Serin bir yolda yürüyeceğim, henüz yıkanmış çamaşırları asacağım balkona, buram buram temizlik kokacak bütün çiçekler.

Toprağımda bir orman bitecek ve ben şarkılar söyleyip şiirler okuyabilmenin mutluluğu ile ağlayacağım, gülerek.

Evden çıkmayacağım diye söylenip dururken, gürültülü sokaklarda buluyorum kendimi, okşayışlar ve misketlerle. Karışıveriyorum çocukların arasına, kendimi arıyor gibi.

İçimde ezilmiş zaferler, ritmimi anlayan yok. Gülebildiğim zamanlar çok kısıtlı bu dünya için. Belki her şey yoluna girer de unuturum geçmişi…

Akıp gidiyor hayat, kalakalıyorum. Yabancılaşıyor ruhum giderek, bilmediğim dillerde, inanmadığım dinlerde, yüksek katlı zeminlerde geziniyor parmaklarım. Bileklerimi yarmayan hız, düz bir çizgi. Uzayıp gidiyor, atladım atlayacağım.

Harflerin Elif’ine, biraz daha sakin kelimelerle. Biliyorum, anlatmak daha da parçalayacak. İki kadeh geliyor masaya. Zamanın nasıl geçtiği anlaşılmaz bir kuyu, o kuyuda kaybolduğum vakit dar.

İçinde dönüp durduğum bir sancıyla açıyorum gözlerimi.

Güneş bulutları yok saymaya çabalıyor, sabah ezanı görevini yerine getiriyor, inatla. Çivi ile tutturduğumuz ahşaplar gıcırdıyor, çok fazla rüzgâr var.

Sokaktaki sesleri duymazdan gelip yorganı çekiyorum üzerime. İçerideki pis kokuya aldırmıyorum.

Yorgunluğum gömülü kartondan yatağımın üzerinde. Belimdeki ağrıyı da umursamıyor gibiyim, bu duyguya alışmış gibi ya da vasat hikâyemi kabul edeli uzun bir zaman.

Mahalle bekçileri düdüğünü öttürüyor, erkek bir oğlan çocuğu böğürüyor sokakta milliyetini.

Yaşadıklarımdan sıyrılıp bir anlığına, gözlerimi kapatıyor, göğüslerinden tutuyorum, saçları akıyor sırtımdan.

Karnımda bir uyuşukluk, tam aydınlık derken uyanıyorum düşlerden, yüzleşiyorum gerçeklerle ve gene misketlerle. Gene mi rüya.

Çocuk olmak güzel şeydi benim dışımdaki tüm adamlara. 

Doktor muayenesi için kapıda sırada bekliyoruz, numaramız geldiğinde kalbim kayıp.

Eğil diyor doktor, doktorun eğil deyişiyle onun yaptıkları fiziksel olarak aynı. Arkamı dönüyorum. Pantolonumu çıkarıyorum.

“Yapma! Doktor yapma, bari sen yapma.”

Ne olduğunu anlamıyor kadıncağız ne olduğunu anlamıyorum, yıkılıveriyorum olduğum yere.

Bir yerlerde, bir şeyler, bin şeyi hatırlatıyor olacak hayatım boyunca.

Her şeyin bu kadar boş ve anlamsız olduğu bir dünyada sevgiden değerli ne olurdu.

Tatmadığım duyguların tamamına, hıçkıra hıçkıra…

Günler birbirini kovalıyor, kara saçlarıyla karşımda susuyor günlerce. Kadehler dolup boşalıyor.

Birbirimize anlattıklarımız çoğuna göre masal.

Küçüğünüm ben senin, büyüyemiyorum, gün geçtikçe daha da azalıyorum.

Daha fazla ağlatma beni, suyla karıştıkça beyaz oluyorum.

 

Resim: Orhan Peker

 

 

 

_____

 

 

 

NOT

 

ELEŞTİREL KÜLTÜR (EK Dergi) sitesinin edebiyat editörü Erkan Karakiraz’ın seçtiği eserler, sitenin edebiyat bölümü Litera’da yayımlanıyor. Matbu ya da dijital herhangi bir ortamda yayımlanmamış öykü ve şiirlerinizi, literaoykusiir@gmail.com e-posta adresine gönderebilirsiniz.