Ana Sayfa Art-izan Sanatçıların Nazi Almanyası’ndan Göçü (Naziler ve Sanat IX)

Sanatçıların Nazi Almanyası’ndan Göçü (Naziler ve Sanat IX)

Sanatçıların Nazi Almanyası’ndan Göçü (Naziler ve Sanat IX)

Nazi Partisi’nin 31 Ocak 1933 tarihinde iktidara gelmesinden III.Reich’ın çökmesine kadar süren dönem boyunca (4482 gün) yaklaşık yarım milyon insan Almanya’nın dışına göç etti. Göç edenlerin yaklaşık yüzde doksanı Yahudi olmakla beraber siyasi tutum, ideolojik görüş, cinsel tercihler ve nasyonal sosyalist ideolojinin dayattığı normlara uyum sağlayamama da göç sebebi oldu. Göç edenler ilk yıllarda genellikle Almanya’ya komşu ülkelere yöneldiler. Almanya’nın komşularını işgal etmeye başlamasıyla birlikte Kıta Avrupası dışındaki ülkelere dağıldılar. Almanlar, dünya genelinde seksen ülkeye dağılmış olmakla birlikte daha çok Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Güney Amerika ülkelerini tercih ettiler. Dünya geneline dağılan birçok Yahudi 1939 yılından itibaren Filistin’e göç etmeye başladı ve İsrail Devleti’nin çekirdeğini oluşturdu. Vize şartlarını hafif tutan Arjantin’e yaklaşık elli bin Alman göç ederek burada geniş bir Alman topluluğu şekillendirdi. Keza Çin vize veya pasaport istemediğinden Şangay Bölgesine yaklaşık on üç bin Alman göç ederek burada bir Alman cemaati oluşturdu.

Oskar Kokoschka

Hitler yönetiminin ortaya koyduğu şartlara uyum sağlayamayan veya sağlamayı reddeden sanatçı, eleştirmen, sanat yöneticileri, sanat öğrencileri Almanya’yı terk etmeyi uygun gördüler. Alman sanatçılar birçok ülkeye dağılmış olmakla birlikte genelde Paris, Londra, Prag gibi demokratik rejim altında yönetilen ülkelerin kozmopolit kentlerini tercih ettiler. Almanya’nın Fransa’yı işgal ettiği Haziran 1940 tarihine kadar Paris, nasyonal sosyalist ideolojiye muhalif entelektüel hareketlerin merkezi oldu. Wassily Kandinsky, Max Ernst, Otto Freundlich, Felix Nussbaum, Hans Hartung, Wols, Hans Bellmer, Gert Wollheim gibi sanatçılar Paris’i tercih edenlerdendi. 1936 yılında Almanya’da sanat eleştirisinin yasaklanması ile birlikte Alman sanat eleştirisi tamamen Paris’e kaydı. Burada Almanlarca yayınlanan Parisier Tageblatt, Parisier Tageszeitung gibi gazeteler ve Das Neue Tagebuch, Freie Kunst und Literatur gibi dergiler Alman sanat eleştirisinin varlığını sürdürmesine zemin oluşturdular. İlk Çekoslavak Cumhuriyeti’nin başkenti olan Prag da Alman sanat insanlarını kendine çekti. Oskar Kokoschka ve John Heartfiled gibi Alman sanatçılar 1933-1938 yılları arasında kozmopolit yapısı ile hareketli bir sanat ortamına sahip olan Prag’a yerleştiler. Almanya’nın Ekim 1938 tarihinde Bohemya’yı işgal etmesiyle Prag Alman göçmenler için güvenirliliğini kaybetti ve Alman göçmenler burayı terk ettiler. Nitekim Mart 1939 tarihinde kent işgal edildi. İngiltere önceleri yalnızca profesyonel sanatçıları kabul ettiğinden, göçmen mimarlar, endüstri tasarımcıları ve grafikerlerin merkezi Londra oldu. Walter Gropius, Laszlo Moholy-Nagy ve Erich Mendelson, ki bu sanatçılar daha sonra ABD’ye geçecektir, Londra’ya göç eden Almanlara örnek gösterilebilir. Almanya’nın saldırgan politikaları ile birlikte İngiltere göçmen alım şartlarını hafifleterek, örneğin Prag’dan kaçan yaklaşık iki yüz Alman sanatçıyı kabul etti. Oskar Kokoschka, Uli Nimptsch, Benno Elkan, Ludwig Meidner, Jankel Adler Londra’ya yerleşen Alman sanatçılardandı. Stalin’in 1936 yılının ortalarından itibaren uygulamaya koyduğu baskıcı politikalardan önce Moskova özellikle sol görüşe sahip Alman sanat insanlarının göç ettiği kentlerden biri oldu. Faşist İtalya sanata karşı antimodernist bir tutum sergilemediğinden özellikle Roma, Yahudi olmayan ve sol görüşü savunmayan Almanlar için bir çekim merkeziydi. İtalya’ya göç eden Alman sanatçılara örnek olarak Hans Purrmann, Werner Gilles, Hermann Blumenthal, Max Peiffer Watenphul, Emy Roeder gösterilebilir. 1940 yılında gerçekleşen Alman işgalinden önce İskandinav ülkeleri, Hollanda, Belçika, Lüksemburg göç eden Alman sanatçıların tercih ettiği ülkelerden oldu. Rolf Nesch ve Kurt Schwitters Norveç’i tercih ederken, Max Beckmann, daha sonra ABD’ye geçmek üzere Hollanda’ya göç etti. Aslen İsviçreli olan Paul Klee ve Ernst Ludwig Kirchner de İsviçre’ye göç etmeyi tercih etti. Josef Albers gibi erken dönemde ABD’ye göç etmiş sanatçılar bulunmasına karşın bu ülkeye sanatçı göçü daha çok İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla gerçekleşti. Laszlo Moholy-Nagy, Lyonel Feninger, Hans Richter, Max Ernst, George Grosz, Herbert Bayer, Hans Hoffmann gibi sanatçılar ABD’yi daha güvenli buldular.

Rudolf Belling

Göç eden Alman sanatçılar, gittikleri kentlerde kendi örgütlenmelerini kurup dayanışma içine girdiler. Paris’teki Alman Sanatçılar Kolektifi (Kollektiv deutscher Künstler) sol görüşe sahip sanatçıların kurduğu bir dernekti. Ekim 1935-Mart 1937 tarihleri arasında faaliyet göstermiş olan derneğin amacı “Paris’te yaşayan antifaşist Alman plastik sanatçılarını, tasarımcılarını, fotoğraf sanatçılarını vb. bir araya getirmek” olarak belirlenmişti. Paris’te kurulan diğer bir dernek ise Özgür Sanatçılar Birliği’ydi (Freie Künstlerbund). Eylül 1937-Şubat 1940 tarihleri arasında faaliyet göstermiş olan dernek, “Münih’teki Yozlaşmış Sanat Sergisi’ne karşı, yok edilmeye çalışılan gerçek Alman sanatını dünyaya göstermek” gibi bir gayeye sahipti. Göç etmiş Alman sanatçıların kurduğu derneklerden biri de Prag’daki Oskar Kokoschka Birliği’ydi (Oskar kokoschka Bund). Eylül 1937-Ekim 1938 tarihleri arasında varlığını sürdürmüş olan dernek kentte faaliyet gösteren sol görüşe sahip Alman sanatçılarca kuruldu. Oskar Kokoschka adını derneğe vermiş olmasına karşın derneğe somut bir destek vermemişti. Filozof Ernst Bloch ve besteci Hans Eisler’in derneğin faaliyetlerine katılan isimler arasındaydı. Prag’ın işgalinden sonra Londra’da Bağımsız Alman Kültür Birliği (Freie Deutsche Kulturbund) kuruldu. 1939 yılında yayınlanan manifestoda birliğin varlığına yönelik üç ana ilke belirlendi. Kendini anti nasyonal sosyalist, antifaşist ve partizan olmayan Alman göçmen organizasyonu olarak tanımlayan birlik, bağımsız Alman kültürünün sürekliliğini sağlamak, göçmen Alman sanatçılar ile İngiliz toplumunu kaynaştırmak, Alman göçmen sanatçıları demokratik, liberal hareketlerle dayanışma içine sokmak gibi amaçlar edindi. Oskar Kokoschka İkinci Dünya Savaşı bitene dek derneğin plastik sanatlar bölümünün başkanlığını yaptı.

Josef Albers

III.Reich döneminde yurtdışına göç eden Alman sanatçılar gittikleri ülkelerin sanat ortamlarına önemli katkılarda bulundular. 1938 yılında Paris’te açılan “Hitler Diktatörlüğü’nün Beş Yılı” gibi toplu sergilerin yanı sıra, çeşitli galerilerde kişisel sergiler açan bu sanatçılar eğitim kurumlarına da girerek gittikleri ülkelerin sanatçılarına birikimlerini aktardılar. Josef Albers’in ABD’nin North Carolina eyaletinde 1933 yılında açılan Black Mountain College’daki eğitmenliği göçmen Alman sanatçıların yerleştikleri ülkeye yaptıkları katkılara en önemli örneklerdendir. John Cage, Merce Cunningham gibi sanatçı-eğitmenleriyle savaş sonrası ortaya çıkan yeni Amerikan sanatının en önemli kurumlarından olan okul, günümüz çağdaş sanatının öncülüğünü yapan sanat kurumları arasında önemli bir yere sahiptir. 1949’a kadar okulda eğitmenlik yapan Albers’in öğrencileri arasında Robert Rauschenberg, Cy Twombly gibi sanatçılar bulunmaktaydı. Albers, 1950 yılında Yale Üniversitesi’nin Tasarım Bölümü’nün başkanlığını yürütmeye başlamış, burada da Eva Hesse, Özer Kabaş gibi sanatçıların hocası olmuştu. Göç eden sanatçılar arasında Türkiye için en önemli örnek ise heykel sanatçısı Rudolf Belling’ti. Sanatçı 1933 yılında Prusya Akademisi’nden istifaya zorlandı ve kendi ülkesinde sanat üretmesi engellendi. 1935 yılında New York’a giden Belling 1937 yılında Türkiye’nin daveti üzerine İstanbul’a geldi ve 1966 yılına kadar burada yaşadı. 1954 yılına kadar Akademi’de heykel bölümünün başkanlığını yapan Belling daha sonra uzun süre İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde de ders verdi. Belling’in Türkiye heykel sanatına katkıları çok değerlidir. Öğrencileri arasında Kâmil Sonad, Şadi Çalık, Hüseyin Gezer, İlhan Koman, Hakkı Atamulu, Yavuz Görey, Ali Teoman Germaner, Hüseyin Anka Özkan, Kuzgun Acar gibi isimler yer almaktadır.

Nasyonal Sosyalist rejime uyum sağlayamamasına karşın Almanya’yı terk etmeyen sanatçılar, baskıcı iktidarın tahakküme varan yöntemleri nedeniyle sosyal ortamdan kendilerini soyutlayıp kendi dünyalarına kapandılar. Bu sanatçıların içinde bulunduğu durum, Alman yazar Thomas Mann tarafından ‘içe göç’ (innere Emigration) olarak kavramsallaştırıldı. Ernst Barlach, Kaethe Kollwitz, Emil Nolde, Willi Baumeister, Oskar Schlemmer gibi sanatçıların yaşadıkları Thomas Mann’ın söz konusu kavramına uygun örneklerdir. Naziler ve Sanat dizisinin bir sonraki bölümü bu sanatçılar üzerine olacaktır.

DİZİNİN DİĞER YAZILARI:

Osman Erden- Naziler ve Sanat (Tüm Yazılar)

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl