Ana Sayfa Litera KİTAPLAR AYDINLIĞA KARŞI (ÖYKÜ)

KİTAPLAR AYDINLIĞA KARŞI (ÖYKÜ)

KİTAPLAR AYDINLIĞA KARŞI (ÖYKÜ)

Günlerdir karanlıkta oturuyordum.

Kabahat bende değildi.

Birden sönüvermişti ampul.

Ne yapabilirdim?

Seçenekler peşi sıra geçiyordu zihnimden.

Düşündüm taşınmayı aydınlık bir şehre.

Vazgeçtim.

Düşündüm taşındım.

Kararımı verdim sonunda.

Salonun ampulünü değiştirecektim.

Basamaksız nasıl olacaktı, bilemiyordum.

Kaç basamak sonrasıydı ampul? Hiçbir fikrim yoktu.

Kitaplar gözüme ilişti. Bir işe yarasalardı bari.

Kararımı verdim.

Tuttum, bütün kitaplarımı üst üste koydum.

Raskolnikov en alttaydı. Ulrich, Meursault da destek verdiler yükselmeme.

Hatta Bay Golatkin bile vardı aralarında.

Koltukta Oblomov uzanıyordu hiçi hiçine.

Kaygısız, miskin

Hiç buralı olmadı.

Onu rahat bıraktım, kendine faydası yoktu, bana nasıl olacaktı?

Çıktım en üste, uzandım ampule, yakaladım ekvatorundan.

Çevirdim tersine, çevirdim aldım elime.

Bakınca ampule, kırık bir titremeyle can verdiğini anlamam zor olmadı.

Alalı çok olmamıştı, erken ölümdü. Cebimi üzmüştü.

Ölü ampulü, ölü ampul kutusuna bıraktım.

Yeni aldığım ampulü takmak için uzandım.

Birden ayağımın altındaki kitaplar kayıvermişti.

İrtifamı kaybetmiş, inişe geçmiştim.

Kendimi Oblomov’un dizinin dibinde bulmuştum.

Elimdeki ampul tuzla buz.

Karanlığımla kalmıştım.

Anladım ki kitaplar karanlığa alıştı.

Anladım ki kitaplar aydınlığa karşı. (!)

_____

ERKAN KARAKİRAZ’IN YORUMU

Sedat Gülmez’in “Kitaplar Aydınlığa Karşı” başlıklı öyküsünün kahramanı, edebiyatın unutulmaz roman kahramanlarından, Dostoyevski’nin Rodion Romanoviç Raskolnikov’u ile Yakov Petroviç Golatkin’inden, Musil’in Ulrich’inden, Camus’nün Meursault’sundan medet umuyor; Gonçarov’un Oblomov’undan ise herhangi bir şey beklenemeyeceğinin farkında elbette.

Gülmez’in protagonisti, anti roman kahramanlarının isimleriyle varlık gösteren, kendisine engel yaratan üst üste dizilmiş yek vücut antagonist kitap yığını aracılığıyla, patlak bir ampülde karşılığını bulan burjuva ahlakıyla yoğrulmuş bağnazlık ve vahşi kapitalizmi, ironik bir kurguyla eleştirisinin hedefi hâline getiriyor. Gülmez’in öykünün kurgusunda uyguladığı teknik, karakterin karanlıkta kalmasına sebep olan, aydınlanmasına engel teşkil eden durumun -ayağının altındaki kitapların kayıverip elindeki yeni aldığı ampülün tuzla buz olmasıyla sonuçlanan girişim- Marx’ın kapitalizmin sömürüyü artırdığı ölçüde kendi karşıtlarını var ettiği yönündeki görüşünü de akla getiriyor. Kısa sürede çalışmaz hâle gelen dayanıksız bir seri üretim nesnesi olarak ampulün yenisiyle değiştirildiği anda tüketicinin irtifa kaybetmesinin dondurulduğu an, içinde bulunduğumuz tüketim toplumunun netliği yüksek polaroid bir fotoğrafı adeta.

Sembolleştirmeler ve didaktik anlatım tercihi, okuru, gizin açık edilmesiyle ifadesini bulan, gündelik hayat içerisinde sürekli yanıbaşımızda hazırda bekleyen muhafazakarlık ve tüketime bağlı sorunsallar üzerine düşünmeye sevk ediyor. Sedat Gülmez’in, burjuvazi ahlakı eleştirisini geliştirirken öyküsünün kahramanını getirdiği nokta, çok daha manidar: kaygısız, miskin Oblomov’un dizinin dibi.

Öyküyü okurken, belki, Raskolnikov’un katledenden yıkıma uğrayana dönüşmesi; başkalarıyla iletişim güçlüğü içerisindeki Bay Golatkin’in gösterişsiz, sıradan rutininden çıkabilmek için kendi ötekisini yaratması; Ulrich’in bireyselliği ve kendi geleceğini biçimlendirme uğraşısı; Meursault’nun topyekûn varoluşa yabancılaşması üzerine de kafa yormak gerekiyor.

Desen: Bora Başkan

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl