Ana Sayfa Litera ŞARLOT AKŞAMLARI (ŞİİR)

ŞARLOT AKŞAMLARI (ŞİİR)

ŞARLOT AKŞAMLARI (ŞİİR)
1 artı 1
Bir eve
Maaşımın neredeyse
Yarısını yatırıyordum;
Yeni, eşyalı ve lüks bir daireydi
Dördüncü katta.
İş yerime yürüyerek
Bir buçuk dakikada gidebiliyordum.
Dört beş aylığına
Kiralamıştım orayı,
Hayatımı kolaylaştırmasıyla
Masrafa fazlasıyla değiyordu.
Öğleden sonraları uyanırdım.
Akşama doğru çıkar,
Sekiz gibi
Dönerdim eve.
Dışarıda yemediysem
Bir şeyler hazırlar,
Duşumu alır,
Birkaç saat televizyon izler,
On ikiden sonrası için
Ayarlamaya çalıştığım
Üç birayı yayarak
Sabaha kadar
Yazardım.
Şubatta gitmiştim oraya,
Bahar yağmurlu geçiyordu.
Birden yağıp dinen yağmurdan sonra
Bahçedeki ağaçların
Yerçekimine doğru
Durulanmasını dinler,
Telefonda erkek arkadaşlarıyla atışan
Yurttaki kızların
Tavırlarını duyardım.
Yerden ısıtmalıydı ev;
O kadar sıcak olurdu ki
Gaz vanasını
Kısmak zorunda kalır,
Balkonun kapısını
Aralardım geceleri.
Rüyalarda bile çarpışacak kalabalık
Söndürünce ışıkları,
Ben de
Dış kapı girişindeki
Lambaya geçer,
Tahta masamın başındaki
Yarısı karanlık yüzümü yerine koyar,
Bilgisayarımın kapağını kaldırır
Ve
Çıplak ayaklarımın altına
Okumayı içime sindirdiğim hikâyemden
Hiç sapmadan serebildiğim
Ahşap döşemelerin
Üzerinde
Yükselirdim.
Önce,
Hemen okulu kesen
Ara sokaktaki
Yeni açılmış bir kahve dükkânında,
Kahveler içip kaynaşarak
Geçirdik günlerimizi
Ders önü ve sonralarında
Arkadaşlarla.
Sonra,
Akşamları
Şarlot’a gitmeye
Başladık biz beraber;
Kahve dükkânından dümdüz aşağı,
Yola inince;
Tam karşıdaydı
Belki elli metre sonra.
Tuzlu fıstık ve
Patates kızartması söyleyip,
İkişer ve üçer bira içerdik
Kalkmadan.
8. Cadde’nin
Arkalarına sarkar,
Bizi
Öyle ya da böyle
7’ye çıkaracak
Dar sokaklar arasında dolaşır,
Serin ve ıslak
Akşamların içinden
Onu birazdan geçireceğim
Otobüs ya da dolmuş
Duraklarına doğru yürürdük
Sonra.
Artık mayıs ayıydı,
Dışarıda rahatça oturabiliyorduk.
Bahçe kapısının ağzında yatan
Beyaz Golden’la selamlaşıp,
Yeşil pencereden içeriyi görebildiğimiz
Duvar kenarındaki
Masamıza oturduk.
Saçları her zamanki gibiydi;
Uzun, dolgun, sarı
Ve
“Sevmek Zamanı”nda.
Beni dinlemeyi severdi,
“Aşkın şiddetini
Günün hızına uydurmak zordur.
Ruhsal ağırlığın
Toplumsal varlığını avuttuğun
İş molalarına sığmaz,
Kendi sınırlarını
Taciz ederken yakalanırsın.
İlişkileri
Yönetmek kolaydır,
Kendini aşman gerekmez;
Her gün
Gidebilsen
Yeter
İşe.
Önemli olan
Neye ihtiyaç duyduğunla
Neye yettiğin arasında
İstenebilir ve geliştirilebilir gerçeklikte
Bir ilişki kurabilmendir.”
Dedim.
“Ben,” dedi,
“Bir şeyler olmaya çalıştığım sırada
Kendimi ıskalarken dövündüğüm
Öylesine bir ilişki istemiyorum.
Birlikte bir şey edeceğimiz
Bir aşkın seçimiyle
Evlenmek istiyorum ben.”
Göz kırptı ve
“Her gün
Dönebilsek
Yeter
İşten.”
Dedi.
Haziran ayının da
Kirasını ödedikten sonra
Ayrıldım Ankara’dan ben.
Yaz aylarında konuştuk birkaç kez
Ama görüşmedik nedense.
Sonbahar gelince
Dönecektim nasılsa.
Döndüğüm gün,
Sokakların birinden
Birbirimize doğru yürüdüğümüz
Her akşamki saatten biraz önce
Aradım onu.
Karşımda Şarlot’un
Yeşil ışıklı tabelası,
Lokantada yemek yiyordum.
“İstanbul’a taşındım ben,” dedi,
“Evlendim.”
“Öyle mi,” dedim,
“Tebrik ederim.”
Hesabı ödedim,
Arabaları geçtim,
Golden’ın başını okşadım,
Sandalyeme oturdum
Ve
Enişte’nin
Yüzüne gülen şansı şerefine
İçtim biraz o akşam.
Öyledir;
Her erkek,
Gerçekten ne istediğini bilen
Bir kadınla
Karşılaşma anına
Yetişebilecek kadar
Tesadüfen
Dakik değildir.
Resim: Orhan Peker
_____
NOT
ELEŞTİREL KÜLTÜR (EK Dergi) sitesinin edebiyat editörü Erkan Karakiraz’ın seçtiği eserler, sitenin edebiyat bölümü Litera’da yayımlanıyor. Matbu ya da dijital herhangi bir ortamda yayımlanmamış öykü ve şiirlerinizi, literaoykusiir@gmail.com e-posta adresine gönderebilirsiniz.
.
.
.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl