geçmişin etinde bir kesik,
bunu yeni bir hatıra uyuşturacak.
düşümüze kahırdan bir taş oturdu
kara sular, daha sular var önümüzde
ayaklarımızda al çizikler seneler
ve anlatılar bahçesinde eylemsizlikle bu gölge
ama bizden sonrası için devrilmekte günler yine
acıdan söz etmenin zamanı değil bugün
acının öyküsü duru havaları beklemekte.
daha geniş defterlere artık daha geniş defterlere
her gün kendi başkasını tanıyan ve yoran yeni defterlere.
bulmasaydım aşkı ya da savaşmasaydım yarınımı yitirmek ziyanına
vallahi istemezdim, billahi istemezdim ben öyle bir bahtiyarlık
plastik nebatların tarlasında seçkin bir çiçek ol demişler bize, evet
şöyle bir ağız tadıyla yaşayamadık ama peki daha nasıl yaşayabilirdik ki biz?
bir kolsuz ne kadar tutabilirdi ağaçlardan dal?
kör, ne kadar içebilirdi turuncu, dingin, sargın bir güneşi?
ya nasıl gamsız uyur, atik sevişirdi ki bir gecesiz, sabahsız?
böyle doğdum anamdan, anamdan emdiğim süt eksik
babamdan duydum ilk, gariplerin de özlemleri olabildiğini ve öç hikayelerini ekmeksizin
yarasaların uçuştuğunu da fakir damların üstünde
sözü buldum sonra şiiri buldum önce silahı
bir anlatı kuruyorum yaşarken ölü evlerine bir hatıra
bir kanlı çığlık olsun diye her dile bir jilet koyuyorum.
bir anlatı bozuyorum yaşam olsun diye köşeye sıkışmış kenar lehçelere.
daha geniş defterlere artık daha geniş defterlere
her gün kendi başkasını tanıyan ve yoran yeni defterlere.
her defterde yeni bir ayraçtır diz kırmamış her yenilgi.