Ana Sayfa Kritik Mucize Arayan Topluma Mucize Doktor!

Mucize Arayan Topluma Mucize Doktor!

Mucize Arayan Topluma Mucize Doktor!

Güney Kore dizisi Good Doctordan uyarlanan Mucize Doktor reyting rekorları kırıyor, hemen her haftayı AB ve total’de birincilikle tamamlıyor. İstikrarlı bir gidişat söz konusu… Kore çıkışlı bir hikayenin yakın televizyon tarihimizde böylesi bir başarıya imza atmadığını biliyoruz. Örneğin umut vadeden, iyi pazarlanan Bir Litre Gözyaşı bekleneni verememişti. Peki ne oldu da Mucize Doktor zirveye yükseldi? İlk olarak Kore dizilerindeki dramatik anlayışın bizim televizyon kültürümüze uyduğunu söyleyebilir ve devamında Kiralık Aşk, Gülümse Yeter, Güneşi Beklerken, Anne gibi birçok dizinin parlayışını kanıt gösterebiliriz. Aşk acıları, örselenmiş aile bağları, her telden mağduriyetler, muziplikler, hırslar, ayakta kalma çabası… Belki “Doğululuk” paydasında buluşuyor, çarçabuk kaynaşıyoruz fakat bu durum “her Kore senaryosu garanti tutar” anlamına gelmiyor. Mucize Doktor’un birden fazla avantajı daha var. Sırayla gidelim.

Doktor dizilerinden başlayabiliriz. Dizi kültürümüzde “doktorculuk” işleri reyting garantisi olan işlerdir, öyle ki tekrar bakımından Arka Sokaklar denli ün yapmış bir diğer dizi de Kutsi’si ile meşhur Doktorlar (2006-2011)‘dır. Bununla birlikte özel televizyon kanallarının yükseliş döneminde temeli atılmış bir mevzudur hastanelerdeki yaşam. Zeki Akasya-Metin Akpınar’lı Hastane (1993-1996) dizisini öncül sayabiliriz. Bir anlamda kamusal olanla özelin içe içe geçtiği bu tür dizilerde seyirci kendi sağlık deneyimlerini ekranda görmese dahi bir “hasta izleyici” olarak katılım sağlayabilir olaylara. Öte yandan doktorların, hemşirelerin özel yaşantılarını dikizlemek bilhassa tıpçılara ön yargıyla bakan toplumumuz için bulunmaz nimettir! Toplumumuz doktorları pek sevmez çünkü işin rüşvetle halledilemeyeceği bir sahadır tıp, Azrail pazarlığa girişmez. Yanısıra parası olan daha iyi ve daha hızlı hizmet alır; şanslıdır, alanında uzman seçebilir, farklı yorumlar alabilir fakat nüfusun önemli bir bölümü doktorlarla acil servislerde boğaz ağrısını iyileştirmek yahut sağlık ocaklarında ilaç yazdırmak için ilişki kurar. Poliklinikler yoksul toplumumuzun daha az ziyaret ettikleri bölümlerdir. Sıra alınacaktır, zaman ayrılacaktır vs. Acil servis ve aile hekimlikleri daima rağbet görür. Doktorlar ise mütemadiyen kıskanılır. Kazandıkları paradan ziyade elde ettikleri statü onları başka bir düzleme koyar, psikolojik bir üstünlüğe taşır. Doktorlar enikonu el açılan, ocağına düşülen kişilerdir ancak fazla ısrar sonucu değiştirmez çünkü onların da sınırları, enstrümanları bellidir. Bu noktada toplum doktorlara kem gözünü bir kez daha belertir ve doktorları “soğuk nevale” görür. Robottur onlar, ölümün, hastalığın acı yüzüdür. Dolayısıyla iyileştirdiklerinde değil “öldürdüklerinde” yad edilirler. Bu denli kıskanılan ve aynı ölçüde suçlanan fakat yine muhtaç olunan bir alanın kurgusal da olsa özel ilişkilerini, hiç değilse kahramanlarını daha yakından tanımak ilgi çekicidir. Öte yandan Doktorlarla hasta değil de seyirci olarak ilişki kurmak toplumumuza iyi hissettirmektedir diyebiliriz.

Bu genellemenin ardından bir diğer genel meseleye geçersek Mucize Doktor’un bir başka avantajının da yayınlandığı kanalın tercihleri olduğunu görüyoruz. Fox TV bilindiği üzere şiddet dizileri yerine duygusal ağırlıklı yapımları yeğleyip bu sahaya yoğunlaşıyor. Seyircinin önemli bir kesiminin şiddet dizilerinden artık tiksindiğini veya arada farklı şeylere bakma gereksinimi duyduğunu hesaba katarsak duygusal hikayeler öne çıkıyor. Mucize Doktor’un başarısında esas faktörün de uyarlandığı öykü olduğunu düşünüyorum. Öykü ve öykünün ötesinde baş karakter… Dizide başrol otizmli bir doktora (Ali Vefa-Taner Ölmez) ait… Bu karakter her bölümde adeta mucizeler yaratıyor. Tıbben, manen insanların yaralarına başka bir gözle bakıyor, iyi niyetle yaklaşıyor, çözüm üretiyor. Elbet abartıların eksik kalmadığını, duygusal problemlerin çözümünde düz deyişle şapkadan tavşan çıkartıldığını yahut iletişimin iğne deliğinden geçirildiğini söyleyebiliriz. Ancak Ali Vefa karakterinde özellikle iki meselenin altı çiziliyor: Mucizeler ve kendini ifade etme mücadelesi. Onulmaz dertlerle boğuşan seyirci kendini Ali Vefa’da bulabiliyor. Ülkenin saplanıp kaldığı siyasi açmaz, fifty-fifty bölüşülen toplumsal kutuplaşma, toplu intihar kararları aldırana dek yakıp kavuran geçim derdi, sürekli artan işsizlik koyu bir mutsuzluğu da beraberinde getirdi. Mutsuz insan çözmek ister, çözemediği noktada mucize beklemeye koyulur. İşte Ali Vefa en umulmadık anda umulmadık çözümlerle çıkıyor ortaya. Kimsenin süremediği merhemi sürüveriyor yaraya… Ali Vefa özünde umudu değil mucizeyi temsil ediyor, yani “çabasız bir çözüm”ü. Fakat doktor Vefa’nın çaba gösterdiği bir alan daha var ki seyirciyi bağlıyor kendine. Vefa anlaşılmak, anlaşmak istiyor. Anlıyor, anlamaya uğraşıyor fakat bir türlü anlaşılmıyor. Yurttaşlarımız da bir şeyleri anlıyor, kendince çözümler üretiyor nedir ki konuşamıyor. Konuşmak tehlikeli ve yasak… Üstelik anlaşılmak, yanlış anlaşılmaya dahil! Böylece Ali Vefa’nın iletişim kurma kaygısı toplumumuzun çıkmazıyla tıpatıp benzeşiyor. Toplumumuz da Ali Vefa gibi çıkış ve kabulleniş arıyor.

Mucize Doktor öyküsü ve baş karakteriyle ilgi çekiyor. Otizm meselesi televizyonlarda işlenen bir mesele değildi. Seyirci bu farklı öyküyü benimsedi. Sahiplenişte öykünün işlenişi daha doğrusu karakterin ağırlığı da rol oynadı desek yanlış olmaz sanırım. Dizi orijinaline uygun şekilde tamamen otizmli doktor üzerine kurulmuş ve Ali Vefa’nın mücadelesi yan hikayelerin gölgesinde kalmamış.

Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde Mucize Doktor’un reyting başarısını açıklayabileceğimizi umuyorum.

Good Doctor-Mucize Doktor ayrımları ve otizme yaklaşım

Dizinin Kore yapımı orijinalini de izlediğimden bazı ayrımlara değinmek niyetindeyim. Açıkçası Kore’de otizmli çocuklara veya yetişkinlere nasıl yaklaşıldığını bilmiyorum. Ana hikayeden Park Shi On’un (otizmli doktor) da zor bir çocukluk geçirdiği, arkadaşları tarafından sürekli hor görüldüğü, şiddete maruz bırakıldığı anlaşılıyor. Bu muamele bir yetişkin olduğunda da sürüyor. Hâlâ topluma yabancı, toplum da onu anlamaya, tanımaya ve kabullenmeye yanaşmıyor. Sağlıklı bir iletişim kurulmuş değil. Zaten her iki dizinin ana fikri de bu iletişimin sevgi ile kurulabileceğinden yana… Başrolü sevgi üstlenince biraz bu topraklara bakmak gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde haberlere taşındı, denk gelmişizdir. İstanbul Fatih’te bir ilkokulun otizmli öğrencileri mahalle halkınca protesto edildi. Otizmli çocukları protesto etmek… Hem de mahallenin muhtarı gibi “ileri gelenler”nce organize edilmiş bir protesto kulağa hayli çirkin geliyor fakat bu çirkin tavır bir yandan da toplumun otizmi bir TV dizisinden anlayamayacağını, kendine yabancı gelenle kolay barışmayacağını ve bilinci salt bir dizinin geliştiremeyeceğini ortaya koyuyor. Hani o protestocular, otizmli öğrencileri yuhlayanlar, küfredenler evlerinde Mucize Doktor’u izlemiyorlar mıdır? Muhtemelen izliyor fakat günün sonunda çocukları incitmekten geri kalmayıp otizmi bir eksik hatta bir kabahat olarak tanımlıyorlar.

Bu protestodan Kore orijinaliyerli uyarlaması arasındaki ayrımlara uzanacağım. Karşımızda “gerçeğe uygunluk” problemi var. Kore orijinalinde Park Shi On’a uzun süre kötü davranılıyor. Sistematik bir kaba muamele ve dışlama söz konusu. Orada da Shi On’un koruyucu melekleri var elbette. Hastane başhekimi ve baş asistan doktor Cha Yoon Seo her zaman arkasında duruyorlar. Ancak ekip arkadaşları sakar ve faydasız buldukları Shi On ile epeyce bir süre kaynaşmıyorlar. Başka bölümlerden asistanların zaman zaman Shi On’u itip kalktığını bile seyrediyoruz. Diğer önemli bir ayrıntı ise Shi On’un aşık olduğu Doktor Cha karakteriyle ilgili… Yerli versiyonda bu doktoru Nazlı karakteriyle Sinem Ünsal canlandırıyor. Nazlı, Cha Yoon Seo’ya kıyasla daha silik bir tip… Doktor Cha’nın bağımsız ve güçlü bir yaşamı var. Sarhoş olup sağa sola küfredebiliyor, yeri geldiğinde üstüne diklenebiliyor fakat Nazlı’nın asiliği sönük itirazlardan ibaret. Karakterin bu biçimde yumuşatılarak işlenişi otizmli doktora yaklaşıma da yansıyor. Nazlı, Ali Vefa’ya hiç sert davranmıyor oysa Cha Yoon Seo Park Shi On’u idare etse dahi hatalarında tepki göstermekten geri durmuyor. Bu bakımdan Kore orijinal yapımında otizmli doktorun gerçeklerle daha sert yüzleştirildiğini öne sürebiliriz.

Good Doctor’un bir bölümü bir saat kadar sürerken Mucize Doktor iki saati aşıyor. Elbette dizi sektörümüz lafı sündürmeyi sevdiğinden o süreyi doldurmak güç olmuyor fakat bu kez başhekim ile Ali Vefa’nın ilişkisini uzun uzadıya seyretmek durumunda kalıyoruz. Haliyle kahramanımızın daha fazla kayırıldığına tanıklık ediyoruz.

Otizmli doktor karakterler arasında da belirgin bir ayrımdan bahsedebiliriz. Ali Vefa’nın soyutlama yeteneği gelişmemişse bile esprili bir tip yaratılmış. Esprili Ali Vefa topluma uyum sağlamaya daha yatkın kuşkusuz ve bu espriler taklite dayanmıyor, muzip kişiliğinden ileri geliyor. Hal böyle olunca “normalleştirme” gibi bir sıkıntı doğuyor. Ali Vefa giderek normalleşiyor oysa otizmlilerde iletişim sıkıntısının bir ömür sürdüğü de gerçek. Shi On Ali Vefa’ya göre daha utangaç bir tip, yer yer o da sıçramalar, patlamalar yaşasa dahi duygularını ifade etmekte ciddi zorluklar çekiyor. Girişken olmadığını görüyoruz, Ali Vefa ise hayli girişken…

Mucize Doktor’un aksine tümüyle çocuk hastalarla geçen Good Doctor’da anahtar bir replik var. Servisin kıdemli hekimi, Shi On için bir benzetme yapıyor. İnsanları anlamayan sıradışı doktorla insani duyarlılığı olan sıradan bir doktor kalıbını yan yana koyuyor. Dizide Shi On’un mucizevi yeteneklerinden bir kısmında gerilediği buna karşın duygusal iletişim becerisinin giderek geliştiği ve ikinci kalıba yakınlık kurduğu görülüyor. Mucize Doktor henüz öykünün başında sayılır, köprünün altından çok sular alacaktır fakat şahsen Ali Vefa’yı mucizelere imza atan zekasından uzaklaştıracaklarını düşünmüyorum. Seyircimiz zaten mucizelere aç! Vefa’nın zekasından feragat ederek bir bakıma robotluğunu terk edip sıradan insanların arasına katılması bir başarısızlık intibaı uyandıracaktır. Diğer yandan ise Ali Vefa’yı normalleştirmeye çalışıyor senaristler. Bu açmazı nasıl çözümleyecekler merak konusu. Bu açmazı nasıl çözümleyecekleri esasında dizinin seyrini ve başarı grafiğini de doğrudan etkileyecek. Senaristler de dengeyi kurarlarsa ilgiyi canlı tutabilecekler. Kısacası olay yine otizmli doktor karakterin işlenişinde düğümlenecek ve onun engellere, açmazlara yaklaşımı Mucize Doktor’un zirvedeki yerini belirleyecek. Peki bu öykü otizme bakışı olumlu yönde değiştirebilecek mi? Maalesef bu soruya iyimser yanıtlar üretmenin gerçekçi olmayacağı kanaatindeyim. Zira televizyon toplumun bilinçleneceği bir mecra değil. Bir dizi her şeyden önce doğası gereği Ali Vefa’ya yönelik acıma duygusunu kışkırtacaktır. Oysa asıl mesele Ali Vefa’lara acıyıp ertesi gün yuhalamak değil onları kavrayıp onlarla bir sayılmaktır. Kısacası iletişimi göze almaktır!

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl