Nasyonal Sosyalizm sanatı her zaman kendi ideolojisinin görselleştiği bir propaganda aracı olarak gördü. Bu anlamda heykel, kamusal alanlarda sergilenebildiği ve daha geniş kitlelere ulaşabildiği için kapalı mekanlarda sergilenen resme oranla çok daha fazla önemsendi. III.Reich’ın kurulması ile birlikte girişilen mimarlık faaliyetleri heykel sanatını geliştirdi zira yeni inşa edilen binaların gerek cephe gerek çevre düzenlemesinde heykel ve kabartmalar kullanıldı. Meydanlara anıtlar dikildi, çeşmeler yapıldı.

Nasyonal sosyalist düşüncenin Olimpiyat Oyunları’na yaklaşımı ile heykel sanatını yorumlayışı arasında önemli benzerlikler olduğundan, nasyonal sosyalist heykel sanatı incelenirken 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’na mutlaka değinmek gerekir. Uluslararası Olimpiyat Komitesi, 1930 yılında aldığı bir kararla 1936 Oyunları’nın Berlin’de gerçekleşmesine karar verdi. Daha önce Berlin’de yapılacak olan 1916 Olimpiyatları için mimar Otto March, bir olimpiyat stadı tasarlamış fakat Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile beraber oyunlar iptal edilince stad inşa edilememişti. 1930 yılında olimpiyatların yeniden Berlin’e verilmesiyle Weimar Cumhuriyeti stadın inşası için Otto March’ın oğlu Werner March’ı görevlendirdi. Werner March babasının tasarımını geliştirerek modern mimarlık üslubunda bir olimpiyat stadyumu tasarladı. 1933 yılında Weimar Cumhuriyeti’nin çökmesi ve III.Reich’ın hüküm sürmeye başlamasıyla devletin mimarlığa yaklaşımındaki büyük değişim March’ın tasarımını da etkiledi. Adolf Hitler, 1933 yılında Werner March’ın tasarımını inceleyerek önemli değişiklikler talep etti. Yapılan değişiklikler sonucunda Eski Yunan mimarlığından esinlenmiş bir yapı ortaya çıktı.

Nasyonal Sosyalizm, kurmak istediği kusursuz düzende yaşayacak insanların ideal Ari ırkına mensup olması gerektiğini düşünmekteydi. Kendi ırk anlayışındaki idealizm ile Eski Yunan’ın idealizm anlayışı arasında paralellikler kuran Nasyonal Sosyalizm bu yüzden birçok alanda Eski Yunan’a öykünmüştür. Bu öykünmenin en önemli somut örneklerinden biri de Olimpiyat Oyunları olur. Zira olimpiyat fikrinin tarihsel kökeni Eski Yunan’a dayanmaktadır. Belirtmek gerekir ki bu öykünmenin yalnızca idealizmden kaynaklandığını iddia etmek doğru olmaz. Nasyonal Sosyalizmin ideologlarından Alfred Rosenberg’in Ari ırkına Hristiyanlık yerine paganist bir inanışı uygun görmesi Eski Yunan’ın din anlayışı ile benzerlik göstermektedir. Keza Eski Yunan’da tanrıların insan suretinde olması ile III.Reich’daki Führer mitosu benzerlikler taşımaktadır.

Berlin Olimpiyatları’nın Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından yapılan ilk açılış töreni Berlin Pergamon Museum’da sergilenen Bergama Sunağı’nın önünde gerçekleştirildi. Olimpiyat kompleksi içinde yer alan bir açık hava tiyatrosunda Handel’in ‘Heracles Operası’, şehirdeki bir salonda ise Aeschlus’un ‘Orestesia’ oyunu sahnelendi. Leni Riefenstahl, Alman Ulusal Olimpiyat Komitesi Başkanı Carl Diem (Diem her devrin adamıdır. Hem Weimar Cumhuriyeti hem III.Reich hem de Federal Almanya Cumhuriyeti’nde Alman Ulusal Olimpiyat Komitesi başkanlığını yapmıştır.) tarafından kendisine sipariş edilen, Olimpiyat Oyunları’na dair çektiği iki filmden biri ‘Ulusların Festivali’nin (Fest der Völker) açılış sahnesi olarak Atina Akropolisi’nden bir görüntüyü uygun buldu. Film Myron’un ‘Disk Atıcısı’ heykelinden Alman atlet Erwin Huber’e yapılan bir geçişle devam ediyordu. III.Reich olimpiyatları düzenlerken her alanda Eski Yunan ile Almanya arasında bağlantılar kurmaya çaba gösterdi. Bu çabanın en somut göstergelerinden biri de Berlin Olimpiyat Stadı’nın dekorasyonuydu. Spor konulu heykeller ve kabartmalar yapmaları için birçok heykel sanatçısına sipariş verildi. Olimpiyat Stadı’na yerleştirilen heykellerden biri Karl Albiker’in ‘Disk Atıcıları’ isimli mermer malzemeli heykeliydi. İki sporcunun ellerinde disklerle temsil edildikleri bu heykel oldukça anıtsaldır. Öte yandan Josef Wackerle’nin ‘Atlı Adam’ isimli heykeli stadın hemen önünde yer almakta, seyircileri karşılamaktaydı. Josef Thorak’ın Alman ağır sıklet boks şampiyonu Max Schmeling’i model alarak yaptığı bronz ‘Boksör’ isimli heykel de diğer önemli örneklerdendi. Georg Kolbe’nin ‘Dekatlon’, Robert Stieler’in ‘Boksörler’ gibi heykellerinde olduğu gibi nasyonal sosyalist heykel sanatçıları, konu olarak bireysel sporları ele aldılar. Zira atletizm, boks, güreş gibi bireysel sporlarda mücadeleyi bırakmamak, daima güçlü olmak gerekir. Oysa takım sporlarında herhangi bir sporcunun mücadeleden düşmesi halinde takım arkadaşları bunu telafi edebilir. Karl Albiker’in yine Berlin Olimpiyat Stadı’nda yer alan ‘Bayrak Koşucuları’ isimli heykeli istisna sayılsa da, atletizmde bayrak yarışı yine de takım oyunundan çok tamamen atletlerin bireysel mücadelesine dayanmaktadır.

Sporu konu alan heykel sanatçıları spordan çok sporcuyu önemsediler. Sporcular genelde spor yapmamakta, dik, hareketsiz bir şekilde durmaktaydı. Thorak’ın ‘Boksör’ isimli heykelinde hareketsiz duran figürün boksör olduğu heykelin isminden anlaşılmaktadır. Keza Albiker’in ‘Disk Atıcıları’nda da sporcular hareketsizdir ve ellerinde disk tutmalarından disk atıcısı oldukları anlaşılmaktadır. Sporun doğasında hareket olmasına karşın nasyonal sosyalist heykel sanatçılarının sporcuları hareketsiz bir şekilde betimlemiş olması ilginçtir. Figürler mücadele etmemekte fakat mücadeleye her zaman hazır durmaktadır. Hepsi Ari ırkının sahip olması gereken ideal vücut ölçülerine sahiptir. Güçlü oldukları yaptıkları hareketlerden değil şişkin kaslarından anlaşılmaktadır. Kaslı, atletik, sağlıklı, dinç vücutlu gençler geleceğin Almanyasının insanlarını temsil etmektedir. Heykel sanatında spor konusu Olimpiyatların gerçekleştiği dönem dışında da sıklıkla işlenmiştir. İdeal vücut ölçülerine sportif faaliyetler yaparak sahip olunabileceğinden spor, faşist ırk anlayışının önemli bir aracı olmuştur. Diğer ilginç bir nokta da heykele konu olan sporcuların hepsinin çıplak olarak betimlenmiş olmasıdır. Üzerlerinde herhangi bir spor giysisi olmadan, bazen sadece yaptıkları sporu temsil eden bir nesne taşıyan figürler sahip oldukları ideal vücutlarını hiçbir şeyden sakınmadan sergilemektedirler. Nasyonal sosyalist heykel sanatçılarının figürü yorumlayışından spor konusunun faşist ırk anlayışının bir maskesi olarak kullanıldığı anlaşılır. Asıl konu spor değil, ideal vücut ölçülerine sahip Ari ırktır.

Nasyonal sosyalist resim sanatında işlenen birçok konuya heykel sanatında da rastlanmaktadır. Önemli bir fark heykel sanatında kırsal yaşamın konu edilmemiş olmasıdır. Çiftçi ve köylü, resim sanatında kutsanırken heykel sanatında toplumun bu kesimine rastlanmamaktadır. Öte yandan heykele sembolik hayvanların konu edildiği görülür. Buna örnek olarak Kurt Schmid Ehmen’in Nürnberg Luitpold Arenasındaki Nasyonal Sosyalizmin simgelerinden olan kartal heykeli gösterilebilir.

Resim sanatında rastlanılan emek konusundaki ayrımcılık heykel sanatında da geçerlidir. Resim sanatında da görüldüğü gibi sanayi işçileri kesinlikle heykel sanatının konusu değildir. Nasyonal sosyalizm sınıfsız bir toplum inşa etmek istediğinden sanayi işçilerinin sınıf bilincine sahip olmasını engellemeye çalışmıştır. Sol düşünce işçideki sınıf bilincini emeğin kutsallığından yola çıkarak oluşturmaya çalıştığından sanayi işçilerinin emeğinin kutsallığı Nasyonal Sosyalizm tarafından bir tehlike olarak algılanmıştır. Dolayısıyla nasyonal sosyalist heykel sanatı sanayi işçilerini konu olarak ele almaz. Öte yandan zanaatkârlar ve atölye işçileri sıklıkla heykele konu edilmiştir. Ernst Kunst’un ‘Bileyci’, Otto Kunst’un ‘Demir İşçisi’ gibi heykelleri bu konuya örnek olarak gösterilebilir.

Kadın, bazı meydan düzenlemelerinde ve kabartmalarda rastlanmakta birlikte halktan çok bireylere hitap eden heykellerin konusu olmuştur. Dolayısıyla nasyonal sosyalist heykel sanatındaki dev boyutlara kadını konu alan heykellerde rastlanmamaktadır. Resim sanatındaki anneliğin kutsanması konusu heykelde pek işlenmemiştir. Buna karşılık kadının cinsellik yönü heykel sanatçılarının sıklıkla değindiği bir konudur. Richard Scheibe’nin ‘Nymph’, Fritz Klimsch’in ‘Galatea’ gibi heykelleri kadının cinselliği temasına örnek olarak gösterilebilir.

Nasyonal sosyalist heykel sanatçıları meydan çeşmelerine de imza atmıştır. Barok dönemin meydan çeşmelerini andıran bu çeşmelerde, Josef Wackerle’nin Münih’teki ‘Neptün Çeşmesi’nde olduğu gibi daha çok mitolojik konular işlenmiştir. Çeşmelerin dışında kenti güzelleştirmeye yönelik heykellere, Georg Kolbe’nin Frankfurt’ta, bugün ismi Rothschild Parkı olan parkta yaptığı meydan düzenlemesi örnek olarak gösterilebilir. Josef Thorak’ın III.Reich’daki otoyol inşası atılımını simgeleyen ‘Emeğe Saygı’ ve yine Thorak’ın 1934-36 tarihinde Ankara’da yaptığı ‘Güven Anıtı’ nasyonal sosyalist heykel sanatının anıtlarına örnek teşkil etmektedir. Bunların dışında Arno Breker’in ‘Richard Wagner’inde (Gerek antisemitist görüşleri gerek sıklıkla Alman-Germen mitolojisini librettolarında konu edinmiş olması nedeniyle Richard Wagner nasyonal sosyalist ideolojiyi benimsemiş kişilerin en takdir ettiği bestecilerden olmuştur) olduğu gibi nasyonal sosyalist heykel sanatçıları başta Adolf Hitler olmak üzere önemli kişilerin büstlerini de yapmışlardır.

1937 yılındaki ilk Büyük Alman Sanat Sergisi’nde yapılan eser seçiminde Adolf Hitler’in heykel sanatçılarını ressamlardan daha başarılı bulmuş olması, aynı yıl Fransa ile yapılan anlaşma gereği başkentlerde karşılıklı açılması planlanan sergilerde Fransa’nın Almanya’da resim sergisi açmasına karşılık Almanya’nın Fransa’da heykel sergisi açmayı uygun bulması gibi örneklerden de anlaşılacağı gibi heykel III.Reich’ın sanat anlayışına daha uygundur. III.Reich’dan önce resim alanında tamamen modernist estetik anlayışı hâkim iken heykel sanatında Ernst Barlach, Kaethe Kollwitz, Rudolf Belling, Wilhelm Lehmbruck gibi sanatçıların dışında modern anlayışta heykel yapan sanatçı sayısı oldukça azdı. Buna karşılık Fritz Klimsch, Richard Schiebe, Georg Kolbe, Josef Thorak gibi III.Reich’ın önemli heykel sanatçıları yirmili yıllarda da bilinen sanatçılardı. Adolf Hitler’in 1937 yılında Haus der Deutschen Kunst’un açılışında yaptığı konuşmadan geçen “Yeni Alman sanatını geliştirmemiz için dört senelik bir vaktiniz oldu” cümlesi aslında ressamları ilgilendirmekteydi zira Alman heykel sanatında zaten yirmili yıllardan beri devam eden geleneksel üslup yeni Alman sanatının ihtiyaçlarını karşılıyordu.

 

Kaynaklar

-ADAM, Peter, Art of the Third Reich, Abrams, 1992.

-ADES, D- BENTON T, Art and Power, Europe Under the Dictators 1930-1945, Thames and Hudson, 1995.

-CONE, Michele, “French Art of the Present in Hitler’s Berlin”, The Art Bulletin Vol.80 Issue 3

-HİNZ, Berthold, Art in the Third Reich, Pantheon Books, 1979.

-REİCHEL, Peter, Der Schöne Sechin des Drittern Reiches, Faszination und Gewalt des Faschismus, Carl Hanser Verlag, 1991.