Ana Sayfa Art-izan SANAT, PANDEMİ VE TEKNOLOJİ

SANAT, PANDEMİ VE TEKNOLOJİ

SANAT, PANDEMİ VE TEKNOLOJİ
Joseph Kosuth, Bir ve Üç Sandalye, 1965

İnsanoğlu yaşadığı çevreden etkilenmekte, nesneler ile olan ilişkisini algılayıp yorumlamaktadır. Sanat, insanın kendisini ifade ettiği bir alandır ve bu tür birikimleri ile bağlantılı olan bir enerjidir. Sanat, biçim yaratmak ve biçim ile ifade etmektir. Sanatçı, eserlerini üretirken duyarlılığı, tinselliği tüm ağırlığı ile ortaya konulmaktadır. İnsanoğlunun içsel dünyası ile birlikte dış dünyanın bilincine ulaşabilmek için dünyayı değiştirebilmesine yardımcı olmaktadır. Sanat, insanoğlunun duygularında, benliklerinde, estetik anlayışında etkili olan sübjektif bir olgudur. Toplumların, insanlığın, kültürün izlerini geleceği taşımak gibi roller üstlenmiştir. Kültür kavramının tanımlanması çok geniş kapsamlı olup, kültür, toplumun düşünme, kavrama ve eylem durumlarını belirleyen değerlerdir. Din, inanç gibi kaynakları bulunmakta ve bu kaynaklar o toplumdaki insanlar tarafından yorumlanmaktadır. Ortaya konulan temsiller kültürü oluşturmaktadır. Toplumdaki somut kültür yapısını dinamizm, gelenek, görenekler, değişebilirlik dil, inançlar gibi nitelikler belirlemektedir. Toplumsal gelişmeler sanatın aynasına ışık tutmaktadır. Sanat, ekonomi, coğrafya, eğitim, politika, din, inanç gibi toplum yapısının etkenleriyle iletişim halindedir. Endüstri ve teknoloji ürünlerinin birlikte hareket etmesi önem kazanmaktadır.

Sanat uygulamaları ile tüketimi, günümüzde tüm zamanlardan daha çok araçsal (enstrümantal) hale gelmiştir. Günümüz dünyasında sanatsal uygulamalar bir ekonomiye bağlıdır ve dolayısıyla ekonomiyle şekillenen bir pazar mevcuttur. Batı, günümüzde yaşamış olduğu politik ve kültürel açmazları modernizmi yeniden gözden geçirerek aşma eğiliminde bulunmuştur. Bu durum, geçmiş-gelecek ekseni üzerinde tarihin farklı bakış açılarıyla canlandırılması, felsefi, sosyal, politik problemlerin sanat yoluyla tartışmaya sunulması yöntemini içermektedir. Ancak geçmişin, sistemi sorgulayan, sarsıcı sanatı artık yoktur. “Manet’in Kırda Öğle Yemeği” (1863), “Avignonlu Kızlar”ı, (1907), Kandinsky’nin soyutlamaları ya da Andy Warhol’un Brillo kutuları veya Marilyn serigrafileri gibi sarsıcı yapıtlardan artık söz etmemekteyiz.

Ayrıksı stillerin bir arada olduğu, çeşitli sergileme yöntemlerinin çoklu araçlarla (multi-medya) üretilen çalışmaların revaçta olduğu süreç yaşanmaktadır. Medyanın, reklamların, görüntülerin aracılığıyla her şeyin bir gösterge endüstrisine dönüştüğü bir dönemden söz edilebilir. Her şey ifade edilmekte ve bir gösterge gücüne ve tavrına bürünebilmektedir. Dolayısıyla göstergeler dünyası, görünüş yapıtlarının yorumlanması konusunda en başat alanı oluşturmaktadır. Özellikle postmodernist ve kavramsal yapıtlarda dilin nesnel evrenin açıklanmasına ilişkin kavramsal temellerden hareket eden pek çok sanatçı, yeni bir imgesel yöntem üzerinde durmaktadır. Dilin imgesel zenginliğinin, nesnel ilişkilerle bütünleştirerek yeni açılımların üretilmesini sağlamaktadır. Sanat yapıtının dilsel önermeler ile veya metin/ text ile birlikte üretilmesi, nesne-dil ilişkisi bakımından zengin bir çağrışımsal alan yaratmaktadır.

Joseph Kosuth, sanat ve dille ilişkilendirilen bir sanatçıdır. Amacı, görselliğin ön planda olduğu bir sanat ortamında göstergelerin, gösterilen imgelerin bilhassa çağdaş sanat yapıtlarında nasıl uygulanması gerektiğini ortaya koymak, yorumlanmasında yol gösterici olarak katkıda bulunmaktır.

Solda sandalyenin fotoğrafı, ortada ahşap renginde ve açılıp kapanabilen bir sandalye görünmektedir. Sağda ise sandalyenin sözlükten alınmış anlamı yer almaktadır.

Böylece çalışma soyut ve somut kavramların gösterge olarak kullanıldığı, kavramsal sanatın gösterge bilimi ile ilişkisini gösteren son derece etkili bir eserdir. Eserde hareket, yatay çizgilerle verildiğinden dolayı sakin bir etki yaratmaktadır. Kosuth, sanatın malzemeden bağımsız olmadığını savunmuş, bu çalışmasını çeşitli malzemeler kullanarak bir seri haline getirmiştir. Kosuth’a göre, hem sanatı oluşturan unsurlar hem de söylenmiş olan sözcükler soyutlama olarak nitelenmektedir. Sanatçı dilbilimsel bir felsefenin etkisiyle sanatı dil bilimsel önermeye benzer sanat olarak görmüş ve dil ile sanat arasındaki benzerlikleri irdelemeye başlamıştır.

Günümüzde çok fazla yapıtın bir arada çarpıştığı ve çok fazla düşüncenin bir arada olduğu ortamda, bir sanat yapıtının değerlendirilmesi gerçek estetik ölçütlerin saptanması da her geçen gün zorlaşmaktadır. Kavramsal sanat, akla, mantığa, düşünceye dayanmaktadır. Oysaki izleyici genellikle duygusal bir katılım beklemektedir. Sanat yapıtı, artık maddi bir varlık olarak yoktur. Kavramsal sanatçılar geleneksel sanat yapıtını sadece üzerinde düşünceyi taşıyan ara bir durak olarak betimlemektedirler.

Kavramsal anlayışta, kavramın, biçim üzerinde öncelik hakkı oluşmaktadır. Sanat yapıtında metnin önem kazanması kavramsal sanat ile gelişmiş olan bir eğilim olup, sanatsal bir sunumun analizinde metin ön plana çıkarılmıştır. Metin, bir sanat yapıtında, yapıtı kuşatan anlamsal bütünlüğün göstergesi olarak ifade edilmektedir. Başta dilbilim olmak üzere sosyolojiden psikolojiye kadar pek çok çeşitli disiplinlerin bir arada olması ile bilinç niteliği değişmiştir. Çağdaş sanatın karmaşık ve çok çeşitli olduğu görüşü yerleşik bir görüştür. Postmodernizm, 1960’lardan itibaren Greenberg modernizmine son vermiştir. Günümüz çağdaş sanatının temelleri atılmıştır. Postmodernizm, bir sanat anlayışının diğerinin üzerinde üstünlük kurmasını reddederek, disiplinler arası saat anlayışının temellerini atmıştır.

Sanayileşen toplumla birlikte kitle araçları artmış ve yeni sanatsal denemelerin malzemesi haline gelmiştir. Dadaizm ve Pop Art ile birlikte sanatta köklü değişimler yaşanmış ve sanatçılar daha cesur atılımlar gerçekleştirmeye başlamışlardır. Sanatçılar, 1960’lı yıllardan itibaren teknolojinin imkanları ile deneysel çalışmalarda bulunmuşlardır. Fotoğraf, sinema, video, kamera ve bilgisayarı, interneti yaratma ortamlarında kullanmışlardır. 20. yüzyılın başlarında Salvador Dali, Man Ray ve Marcel Duchamp gibi sanatçılar deneysel video çalışmaları yapmışlardır. 1960’lı yıllardan sonra teknolojideki gelişmelerle birlikte sanatçıların dijital ortama ilgileri daha çok artmıştır. Dijital sanat üretimlerinin artmış olması, sanat, sanatçı, izleyici, sanat yapıtı kavramlarına yeniden yön vermiştir.

Dönemin özelliklerine göre sanat, sanatçı ile izleyici ilişkileri daima sorgulanmış ve yeniden anlamlandırılmıştır. Savaşların, salgınların, devrimlerin yaşandığı, teknolojik gelişmelerin hızlandığı modern dönemde sanatçı, icra eden ve izleyici ise daha pasif bir rol üstlenmiştir. Popüler kültürün, tüketim kültürünün ve seri üretimin yoğunlaştığı postmodern dönemde, sanat büyük anlatılardan uzak, izleyici, sanat eserinin etkin bir parçası görevini istemiştir. Popüler Kültür esasen bölgesel uygulamalara bağlı olmaktan çıkmış, kitlesel izleyici katılımına dayanmıştır. Teknolojiye dayalı kitle kültürü ve tüketim ilişkisi dünyanın birçok ülkesinde gündelik yaşamın önemli bir parçasını teşkil etmektedir.

Popüler sanat-Pop Art, yüksek kültür ile kitle kültürü arasındaki sınırları erimiş, sanat ile yaşam arasında bağlar kurmuştur. Resim sanatının Greenberg Modernizmi kurallarını yıkmıştır. Bu nedenle Pop Art, biçimci modernizmin sonunu hazırlamıştır. 1958’de ilk olarak İngiliz Lawrence Alloway, Pop Art terimini kullanmıştır. Covid-19 yaşamı olumsuz etkilemiş, politikayı, gündelik yaşamı, insanların düşünce biçimlerini derinden etkilemiştir. Kültür ve sanat, pandemiden etkilenen alanların başında gelmektedir. Galeriler, müzeler, müzayede evleri, sanatçılar, küratörler bu dönemde etkilenmişlerdir. Pandemi, tüm ülkelerin kendi içlerine dönmelerine neden olmuştur. Bununla birlikte liderler iklim değişiklikleri, pandemi, siber savaş gibi konularda gerçek çözümün dışarıya dönmek ve güçlü bir dayanışma içerisinde olmak gerektiğine inanmışlardır.

Pandemi süresince galeriler, müzeler, etkinliklerini çevrimiçi olarak sürdürmüşlerdir.

Dünyanın her tarafında entegrasyon ile izolasyon arasında bir ayrışma dikkati çekmektedir. Sanat, gelişen teknolojiler eşliğinde gün geçtikçe dijitalleşmektedir. Dijital sanat kavramı ise, sınırları henüz birbirinden belirgin olarak ayrılmayan çeşitli sanat dallarının biçimlerini ifade etmek için kullanılmaktadır. Tüm dünyada pandemi sebebiyle pek çok galeri, müze koleksiyonlarını online erişime açmışlar, takipçileriyle bu yolla iletişime geçmişlerdir.

Bu dijital içerik üretimi, etkileşimi pandemi sonrasında çağdaş sanata içerik ve çalışma biçimi olarak farklı bir boyut getirecektir. New York, Los Angeles, Londra, Hong Kong, Paris gibi arterlerin yanında, pek çok şehir, sanatın psikolojik ve finansal getirilerine inanan sanatçıları, koleksiyoncuları, galerileri, küratörleri, müzayede evlerini, eleştirmenleri ve izleyicileri bir araya getiren merkezler haline gelmişlerdir. Toplumdaki ekonomik ve politik gelişmeler sanat üzerinde son derece etkili olmaktadır. Örneğin; 2001’de İkiz Kuleler’e saldırılarının yapıldığı hafta hem Christie’s hem de Sotheby’s müzayede evlerinde İslam eserlerini satışları etkilenmiş ve pek çok eser alıcı bulamamıştır. Teknolojinin gelişmiş olduğu bu noktada sanat piyasalarında blok zincir teknolojilerine ilgi artmıştır. Sanat piyasasında blok zincir şeffaflık, telif, koleksiyon ve değerlendirme gibi sorunlara çözümler getirmiştir.

İnternet üzerinden yapılan sanat satışlarında istikrarlı bir şekilde artış gözlenmektedir. Sanat satışlarının toplam satışlarının %9’una ulaştığı görülmektedir. Birçok girişimci blok zincir temelli sanat ‘start-up’larını başlatmışlardır. Blok zincir temelli sanat koleksiyonları hızla büyüme göstermektedir. Blok zincir, saklanması ve yollanması sırasında tek bir yerde toplanması yerine bilgi ağı çerçevesinde değişik noktalara dağıtabilmesi ve akıllı şifreleme teknikleri ile kilitlenmesi olarak izah edilebilmektedir. Bu yeni yapı, birçok yeni iş tekniklerini de birlikte getirmektedir. Blok zincir sanat piyasasına katkılarda bulunmaktadır. Digital arz sistemi ile dijital sanat satışlarının arttırılmasını sağlamaktadır. Sanat yatırımlarını demokratikleştirecek ve provenans tespit edilme yollarında kolaylıklar getirecektir.

Sanatçıların yapıtlarını hızlı ve güvenli bir şekilde satılmasını sağlamakta ve eserlerin kopyalanmasını önlemektedir. Blok zincir takip teknolojisi olduğu için, bir yapıtın provenansı orijinalliği yine kayıtlar sayesinde ortaya çıkabilecektir. Dijital sanatın üretimi ve satışında en büyük sorun, onun kolaylıkla kopyalanabilir ve çoğaltılabilir olmasıdır. Blok zincir ile desteklenen bir yapıtın sahibinin bilgisi dünyadaki milyonlarca bilgisayara aynı anda gönderildiğinden, eser sahipleri sonsuza kadar güvence altına alınmaktadır.

Sanat dünyasındaki bu yenilikler Covid-19 pandemisinden de kaynaklanmakla birlikte, pandemi sonrasında da yeni gelişimlerin devam edeceği ve dijital piyasaların hızla büyüyeceği görülmektedir. Dünya çapında yaşanmış olan travma ve karantina süresinin sonrasında sanatçıların üretimlerini değiştirecektir. Sanatçıları, kullanılan malzemeler açısından farklı arayışlara götürecektir. Sanat kurumlarının ve uluslararası sanat etkinliklerinin yapılarında değişiklikler olabilecektir. Sonuç olarak, sanat bir yaşam biçimidir. Sanat eserlerini, finansal ve yatırım aracı olarak değil, yaşayan, yaşama dair izler taşıyan yaratımlar olarak görmek gerekmektedir.

KAYNAKÇA

  • Zakari, F., Pandemi Sonrası Dünya İçin On Ders, Çev. Yasemin Karalı, Kırmızı Yayıncılık, İstanbul, 2021

  • Seçkin, A., Sanatın Ekonomisi, Hayalperest Yayınevi, İstanbul, 2021

  • Mülayim, S., Sanata Giriş, Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul, 2008

  • Fischer, S., R., Dilin Tarihi, Çev. Muhtesim Güvenç, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2013

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl