Biz ölüler arasında yürüdük
-Nasılsın?
-Ağaç kadar görkemli
Olduğum yerle olduğun yerin
-Nasılsın?
-Bir ucundan kendimi tutmuş
Tünel var arasında
-Nasılsın?
-Üç boyutlu biri
Geniş ve ışıksız
-Nasılsın?
-Şiirin bir ucuyum
Kaç bin kilometre ötede
-Nasılsın?
-Uzun bir köprü
Benim kaybım var gelin arayalım
-Nasılsın?
-Geniş zamana karşı uçak
Uçakların ilki, vapurların sonu
-Nasılsın?
-Vapurlar günel zaman
Zamanı dizeye dökme telaşı
-Nasılsın?
-Boşuna şehir, boşuna biçim
Yıllardır tanırlar birbirlerini
-Nasılsın?
-İlk vapur yolcuları, deniz bekçileri
Her harf göz çizgisinden bozma
-Nasılsın?
-Uzak bir yüzün yakın saçları
Uzunköprü’ye gittim
-Nasılsın?
-Uzunköprü’den geçmeyen biri
Tutunmaz bir yere büyürken ağaç
-Nasılsın?
-Tutunacak dalı olmayan ağaç
Işığa boynunu uzatır elin
-Nasılsın?
-Boşluğa uzanıp ışığı çizen
Gölleri göğe ağulayan ülke
-Nasılsın?
-Amorf sokağı ülkenin
So what about me, as a poet and photographer
-Nasılsın?
-It is like, you’re dreaming your life
ERKAN KARAKİRAZ’IN YORUMU
Gürsel Bektaş’ın Nasılsın adını verdiği şiiri, her adımda yeni bir şaşırtının peşinden giden,
hâl hatır sormaktan yola çıkıp memleketin hâletiruhiyesine dair çıkarımlarda bulunan, ‘Ruhi
Bey’den bu yana o ruhsal araştırma tonunu en kıvamında tutturan ‘Nasılsın?’lı şiir. Dahası bu şiirde, Cansever’in kasvetinin bütündeki oranıyla karşılaştırıldığında, mizahi yaklaşım çok
daha yoğun ve aynı anda iki ayrı şiir akıyor metinde.
Merak duygusunu sonuna kadar diri tutuyor Bektaş. Hem kontrollü bir kontrolsüzlükle
oradan oraya zıplayarak capcanlı bir hayatın içinden geçiyor hem de üzerinde yaşadığımız
toprakların insanlarının dertlerini, nesnenin/tabiatın şikayetlerini ve şair öznenin iç dünyasını gözler önüne seriyor.
Gezi’de mi yürümüyor, tünellerden mi geçmiyor, kayıpları mı sorgulamıyor, vapurlara mı
binmiyor… daha neler neler. Memlekette herkesin, her şeyin ‘Nasılsın?’ sorusuna yanıtı
farklı çünkü.
Nasılsın, çoğul diyalogların, çokseslilik özleminin şiiri; ama aynı zamanda bir metafor
sağanağı. Sözcüklerini kısarak, seçerek, bazen de hiç dillendirmeden var ediyor kendini.
Bektaş’ın şiiri, şahsen, bende heyecan uyandırdı. Tebrikler şair!