Çeşitli ortamlarda, özellikle internette etrafa kanaatler fışkırtırsınız. Yüzlerce sayfalık romanı, yıllarca çalışarak geliştirilen düşünceyi, bir ömür adanmış tavırları üç cümle ile yargılarsınız. Çoğu zaman o cümleleri de yanlış kurarsınız. Paragraf zaten kuramazsınız. Zaman ayırmaya değer bulduğunuz, anlık tepki vermek dışında ilgilendiğiniz bir konu yoktur. Anlamak umurunuzda değildir, hep anlatırsınız.

Koskoca Aziz Nesin’i bile, sadece “Halka aptal demişti” diye anarsınız; üzerinde durulacak onca özelliğiyle ilgilenmezsiniz.

İnsanları aşağılayan, halkı küçümseyen popüler “bilim insanlarını” veya “yazarları” baş tacı edersiniz. Oysa cahilce bulduğunuz bu memleket ortamı, “bilgili, eğitimli, üstün insan” konumu hissetmenize fayda sağladığı için, işinize de gelmektedir.

Ne bu “meşhur düşünürler”in ne de tek konuda kullandığınız Aziz Nesin’in sözlerini üzerinize alınırsınız. Onların size hitap ettiğini değil, sizi temsil ettiğini düşünürsünüz.

Bir süreç içeren “düşünmek”e değil, kesinleşmiş biçimde “görüş belirtmek”e meraklısınızdır. Engin denizin üzerindeki bir çöp gibi, derinlikten habersiz oradan oraya dolaşırsınız. Hiçbir yerde oyalanmadan vurup kaçarsınız.

Bu terörü, insanlığın kutsal kavramlarından biri kılığında sergilersiniz. Yaptıklarınıza “Eleştiri” dersiniz.

Bir romanı, düşünceyi, şoförü, şarkıcıyı, yöneticiyi hangi ölçütlerle eleştirdiğinizi kendiniz de bilmezsiniz. Bunun için daha iyi roman yazmak, araç kullanmak, ekip yönetmek gibi bir iddianızın bulunması gerekmez elbette. Bu temel gerçeği de çarpıtarak hile yaparsınız; sadece neye karşı olduğunuzu bağırıp durursunuz, ama neyi savunduğunuzu açıklayamazsınız. İyi roman veya iyi yönetim konularında üç beş cümleyi aşan bir düşünceniz bulunmaz. Bağlı olduğunuz değerleriniz, referanslarınız, yoktur. “Bence” diye konuşursunuz, “Benim fikrim” dersiniz, oysa kim olduğunuz ve fikrinizin dayanakları belli değildir.

Tarafınız belli değilse karşıtlığınızın anlamlı olamayacağından haberiniz yoktur.

Belki yüzyıllardır vardınız. Ama böyle amip gibi yaygınlaşmanıza ve bir ölçüde baskın hale gelmenize, galiba 80’li-90’lı yılların toplumsal ortamı neden oldu. Yani emek, kültür, aydınlanma değerlerinin tahrip edilmesi. Ülke liberal ahlak(sızlık)la yeniden şekillendirilir ve ortaya çıkan zenginliklerden ancak bu anlayışla pay kapılırken, sizin kişilik özelliklerinizin besleneceği kültürel ortamlar da yaratılmış oldu.

Hak edilmeyen konforlu konumlar, insana, ayrıcalıklı kişilerin ve zenginlerin öyle yaşamayı hak ettiğini düşündürtür. Bu kültürel kökenden geldiğiniz için yoksulluğu yoksulların suçu, işsizliği işsizlerin derdi diye ezberlediniz.

2000’lerin dinci ortamı artık sizin için ayrıcalıklı bir durum sağlamıyordu. Ama halkı küçük görme tarzınız değişmedi. Yeni kuşağınız da, aslında artık ortada olmayan koşulların mirasıyla yetişti.

Bu tarzı dönüştürüp hayata katılanlar, hatta örneğin beraberinde getirdikleri dilleriyle Haziran Ayaklanması’na renk katanlar, “halktan olmak” duygusuna ulaşanlar oldu.

Ama siz, kanaat terörünü sürdürerek günlerimizi kirletmeye devam ediyorsunuz. Aslında karşınızda yer alan “Ak trollerin” varlığını sürdürebileceği atmosferi de yaratan sizsiniz. Onlarla aynı türsünüz.

Bağzı “hoşgörü sahipleri” ise, size aldırmamayı öneriyor. Su kirliliğinin çözümü, su içmemek olabilirmiş gibi; hava kirliliğinin çözümü solumamak olabilirmiş gibi! Liberal akıl bu gerçeği de göremez: Varlığınızla kültürel atmosferimizi zehirlemenizden sakınmamız mümkün değil; kendimizi koruyacak bir yol bulsak bile, bu atmosferi soluyan insanlarla bir arada yaşamaktan kaçınamayız.

Çaresi yok, sizinle mücadele edeceğiz. Derin düşünceleri anlamaya çalışmak, yaptığımız işlerin hakkını vermek, anlamlı ilişkilerle, temiz duygularla yaşamak… Sizi alt etmenin yolunu biliyoruz! Size benzememek…

 

zaferxkose@gmail.com

TEILEN
Önceki İçerikÖlümlü Dünya Ölümsüz ‘‘Saçma’’
Sonraki İçerikBir Kuşun Kanatlarıyla Arasındaki İpucu: Son Görüş
1970 yılında Bursa’da doğdu. Öğrencilik hayatına dokuz yıl yaşadığı Almanya'da başladı. Gemlik Ortaokulu'nu ve Bursa Demirtaşpaşa Endüstri Meslek Lisesi'ni bitirdi. 1992'de Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi'nden mezun oldu. Cumhuriyet, Vatan, Birgün, Radikal, Sol, Yurt gazetelerinde ve internetteki Sol Kültür, İlerihaber, İnsanokur, Kitapeki, Sevdalım Hayat yayınlarında kitaplar üzerine yazdı. Ayrıca, deneme ve öyküleri Maviada, Sanat Cephesi, Nikbinlik, Bağlaç, Edebiyat Nöbeti dergilerinde yayımlandı. Evin Yolu kitabındaki bir öyküsü "Sınır Tanımayan Kelimeler" (Words Without Borders) oluşumu için İngilizceye çevrildi. Kitapları: Kuş Sesleriyle Direnenler, roman, Siyah Beyaz Kitap, Aralık 2014 Yıllarca, roman, Siyah Beyaz Kitap, Ocak 2012 Fabrika Yolu, öykü, Siyah Beyaz Kitap, Ekim 2010 Sarsılmak, roman, Siyah Beyaz Kitap, Kasım 2009 Son Ozan Livaneli, deneme, Mevsimsiz Yayınları, Ekim 2007 Evin Yolu, öykü, Mevsimsiz Yayınları, Mayıs 2007 Söz İstiyorum, roman, Mevsimsiz Yayınları, Mayıs 2006