Ana Sayfa Polemik SABAH SABAH BÜLENT ORTAÇGİL ve DİĞERLERİ

SABAH SABAH BÜLENT ORTAÇGİL ve DİĞERLERİ

SABAH SABAH BÜLENT ORTAÇGİL ve DİĞERLERİ

Hatırlayanlar olacaktır, Akp ve Cemaat ittifakının en güçlü olduğu ve Ergenekon tertibi ile onlardan olmayan tüm toplumsal kesimlerin gündüz gözü ile kâbus gördükleri yıllarda; solda olan, solcu bilinen figürler, Zaman gazetesinde sık sık ağırlanıyor, yetenekli muhabirler aracılığı ile bunların ağzından “işe yarar” laflar alınıp okura sunuluyordu. Bunların arasında, sola dönük eleştiriler, içsel öz kritikler, sözde muarız olunan yapıya üstü örtülü övgüler falan yer alıyordu. Bu yayının dijital arşivleri yok edildi, fiziksel olanına ulaşmak da pek kolay değil; ancak benim bizzat hatırladığım ve dahi hiç unutmamak için, “bir gün lazım olur belki diye”, sakladığım birkaç röportaj var.

Suavi’nin Cumhuriyet mitinglerinde sahne aldığı için nedamet getirdiği, bazılarının, çok haklı gerekçelerle yürütülen Ergenekon davaları üzerinden anlamsızca Akp karşıtlığı yaptığını ve kendisinin asla Kemalist kaygılar falan gütmediğini söylediği mülakat mesela.

İlkay Akkaya’nın, sonraki yıllarda, utanarak ve beni oyuna getirdiler, diyerek unutmaya çalışacağı; JİTEM diye bildiğimiz örgüt aslında Ergenekon’muş, arkadaşlarımızı bunlar öldürmüş, Chp ırkçı ve militer bir partidir, Said Nursi çok fazla saygı hak eden değerli bir kişidir, diye döktürdüğü söyleşi yine.

Yaşar Kurt’un; Akp sivilleşmeyi sağladı, Hoca Efendi’nin Kürt sorununa yönelik çözüm önerileri çok önemli, hükümetin yapacağı yeni anayasa ile devlet ve halk bütünleşecek, gibi tezlerinden oluşan röportaj hakeza.

Öyle ya da böyle, bunlar yazılı hafızaya kaydoldu, bu kişiler, sonraları çıkıp mızmızlansalar da geriye dönüş yok artık. Dediğim üzere, yetenekli muhabirler, bu cümleleri özel olarak seçmiş, öne çıkarmış, hatta söyletmiş olabilir; ancak, o dönem Zaman’a röportaj vermek bile başlı başına bir suçken, bir de birinin yönlendirmesiyle laf edecek kadar salak olamaz bu insanlar.

Bunları aklıma getiren, Sabah gazetesinin birkaç haftadır konuşulan pazar röportajları ve de bunlardan sonuncusunun ardından bir açıklama yapan, Yeni Türkü’nün solisti Derya Köroğlu oldu. Sanatçı, “malum gazete”ye verdiği röportajda söylediklerinin eleştirilmesi üzerine, “Cımbızla oradan çekilip parça parça kelimeleri bir araya getirerek bana ‘söylettirilen’ sözlere inanmayın. Benim cephemde ve duruşumda hiç bir değişiklik yok.” diyerek kendini savunmuş bugün.

Derya Köroğlu’nun cımbızlandı dediği cümlelere bakınca, bir tuhaflık da görülmüyor aslında; ortalama muhalif, gelecek tahayyülü geçmişin liberal eleştirisi ile lekelenmiş her solcunun her ortamda tekrarladığı şeyler var konuşulanlarda: Osmanlı’da çok kıymetli şeyler bulunuyordu, sol geleneksel değerlere sahip çıkmıyor, halkla bütünleşemiyor vs. Son kırk yılı kaplayan sivil toplumcu lafızlar. Büyütmeye gerek olduğunu sanmıyorum; Victor Jara değil nihayetinde bahsi geçen kişi.

Ancak bir aydır, her pazar, bu “solcu” diye bilinen sanatçılarla yapılan her röportajın “olay olması”nın altında başka bir şeyler var, bu kesin. Sabah gazetesi, güzel ekmek buldu kendisine. Önce röportajı yayımlıyor, sonra sol kamuoyuna bunu tartışıyor, ardından karşı hamlede bulunup eleştiri sahiplerine haddini bildiriyor. Dizinin Mazhar Alanson bölümünü hatırlayın. Önce bu kişiye “Atatürk’ü de seviyorum peygamberimi de.” gibi tuhaf bir cümle kurdurttular, sonra da “Alanson’un peygamber sevgisi birilerini çıldırttı.” dediler.

Bu arada, ekleyeyim, Zaman da bu “solcu sanatçı röportajları”nı Sabah gazetesi gibi pazar günleri yapıyordu. Gündem teşkili için uygun bir strateji; tam da “ABD’nin ekonomik darbesi”ne sahte Euro yakarak cevap veren yerli ve milli seçmenlerin dinlence vaktinde.

Geriye doğru gidersek, Bülent Ortaçgil de yine Sabah’tan ulusa seslenmiş, “Başkan yüzde 52 civarında oy alarak seçilmiş. Muhalefet bunu kabul etmeli.” demişti. Sanırsınız, 25 Haziran sabahı ülkemizde silahlı direniş hareketi başlamıştı.

Ahmet Ümit, aynı sayfalardan, “Bu ülke ne sadece iktidarın ne de muhalefetin. Hepimiz aynı gemideyiz. Eğer sen geminin altını delmeye çalışırsan hepimiz batarız.” buyurmuştu; gemiyi iktidar batırmak istemeyeceğine göre, muhalefete sağduyu çağrısı yapmıştı.

Her devrin adamı değilse de “her devrin sevimli ve borçlu muhalifi” Haluk Levent de aynı süreçte, Posta’daki röportajında, Yavuz Bingöl’le Mazhar Alanson’a laf edenlere yönelik olarak, “Her iktidarı seven sanatçıya yalaka diyemezsiniz.” diyerek tarafları sakinleştirmişti.

Ancak bir aydır, her pazar, bu “solcu” diye bilinen sanatçılarla yapılan her röportajın “olay olması”nın altında başka bir şeyler var, bu kesin. Sabah gazetesi, güzel ekmek buldu kendisine.

Nereden baksanız, bir dolu anlamsız, gereksiz laf, söz, tartışma yani işin özeti. Üzerine konuşmaya değecek ne tek bir sanatçı ne de tek bir cümle var ortada. Küçük şeyler bunlar bu arada. Devlet bankasından alınan krediyle ele geçirilip havuzun amiral gemisi yapılan gazeteye bülbül gibi şakıyan abileri önemseyenler, bunlara laf yetiştirmeye kalkanlar kendilerini yoruyorlar. On bir ay yarı çıplak gezip ramazanda örtünen, gemisini böyle böyle senelerdir yüzdüren Seda Sayan’ın ucuz numaralarından farksız bu işler. Muhalifiz, solcuyuz; ama köprüleri atıp aç kalmanın da lüzumu yok yani. Şeytan ayrıntıda gizildir ayrıca.

Ancak şu var; dün bir milyon haneye dağıtılan Zaman gazetesi bugün hiçbir düzlemde mevcut değil. Bence, Zaman’da diyalog sever solcu kimliğiyle boy gösteren, yukarıdaki üç örneğini verdiğim şarkıcılar da öyle. Çöp sepetindeler. Sabah’ın solcuları da oraya gidecek, mecburen mecburen hem de. Bırakalım, orada kalsınlar. Acaba bu pazar kimi kaybedeceğiz diye düşünüp dertlenmektense, Ruhi Su dinlemek daha hayırlı bir iş olacaktır mesela an itibari ile.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl