Coronavirüs belâsının tüm dünyayı avucunun içine aldığı; bizde de kararsız ve mütereddit önlemlerin gündemde olduğu günlerdeydik. Tüm dünyadan felâket haberleri yankılanıp geliyordu, ama bizim pek ciddiye aldığımız yoktu.

Bir önceki yılın sonlarına doğru faaliyete geçip etkinliklerini hızlandıran Yaykoop Kadıköy şubesi 14 Mart cumartesi için bir imza ve söyleşi etkinliği koymuştu. Bu etkinliğin bitiminden sonraki saatlerde de Şaşkınbakkal’daki Kemal Tahir Vakfı’nda toplanan bir grup edebiyat severle birlikte olacağıma söz vermiştim. Bir yandan da hafta başından beri; Coronavirüs pandemisi nedeniyle pek çok etkinliğin iptal edildiğini duyup öğrendikçe Yaykoop ve Kemal Tahir Vakfı yöneticilerine programımızın iptal edilme durumunun olup olmadığını soruyordum, “Hayır,” diyorlardı. “Yapılacak”.

Sonunda Kadıköy Yaykoop’taki programın ardından Kemal Tahir Vakfı’na gittim. Tuncer Bey’in koordinasyonuyla bir araya gelen edebiyat sever toplulukla, genel edebiyat ve yazarlık dünyası, epeyce de Kemal Tahir üzerinde sohbetin ardından ayrılmaya hazırlandığım sırada Ayşegül Hanım, Kemal Tahir kitaplarının üst üste durduğu arkada odalardan birine çağırdı. İthaki’nin Kemal Tahir’in “Notlar”ının da yayınına başladığını, ilk 7 cildin basıldığını, romanların da, genel beğenmezlik üzerine kapaklarını değiştirdiğini, istediğimi alabileceğimi söyledi.

Kurt Kanunu” ile “Yol Ayrımı” romanlarının yeni baskılarıyla, “Notlar”ın 7 cildini aldım. Bu kitap yükünün ağırlığı ve vaktin ilerlemiş olması nedeniyle Tuncer Bey’in arabasıyla evimin önüne kadar getirmesi takdir edilecek bir davranıştı.

Sonraki günler; benim yaş grubumu evlere tıkılmaya mecbur edince; şu Kemal Tahir romanlarının yeni baskılarını bir kez daha okuyayım dedim.

Kurt Kanunu”nu Yeniden Okuyunca…

Bir ara gözüm jeneriğe takıldı. Hemen ilk sayfadaki, Kemal Tahir’in 12 satırlık kısa biyografisinde bir şey dikkatimi çekti. Bir yerinde; 1938-1950 yılları arasında yattığı hapisanelerin şöyle sıralandığını gördüm: “On iki yıl Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya cezaevlerinde yattıktan sonra…” Oysa ki, Kemal Tahir, on iki yıllık hapislik yaşamında Kırşehir cezaevinde hiç yatmamıştı.

O sırada omuz başımdan öfkeli bir gülümseme tonunda şu ses geldi: “Allah beterinden saklaya!..”

Döndüm baktım, Kemal Tahir değil mi!..

Nereden de çıkardılar benim Kırşehir Cezaevi’nde yattığımı… Hay Allah… Doktor Hikmet’ti orda yatan…” diye söyleniyordu.

Fırladım. “Yol Ayrımı”nın jeneriğine baktım. Aynı cümle orada da vardı. “Notlar”a baktım orada da…

Geçen yıl okuduğum; “Bir Mülkiyet Kalesi” ile “Hür Şehrin İnsanları”nın jeneriklerinde de aynı yanlış bilgi varmış, ama ben farketmemişim.

En son 1950’de afla çıktığı cezaevinin adı Nevşehir’di. Onun için sıralama şöyle yapılırsa doğru olurdu:

On iki yıl Çankırı, Malatya, Çorum ve Nevşehir cezaevlerinde yattıktan sonra…”

Buna göre bütün kitapların jeneriklerindeki biyografiler bu şekilde düzeltilmeli.

Şimdi gelelim Kurt Kanunu’na:

Kemal Tahir’in sağlığında yayımlanan, Temmuz 1969 tarihli ilk baskısında (Bilgi Yayınevi) bulunmayan Kurt Kanunu’ndaki bu hatalar, Temmuz 2019’da (tam 50 yıl sonra) yapılan İthaki Yayınları’nın baskısında yapılmıştı ve şöyleydi:

S. 16 İlk paragraf ilk satırda Gülcemal’in kalkınmasını Gülcemal’in kalkmasını olacak

S.17 Dokuzuncu paragrafın ikinci satırında Bıyıklarındaki köpükleri yumruğuyla sildi. Gerildi, yüksek sesle, “İstağfurullah” dedi. Buradaki Gerildi, Geyirdi, olacak.

S. 127’de yukarıdan üçüncü satırda anlaşılan kaçakçılığa anlaşılan kaçaklığa olacak.

Temmuz 1969’daki ilk baskıdaki bölümlemede: ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İNSANLIK SORUMU olduğu yani Sorumluluk anlamında kullanıldığı halde İthaki baskısında ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İNSANLIK SORUNU, yani İnsanlık meselesi anlamına gelecek şekilde kullanılmıştır, yanlıştır.

S.185’te Altıncı satır -Ya korkutulurlarsa? Ya korktularsa? olacak.

S. 193’te İkinci paragrafta en son satır bir beklenmez kurtuluşu. kurtuluştu olacak,

S. 193’te sayfanın en son satırında sevmekte olduğun sevmekte olduğuna olacak.

S. 195’te Onuncu paragraf ikinci satır gelenleri sormasan, sormasam olacak.

S. 230’da Yukarıdan beşinci satırda öyle bir fıkra öyle bir fırka olacak

S. 295’te Yukarıdan dördüncü satır SORUMLULU/UN SORUMLULUĞUN olacak.

Ya “Yol Ayrımı”nda?…

S.28 Sekizinci paragrafta Yedinci satırda; Nazif Bey’in Karadut romanında Kara Davut romanında olacak.

Gene aynı yerin iki satır altında Karadut zibidisine, Kara Davut zibidisine, olacak

S. 41 Üçüncü paragraf son satırda fukara Caviz Bey’e…” fukara Cavit Bey’e…” olacak.

S.82 Paragraf sonunun sondan bir önceki satırında Katı Molla demişler, Katır Molla olacak.

S.229 Sondan ikinci paragrafın ilk satırı eski zamanın Kadirli dervişleri Kadirî olacak.

Kemal Tahir’in eserlerinin yeniden yayımında azami bir dikkat ve özen göstersek olmaz mı?…

ÖNER YAĞCI!

VEDAT TÜRKALİ HİÇBİR ZAMAN CUMHURİYET’TE DÜZELTMENLİK YAPMADI!..

Bu salgın günlerinin kığıştısında Kadıköy’e inişimin son saatlerinde ayaküstü buluştuğumuz bizim Mustafa, kendisinden ödünç istediğim kitap ve dergilerin yanına onu da katmış. Eve dönerken otobüste, kâğıt poşete elimi daldırdığımda çıkıverdi: “Öner Yağcı/40 Kuşağı Şairleri, Telgrafhane Yayınları, Şubat 2020, 181 sayfa, İnceleme.”

Hızlıca göz atıyordum ki; 105’nci sayfada “Vedat Türkali” karşıma çıkıverdi.

Şöyle yazıyordu Öner Yağcı: “…1951’de TKP soruşturmasında tutuklandı, 9 yıl ceza aldı, 7 yıl sonra 1958’de cezaevinden çıkınca Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenliğe başladı.”

Oysa ki ben; burada, Ek dergi Com.’da 2 Aralık 2019 tarihinde yayımlanan; “Söz Vedat Türkali’den Açılmışken: Türkali, “Cumhuriyet”te Musahhihlik mi Yapmıştı?” başlıklı yazımda, bunun doğru olmadığını kanıtlamıştım.

Yoksa, Öner Yağcı da; Funda Şenol Cantek gibi, “Yeşilçam Dedikleri Türkiye” romanının kahramanı Gündüz Bey’i Vedat Türkali’nin kendisi mi kabul ediyordu?..