerinizi tamamlayıp donanımınızı artırarak sokulgan bir tavırla şairin şiirine ilgi gösteriniz.

 

***