Ana Sayfa Art-izan Kitsch: Kartondan Kaleler

Kitsch: Kartondan Kaleler

Kitsch: Kartondan Kaleler

Avantgarde’ın sanatsal yüceliğin yeni anlamı olduğu, koca bir sanat dünyasının hızla bu öncü sanatın ve sanatçıların peşine takıldığı bir dönemin ardından Nerdrum, avantgardın da bir salon sanatına dönüştüğü savıyla, Rembrandt’ın ışığına kadar geri gider.

“Gösteri, öyle bir birikim aşamasındaki sermayedir ki imaj haline gelir.”(1) 20. yüzyılın büyük kâhini Guy Debord, Gösteri Toplumu çalışmasında algıları alt üst etmekle kalmaz, yaşanan ve olası gerçeklikle de okuyucuyu sonsuza dek yüzleştirir.
EK’in ikinci sayısı için “Kitsch” üzerine yazmaya karar verdiğimde bunun salt görsel sanatlar alanıyla özdeş bir çalışma olmaması gerektiğini düşünüyordum. Öte yandan kitsch’i yeniden tanımlamak ya da görme rejimleri içindeki dönüşümüne göz atmak gibi bir derdim de yok. Aslında bu kelime çok uzun zamandır yaşadığımız huzursuzluğun çağrışımı gibi.
Kitsch üzerine düşünürken ve yazılanları tekrar gözden geçirirken EK’in ilk sayısında İsmail Sürücüoğlu’nun “Post Truth”u ele aldığı yazı ilişti gözüme. Yeni çağın kitsch’ini anlatacak kelime de bu olsa gerek. Tam da bu cümleyle çelişirmiş gibi görünen başka bir cümle ekleyebiliriz buraya: Bazen yeni kelimeler ve kavramlar üretmeye de gerek yok, bazen yaşadığımız dünyayı tanımlamak için çok önceden üretilmiş olanlar aklımızın netleşmesini sağlayabilir.
Gösteri imaj haline geldiğinde imaj da bir tür gösteri haline gelebilir pekala! Üstelik imaj kelimesi, içini sonsuza kadar doldurabileceğimiz bir incir çekirdeği de olabilir. Sığ yüzeylerde dans ettiğimiz, görüntüyü gerçeklikle değiştirdiğimiz, kimliklerimizi karikatürize davranışlarla değiş tokuş ettiğimiz bir çağda imaj, olsa olsa incir çekirdeği olur.
Ve bir kez değiş tokuş sağlandığında kültür sonsuza kadar yeniden biçimlenir.
Kitsch, basit bir tanımla sahtenin gerçeğin yerine geçmesidir. Kitsch, ruhu ve aklı ele geçirir. Üstelik, bunu derine inmeden, akıl yürütmenin, anlamanın, anlamlandırmanın, hissetmenin karşlığını görmezden gelerek yapar. Dudaklarını büzmüş bir çocuk karşısında duygulanmanızı, vitrinlerden sarkan abartılı her şeye hayranlıkla bakmanızı talep eder. Kitsch, ne aklın erdemlerini ne de ruhun ihtiraslarını umursar. Yarattığı bir prototiptir ve beklentisi sadece bu prototipe uygun davranışlardır.
Televizyonda bir anda beliriveren reklam imgeleri, basılı yayınlarda ısrarla vurgulanarak önümüze getirilen imajlar, radyolardan, televizyonlardan gelen sesler, internette, sosyal medyada hızla akan görüntüler, bilgi olduğunu iddia eden fragmanlar; hamaset nutukları, onur, gurur, vatan, millet, inanç çığlıkları… İçi boşaltılmış sözde coşkulu duygular ve her şeyin en iyisini bildiğine içtenlike inandırılmış bireyler, o bireylerin bir araya gelip oluşturduğu kalabalıklar… Ve bütün bunlar üzerinden yaratılmış, salt varlığıyla sahte bir gösteriye dönüşen belirlenmiş imajlar…
Bir adım sonrası ilk tanımında nesneye atfedilen kitschin bizzat nesneyi dışlayarak, yaşamı nesneleştirmesi. Çok uzağa gitmeye gerek yok,televizyonlardaki tartışma programlarına ya da dünyadaki politikacıların yarısına bakmak; nesneleşmenin, salt bir imaja dönüşmenin, son noktada bizzat o içi boşaltılmış imajın bir gösteri haline gelmesinin canlı kanıtı olsa gerek.
Sahtenin aşılmasının en zor tarafı da karşımıza gerçeklik olarak çıkması. Kültürün ana damarlarına yerleşmesi, nesnenin kendisinden kopması. Oysa herhangi bir semt pazarında, ucuz ürünler satan bir dükkanda, bir lokantada, posterde nesneyle özdeşleşen kitschi tanımlayıp müstehzi bir gülümsemeyle uzaklaşmak ne kadar kolaydı öyle değil mi?

Sahtenin sanatsal temsil içinde kullanılması olsa olsa hiper gerçekliğe tekabül eder. Öte yandan evet, bu bir yüzleşme de olabilir. Küçümsediğimiz nesnelerin, eskittiğimiz bakış açılarının gösterimi değiştiğinde düşüncelerimizin de değişebileceğine dair bir yüzleşme.

Kitsch Nesnenin Panzehiri Kitsch Art
Sahte gerçeğin yerini alıyorsa, sahteyi temsil eden nesneyi sanatsal bir temsilin aracı olarak kullanmak gerçekliği yeniden keşfetmemizi sağlar mı? Ya da başlı başına kitsch sanat, kitschin sanat eserinde gösterimi bir yüzleşmeyi de çağırır mı?
Bu soruların yanıt asında sonsuz önermeler, tartışmalar dizisini de beraberinde getirir. Çağımızın üretimi üzerinden bir şeyler söylemenin hoş ve de nahoş yanı da bu olsa gerek.
Kitsch sanat deyince akla gelen ilk isim kuşkusuz Jeff Koons. Koons’un yüksek sanat söylemlerinin karşısında duran bir muhalif mi, yoksa pazarlama endüstrisinin sağlam biri ürünü mü olduğu da başka bir tartışma konusu. Kullandığı nesnelerin bayağı olduğu bir gerçek ama kesinlikle ucuz değiller! Üstelik sanatçının bizzat kendisi izleyicinin istediğini vermekten memnun olduğunu söyler. Jeff Koons’un eserlerini entelektüel bir bakış açısıyla okumak ne kadar mükün tartışılır ama Koons’un bizzat kendisini bir imaj, gösteri toplumunun bir parçası olarak okumak mümkün.

Jeff Koons

Öte yandan kitschi bir taklit, kitsch sanatı da modernist bakışın eleştirisi olarak ele alacaksak kendini “Kitsch’in Kralı” ilan eden Odd Nerdrum’un çalışmalarına da bakmak gerek. Avantgarde’ın sanatsal yüceliğin yeni anlamı olduğu, koca bir sanat dünyasının hızla bu öncü sanatın ve sanatçıların peşine takıldığı bir dönemin ardından Nerdrum, avantgardın da bir salon sanatına dönüştüğü savıyla, Rembrandt’ın ışığına kadar geri gider, Klasik sanatın ölçülerini kendi kişisel deneyimleriyle birleştirir ve yaptığı işi kitsch olarak tanımlar. Eğer kitsch yüksek beğenin, modernizmin her daim yeni ve ileri düsturunun karşısına konmuş bir kavramsa Nerdrum gerçek bir kitschtir.
Kitsch’in böylesine uçlarda kendni göstermesi İngiliz Pop’u ile Amerikan Pop’u arasındaki derin ayrıma benzer. İngiliz sanatçılar orta sınıfın o dönem için dayatılan yaşam tarzının eleştirisini görselleştirmişlerdir. Bazen kendilerine de çevirdikleri eleştirel bakış, zaman zaman fragmanlarla ilerler. Andy Warhol’un ikonik kimliğiyle poplaşan Amerikan Popu ise bizzat eleştirinin hedefini sahiplenir.
Baştaki sorulara dönelim. Sahtenin sanatsal temsil içinde kullanılması olsa olsa hiper gerçekliğe tekabül eder. Öte yandan evet, bu bir yüzleşme de olabilir. Küçümsediğimiz nesnelerin, eskittiğimiz bakış açılarının gösterimi değiştiğinde düşüncelerimizin de değişebileceğine dair bir yüzleşme. Yalnız burada şu soruyu sormak gerek, Kitsch sanat, kültür üzerine düşünen ve üreten kişilerin zihnindeki koşullanmalara dair bir yüzleşme midir? Yoksa kitschi bizzat tüketenlerin kendileriyle mi yüzleşmesidir? İkinci şıkkın pek geçerli olacağını sanmıyorum.

Odd Nerdrum

İmaj ve Gösterinin Panzehiri Olarak İmaj ve Gösteri
Gösterinin imaj ya da imajın bizzat gösteri haline gelip gerçekliğin yitimi, benzer araçlarla gerçeğin tekrar kazanımını sağlayabilir mi?
Aslında bu, her an yaşadığımız bir durum. İçi boş söylevlerin karşısına bilgiyi ve deneyimi içeren argümanlarla çıkmak, bir gösteri türü olarak mütemadiyen aynı cümlelerin yinelendiği mitinglerin ardından tam da bu gösterilerin sahte ciddiyetinin karşısında bazen ironik bazen sahici bir ciddiyetle durmak. Bazen tuvalde, perdede, yazıda, seste üretmek. Bazen sesini yükselterek bazen sessizce eleştirel zihniyetin varlığını göstermek. Sonsuz bir ying-yang gibi…
Bir nesne olarak kitsch büyük olasılıkla var olmaya devam edecek. Nesneleşmiş kitsch ise bir süre sonra kağıttan kalelere dönüştüğünü göstermek zorunda. Kuşkusuz bunu yaparken yerine geçecek mirasçılarını çoktan yetiştirmiş olacak. Ama biz yine de boynumuzdaki fular, kafamızdaki berenin bizi entellektüel yapmadığını, Amerika’nın da dünyayı kurtarmadığını biliyoruz.
Eleştirel ve sanatsal bir eylem olarak kitschin gösterimi, sanatsal eylemin ya da imgenin gösteriye dönüşüp bir tür kitsche tekabül edişini ve eleştirideki anlam yitimini de ekleyecektim bütün bunlara ama yerim kalmadı. Şimdilik başka bir tartışma konusu olarak burada dursun.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl