Ana Sayfa Litera Küçük İskender’e karşı sorumluluğumuz

Küçük İskender’e karşı sorumluluğumuz

Küçük İskender’e karşı sorumluluğumuz

Şairimizi kaybetmenin üzüntüsündeyiz. Belli ki yasımız bir süre daha, şiirlere kendimizi verinceye dek sürecek gibi.

Çünkü benzersiz bir şairi yitirdik.

Çünkü ilkleri başaran bir şairi yitirdik.

Çünkü şairliğe karşı duran şairi yitirdik.

K. İskender için şiir ve düzyazı amaç değil bir araçtı. O sanattan daha önemli şeylerin varlığını gördü. K. İskender önce hayat diyenler kuşağında yer aldı ve o hayatı şiirleştirdi. Daha kısa bir tanım yapmak gerekirse K. İskender yalnız şair değil bir etos (1) kahramanıydı. “Ethos kelimesi norm ya da ahlak anlamına gelmeden önce aslında iki şey imler; ethos ikamettir ve bu ikamete karşılık düşen var olma tarzı, yaşama biçimidir. Buna göre etik de bir çevre, bir var olma tarzı ve bir eylem ilkesi arasındaki özdeşliği kuran bir düşünüştür.”(1) K. İskender kendi varlığını, etos’unu yine kendi yaşamı içinde kuran bir şair oldu.

Türk modern şiirinde Küçük İskender’in açtığı damar çok önemli. 80 kuşağı içinde otonomisini oluşturabilen bir şair oldu. 80 kuşağının sönmesinde oluşturduğu poetika da önemlidir. Çünkü 80 kuşağından sıyrılarak benzersiz bir kapıyı araladı. Onun açtığı şiir kanalından yeni bir şiir damarı gelişti. Bu şiir geleneği ‘baba katili’ diyebileceğimiz bir keskinlikte hayatı şiire taşıdı. Şiirin görmezden geldiği ne varsa şiire kattı. Yeni kuşaklar K. İskender ile kendine yol aradı.

80 kuşağı sanatın ve şiirin kutsallığını överken o sanatı ve şiiri iğdiş etti. “…”Sanat” adı verilen bir şey yoktur aslında, yalnızca sanatçılar vardır; yani bir zamanlar renkli toprakla bir mağaranın duvarına becerebildiklerince bizon resimleri çiziktiren, bugünse boya satın alıp reklam afişleri yapan ve yüzyıllardan beri daha birçok başka şeyler üreten insanlar. Tüm bu etkinlikleri sanat diye tanımlamakta hiçbir sakınca yok, yeter ki bu sözcüğün yer ve zamana göre birbirinden değişik anlamlara gelebileceği unutulmasın ve günümüzde neredeyse bir korkuluk veya tapınç aracı haline gelen ve büyük S ile başlayan Sanat’ın varolmadığı bilincinde olunsun.”(2) K. İskender bu bilinçle kendi varoluşunu kurdu. Bireysel ve toplumsal eleştirisini inşa etti. Bütün modernist, postmedernist şairler gibi yalnız geleceği değil bugünün insanını inşa etmeye çalıştı. Şiirinin ana teması bu temelde kurdu.

Asıl söylemek istediğim Küçük İskender ‘marjinal’ bir şairdir.

‘Marjinallik’ çok okunmak, çok satmak veya popülerlikle alakası yoktur.

‘Marjinallik’ konu, söyleyiş ve poetikayla ilgilidir.

Örneğin beat kuşağı şairleri A. Ginsberg yaşadığı dönemde ve sonra da popüler olmuş bir şairdi, yaşadığı ülkeyi aşıp geniş kitlelerle buluştu, ama A. Ginsberg ‘marjinal’ bir şairdir. Yaşamıyla, şiir poetikasıyla, fikriyatıyla ‘marjinal’ bir şairdi.

K. İskender de içinde doğduğu şiir kuşağından sıyrılıp kendi dilini yakalamış bir ‘marjinal’ şair oldu. Kitleler onu sevdiyse ‘marjinalliğini’ terk etmesinden değil ‘marjinalliğini’ geniş kitleleri katmasıyla, onlarla teması başarmasıyla oldu, bu da kaleminin, şiirinin ne kadar güçlü olduğunu kanıtlar.

Halk onu ‘marjinaliğiyle’ sevdi. K. İskender’den ‘marjinalliği’ alırsanız geriye bir şey kalmaz. Bugün K. İskender’i bu ‘marjinal’ kimliğiyle sahiplenilmesi gerekir.

Bu bizim K. İskender’e karşı sorumluluğumuz, son görevimizdir.

1)Estetiğin Huzursuzluğu, J. Ranciere, İletişim Yayınları, syf110, bu konun görsel sanatlar üzerine etkisi için ayrıca aynı yazarın Metis Yayınları’ndan çıkan Özgürleşen Seyirci kitabına da bakılabilir

2) Sanatın Öyküsü, E.H Gombrich, Remzi Kitapevi, syf 4

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl