THE ARTIST, THE EXPERT AND THE COLLECTOR”

Sanatçı Yücel DÖNMEZ’nin hayatı ve sanat çalışmalarını temel alan Nilo Casares tarafından yazılan “The Artist, The Expert and The Collector” adlı İngilizce/İspanyolca yazılmış kitap Yücel Dönmez tarafından bir jest olarak adresime gönderilince uygun zamanda bu kitabı incelenme ve özetini sanatseverlerle paylaşmak gibi görev edindim.

Öncelikle dünyada iletişimde kullanılan en yaygın dil olan İngilizce ’de kitabın yazarı Nilo Casares hakkında yaptığım araştırmada çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Yazar Nilo Caseres’in ana dili olan İspanyolcadan İngilizce ’ye yaptırılan tercümelerden daha fazla bilgilere ulaşılmaktadır.

İspanyol Nilo Casares; estetik ve sanat teorisi alanında araştırmacı, sanat eleştirmeni, küratör, dijital sanat ve kamusal sanat destekçisi, kültürel etkinliklerin koordinatörü ve yöneticisi ve sanat konularında öğretim görevlisi ve danışman olarak çalışmaktadır. Yüzden fazla uluslararası etkinliğin küratörlüğünü yapan Nilo Casares; Valensiya’daki Konceptkonstmuseum’un direktörü, aynı zamanda Pescara’daki (İtalya) Yapayia’nın bir üyesidir. En son yayınları arasında Netart_latino Veritabanı ve D el net.art al web-art 2.0 kitapları bulunmaktadır. Nilo Casares ile Türk sanat dünyasının kürötoryal bağlantısı sanatçı Yücel dönmez öncesi karşılaşması sadece Volkan Diyaroğlu sergisinde, yazı, eleştiri ve sanat tarihi yazım ilişkisini Altan Marçellli ve Mehmet Erguvan ile kurmuştur.

Kitabın İngilizce bölümünden yapılan tercümesi üzerinden yapılan çalışma sonrasında ana bölümler odaklı aşağıdaki bilgilere ulaşılmaktadır. Aşağıda ortaya çıkan metinde bire bir tercüme yerine kitabın bütününün kavranmasında yararlı olması düşüncesiyle zaman zaman metine müdahale yapılmış, bölümler arası geçişlerde ve anlatımda kopmanın temeli kitabı mümkün oldukça özetleme çabamdan kaynaklanmaktadır. Bu kitaba basılı satın alma yanında, elektronik olarak internet üzerinden de ulaşmak mümkündür.

“Gördüğümüzün yanında özellikle de bizi tutkuyla büyük bir coşkuya taşıyan güzelliğe yakın olan sanat eserlerinin sağladığı coşkuyu yükseltmek için şeklin kavranması esastır. Sanatseverin çok özel duyarlılığıyla Yücel Dönmez‘in çalışmasını irdeleyebilmesi için tek adil olan biçimci yöne doğru yönlendirmesine zemin hazırlanması gerekir.

Yücel DÖNMEZ ‘in çalışmasının hemen hemen her durumda soyut olduğu göz önüne alındığında, onun çalışmasının sadece resim değil, resimden çok fazla şey olduğundan izleyiciye sunulan bu çalışmalarla içten hissedişi içeren gözle ilk erişimimizin içeriğinin kaynağını bulmamız gerekir. Yücel DÖNMEZ’nin aradığının onun resminin en önemli özelliklerinden bir diğeri olan skobik bolluk avı; amacı skobik olmayan entelektüel tatmin olan bir edebi edim olarak resim sanatının seçkin örnekleri ile görmenin nasıl oluştuğunu açıklar. Yücel DÖNMEZ’nin resmini skobik olanın, hatta resmin kendisinin bile her şeyi Yücel Dönmez’i hak ettiği ve üstün olduğu bir çerçeveye oturtur. Yücel Dönmez’in sanatı; sanat akımları tarihinin Op-Sanat olarak bilinen bölümüne dahil edilmelidir. Op-Sanat; kökeni Arjantinli olmasına rağmen, genellikle Amerikan madeni parasıyla bilinir ve anılır.

Op-Sanat; temelde görsel yönlerle ilgilenen sanatsal bir yaklaşım, yani optik problem gibi, kendi iç çelişkilerinin ve muğlaklıklarının türediği genel bir olguda uzmanlaşmış bir akımdır. 1965 yılında New York Modern Sanat Müzesi’nde bulunan V. Vasarely, Cruz Díez, Yvaral, F. Stella, Noland, A.Reinhart, Davis, B. Riley ve Dorazio optik faktörün belirleyici olduğu tüm yaklaşımların temsilcileridir. Öte yandan, kısıtlı anlamıyla Op-sanat; yalnızca optik-görsel fenomenlerin kendi kendine yeterli bir şekilde ortaya çıktığı çalışmaları içerecektir; bu normatif, programatik ön varsayımları vb. hariç tutacaktır. “Yücel Dönmez’in çalışmaları sadece op-sanat değil, Pound veya Eliot’un en iyi avangarttan talep ettiği gibi geleneklerinden vazgeçmeyen bir Op-sanat biçimidir.” denilerek, Yücel Dönmez’in Türk-İslam sanatının geleneklerini Op-Art ile sentezlediği açıklanmaktadır.

Çok farklı kapsamlara sahip olabileceğinden “op-sanat” teriminin hiçbir şekilde net ve tek olmadığı unutulmamalıdır; ancak uygulamada, dar boyuta genellikle genel yaklaşımdan daha fazla vurgu yapılır. Kelime anlamı olarak optik sanat anlamına gelen “optik-sanat” Anglo-Sakson terimi, temel çağrışımlarını korumak için eleştirmenler tarafından orijinal formülasyonunda birlikte kullanılmıştır.

Ebru-Yücel Dönmez; Ebru ve imparatorluk Osmanlı kaligrafisi arasında kalan boğaz; ince ayarlı bir beceri gerektiren iki bin yıllık teknik, İstanbul Güzel Sanatlar mezunu için kolay bir şey.

Kökeni doğuya dayanan ebru sanatının modern Türkiye’de yazım ve kaligrafinin Latin alfabesiyle yazılmamasına rağmen geçmişteki derin ve güçlü bağdan dolayı başarısını sürdürmektedir Osmanlı’da figüratif temsillerin tümü şeriat tarafından yasaklandığından, özellikle padişahı yüceltmeye daha yatkın olan imparatorluk hat ve Kuran hat sanatında çok daha az olan figürasyon, hattatların kaynakları arasında ortaya çıktı. Gerek ebru icrasında, gerekse kaligrafik vuruşlarda yetkin ve usta olan bir elin varlığı ve önemi belirgindir.

Türkçe ebru kelimesi; mermerin karakteristik çizgisini çağrıştıran mermer olarak İngilizce ‘ye çevrilir. Ebruyu görmek onu okşamak istemektir; Yücel DÖNMEZ’nin özel durumunda ise ebru; önce onun resim yaptığını görmek, hareket ettiği temele maruz kaldığı arka arkaya gelen okşamalara, eli ile sezgisi arasındaki yakınlaşmaya kadar defalarca ve tekrar tekrar kendini kaptırmaktır. Onun ebrusu; aranan ve hazır olup olmadığını yalnızca kendisinin bildiği, erotik bir ilişkinin meyvesidir. Batıya geçmiş zaman içinde art arda Venedik saraylarından giren klasik ebrular gibi Yücel DÖNMEZ’nin modern işleri de batıda takdir görmüştür. Yücel DÖNMEZ’nin ebrularındaki güçlü hücresel yük, işini gözlerimizle takip ettiğimizde mikroskobik bir teleskopik egzersiz ve daha sonra Yücel DÖNMEZ’nin özgün tarzını daha iyi konumlandırmak için kullandığı çaba farklı bir özellik olarak ortaya çıkmaktadır.

Yücel DÖNMEZ; geleneklerini en yüksek avangarda yükseltme yeteneğine sahip nadir sanatçılardandır. Karşı karşıya kaldığımız sanatçı tipini belirledikten sonra geriye kalan tek şey, bu durumda benzersiz üslubun tüm eserini kapatmasını araştırmaktır. Yücel Dönmez ‘in kendine has bu tarzı. “Her şeyin sığlığa dönüştüğü dünyada plastik bir derinlik arayışı…’” olarak tanımlanabilir

Yücel Dönmez’in zaman zaman kullandığı piramidal gövdeli ve parlak mavi renkli resimleri değerli bir anahtara dönüşerek, sonsuz sayıda labirentin izini süren bir anahtarı çağrıştırıyor. Labirent figürü pek çok nedenden dolayı sıradan değildir, birincisi bir figürden fazlası olduğu için bir arketiptir; ama hepsinden önemlisi, kuantum durumunu keşfetmenin ana ipucu olduğu için önemlidir.

Görsel sanatlarda ender rastlanan bir durum olduğu için bu duruma tekil olarak işaret etmemin nedeni, onun eseriyle yüzleşmek çok yönlü bir labirente girmektir; labirentler, ya tek bir yol üzerinden kafamızı karıştırırlarsa ya da merkezlerine doğru yönelirlerse, ya da bu merkezden farklı rotalar ya da yollardan kaçınırlarsa, tek yönlüdürler; ikincisini bulmak daha zordur ve en azından Yücel DÖNMEZ örneğinde, aslında mikroskobik olanı teleskopik olana yükselterek bizi en mutlak belirsizliğe yerleştirmek için zamanları ve gelenekleri aşan bir kara deliğin kapısını açar.

Aynı şekilde izleyici Yücel DÖNMEZ’nin işi karşısında var olan/var saydığı tüm güçlere açılır. Bu onun eserini kuantum olarak nitelendirmek için yeterli olmamalıdır, çünkü bu anlamda ancak post-resimsel olarak çerçevelenebilir. Yücel DÖNMEZ’de eser bize sinestezi yaratmanın en uç noktasına ulaşır, çünkü onun resmini görmek müziği duymaktır. Bu kuantum dışı sanatın diğer durumlarında da olabilir, sadece kuantum sanatında zorunludur, bu yüzden bu yeni sanat biçiminde, duymaya işitme eşlik eder. Bunu yapmak için barok tuşlara geri döner. O an bilimin kaçınılmaz olarak sanatla el ele gittiği zamanlardır.

Bu tanımlamayı Yücel DÖNMEZ’nin gözündeki suya batırıp, bugün onsuz hiçbir bilimin mümkün olmadığı belirsizlik ilkesine tabi tutarsak, kendimizi Yücel DÖNMEZ’nin eserinin şiirselliğinin makul bir tanımıyla buluruz; geleneğin kaynaklarından yararlanıyor ve onları tanınmayacak şekilde yapım-bozuma uğratıyor, çünkü Yücel DÖNMEZ’nin çalışmasında mevcut olan barok alt tabakalara dönüyorum.

Yücel DÖNMEZ’nin çalışmalarına bakarken akustiğin varlığını daha derinden araştırmak gerekir. Sadece ben değil, aynı zamanda uzman Altan Albert Marcelli’n de aynı düşüncede olduğunu söylemekten mutluluk duyuyorum. Altan Albert Marcell’nin; J. S. Guggenheim Anıt Kurumuna’a yazdığı bir mektupta Yücel DÖNMEZ’nin benzersiz stiline atıfta bulunarak şunları söylüyor: “Onun stili, bestelerini bir bütün olarak tasarlayan Mozart’ın stilinden farklı, ancak bu yönüyle Beethoven’ın etkileşimli stiline oldukça benziyor. Dönmez, zamanla çalışırken uymayan unsurları boyamaya ve atmaya devam ediyor.»

Altan Marcelli; kanıtlanmış melomanisi (3) dışında, Yücel DÖNMEZ’nin resmini Beethoven ile birlikte hayal etmemiş olsa Yücel Dönmez’le ilgili bu benzetmeyi asla ortaya koymazdı. Uzman Altan Marcelli’nin Yücel DÖNMEZ’nin çalışmasına olan yakınlığı göz önüne alındığında, işine derinden gömülü olan akustik sinestezi özelliğini ona atfetme konusunda bana güven vermektedir. Ve sanırım bunu, fiziksel destekler üzerindeki resmiyle, kar üzerinde yapılan Land Art resmi birbirine bağlayan önemsiz bir nedenden dolayı anlıyorum.

Yücel DÖNMEZ’nin çalışmasının, kendisini karakterize eden barok dehasıyla, resminin akustik izlerine dönüştürdüğü ayrıcalıklı bir erişime sahip olduğu gezegenin bozulmasını kınadığını anladım, böylece sadık bir raporumuz var. Yücel DÖNMEZ’nin çalışmalarını incelerken, doğanın mutlak gerçekliği ile bağlantı kurmasını sağlayan barok bir dehaya sahip olduğu önermesini kurarsam; aynı şekilde, uzman Altan Marçelli bununla uyumlu olarak, gözlemlenenler arasında ayrım yapma ve bunu sıkı çalışma ve gözlem yoluyla elde edilen bilgilerinin eleğine teslim etmelidir, çünkü her zaman el ele gitmeleri gerekir

Her koleksiyon ve buna bağlı olarak her koleksiyoncu, modern sanatın genel koleksiyonuna kendi özel yaratıcı katkısından katkıda bulunur, çünkü koleksiyonu bu yazara göre anlamamız gerekir ve diğerlerinin yanı sıra farklı biçimler altında sürekli revizyonda sanatın genel entropisine katılır. Bu İstanbul’daki Elgiz koleksiyonunun ve en büyük kızı onlara katılan koleksiyonerler Sevda ve Can Elgiz’in bir sonrakini bekleyen örneğidir. Dışarıdan uzmanların veya küratörlerin yardımı olmadan, sahiplerinin özel kişisel zevklerinden oluşturulmuş ve sanatçının ruhunu aktarmaya çalışmış bir koleksiyonun özel bir halidir. İstanbul Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi’nin koleksiyondaki ve uluslararası ölçekteki Türk sanatçılar arasında Yücel DÖNMEZ de var, bu yüzden müzeyi ziyaret ettim.

Bir sanat eseriyle ilgili olarak şekilden bahsettiğimizde, karakteristik bir şey nedeniyle, bir şekilde bizi etkileyen özel bir şekil olduğunu dolaylı ifade etmeyi kabul ederiz. Şekil, düzenlilik, simetri veya başka herhangi bir sabit orantı türü anlamına gelmez. Bir sporcunun şeklinden bahsediyoruz ve çok benzer bir şekilde bir sanat eserinin şeklinden bahsederken de aynı şeyi kastediyoruz. Bir atlet fazla kilolu olmadığında, kasları güçlü olduğunda, duruşu iyi olduğunda ve hareketleri kesin olduğunda iyi durumdadır͖.

Soyut kelimesinden korkmamalıyız. Tüm sanatlar aslen soyuttur. İnsan bedeninin ve ruhunun icat edilmiş ya da kendilerini izole etmeyi başarmış uyumlara bir tepkisi değilse, estetik deneyim, tesadüfi süslemelerden yoksun ne olabilir? Sanat kaostan kaçıştır, figürlerde bir düzene tabi harekettir, ölçüyle sınırlanmış kütledir, hayatın ritmini bulmaya çalışan maddenin aracılığıdır. Sanatçı ve toplum arasındaki derin karşılıklı ilişkiyi kimse inkâr edemez. Sanatçı buna bağlıdır: tonu, temposu, yoğunluğu onu parçası olduğu toplumdan çeker. Ancak sanatçının yarattığı eserin bireysel karakteri başka bir şeye bağlıdır͖. Kişiliğinin bir yansıması olan formlar yaratmaya yönelik kararlı bir arzuyla bağlantılıdır ve bu yaratıcı arzu eylemi olmadan anlamlı bir sanat eseri olamaz. Bu taklidi, bu kavramın olağan yorumu olan gerçekliğin herhangi bir sadık kopyasından uzaklaştıran bir şey.

Kendisini içinde bulduğu ve YÜCEL DÖNMEZ’nin çalışmasının, Osmanlı geleneğinin en karakteristik iki sanatsal biçimiyle; ebru ve Osmanlı kaligrafisi, özellikle Kuran’dan çok daha güçlü ve daha cesur olan imparatorluk versiyonunda açıkça bağlantılı olduğu için mükemmel bir çözüm örneği olacağı paradoksu çözmede yardım eli uzatmak istiyorum. Bunun için tartışılmaz edebi kaliteye ve analitik beceriye sahip çok iyi arkadaşlar olan iki şair ve denemeciye dönüyorum. Çözüm, sizi kucaklayan gelenekten (Tolstoy’un deyimiyle, sizi çevreleyen topluluktan) kaçınmamakta yatar, çünkü avangartsız gelenek yoktur ve bu, büyük ölçüde bana ait olan ve çoğu şeyi çözen bir ifadedir. sözde avangard sanat ile gerçek sanat arasındaki ilişkinin sorunlarıdır. Çünkü “Gelenek, bizi geçmişe bağlayan bağlar anlamına gelmez: koruduğumuz güzel bir şeydir. Bu bakımdan daha sonra söyleyeceklerim için şunu unutmamakta yarar var. Yücel Dönmez”

Bazıları matematiksel eğrilerin doğuştan gelen bir güzelliğe sahip olduğunu ve matematiksel şemaların Op sanatın’ın temelini oluşturduğunu öne sürdü. Ancak meyveler, ağaçlar, uçaklar, çöpler ve insanlar eşdeğer bir güzelliğe sahiptir. Eğriler ve grafikler matematiğin yüzeysel bir yönüdür ve hepsi güzel değildir. Op sanat diyagramlarına aittir.”

Yukarıdaki bölüm Nilo Casares tarafından yazılan Sanatçı Yücel Dönmez hakkında yazdığı “The Artist, The Expert and The Collector” isimli kitabında hazırlanmış bir bilgi notu niteliğinde olup, bu bölümdeki görüşler Nilo Casares’e aittir.

Netice olarak; Bu kitabın varlığı ve Yücel Dönmez’i uzun süre takip eden bir sanatsever olmam nedeniyle bir kaç cümlede görüşlerimi paylaşmak istemekteyim. Kitapta çok kullanılan ebru kavramı; Casares’in sadece genel kavram olarak bildiği, ama kültür dünyasında derinlemesine hakim olamadığı bir sanat alanı olduğu için görüntülerden hareketle bir benzeşme yapılmaktadır. Yücel Dönmez’i ebruya sığdırmayı temel bir eksikli olarak görmekteyim. Daha başka bir deyimle Yücel Dönmez çalışmaları bizim bildiğimiz anlamda bir ebru sanatının yansıması değildir. Yücel Dönmez geleneksel yapıda mevcut bir sanat alanını içinde bulunduğu malzeme ve teknik ile başka bir boyuta taşıyarak bugüne taşırken inovasyon yapmayı başarmış nadir sanatçılarımızdandır. Bu tarz ve malzeme ile içeride veya dışarıda çalışan bazı sanatçıların olduğunu bilmekteyiz, ama konuyu yakınen takip ettiğim ve detayları bildiğim için kimin kim olduğu ve kimin ne yaptığını ayrı kulvarlarda değerlendirmekteyim. Sanatçılarımızın Dünya sanat piyasasına girebilmesi için oyunun kurallarını gereği gibi oynamasına ve iddiası olanın da iddiasını her taraftan desteklemesi gerektiğine inanırım.

Yücel Dönmez için son söz olarak “Yerelden çıkıp, Uluslararasına varlığını kabul ettirmiş ve inovasyonu yakalamış nadir sanatçılarımızdandır.” demekteyim.

  1. : Ortogonal: Matematikte diklik, bilinear formların doğrusal cebirine diklik kavramının genelleştirilmesidir.

  2. : Amanuensis; Yazman, kâtip. Amanuensis, bir başkasının dikte ettiği şeyi yazmak veya yazmak ya da başkası tarafından yazılanları kopyalamak için çalışan bir kişidir ve aynı zamanda ikincisinin yetkisi altında başka biri adına bir belge imzalayan bir kişiyi ifade eder

  3. : Melomani: Hastalık derecesinde müzik sevme