silikozis
ölümün tezgâhında yaşamın sevinci taranıyor
eşin dostun telaş içinde
ve takatten kesilerek sendeliyorlar
yaban sularında.
silikozis
gençliğinden hayır görmemiş bir ömür
salıncağa biniyor
ve sokak sokak kendini arıyor
ki gecenin kundağında birkaç ışıltıyı
aşırsın diye gençliğinden.
silikozis
elinin terinde bir mevsim
ufalanıyor karın tokluğuyla
senin gurbet diyarında.
ve ağarmış mavi bir kottur inleyişin
ki artık yirmi bir atölyede tükenen
Çeviri: Metin Aydın
_____
ERKAN KARAKİRAZ’IN YORUMU
Azad Rêbiwar’ın Silikozis başlığını verdiği şiir, içeriğine, zamanın ruhuna sinmiş sömürü mekanizmalarını ve hastanın rahatsızlığının aşamalarının çarpıcı anlarını resmetmeye dönük yapısıyla, bir tür modern zamanlar ağıdı olarak düşünülmeli. Melankoliye teslim olmuş yas izleğinin ağırlığı üzerine çökmüş şiirlerden biri çünkü Silikozis.
Rêbiwar, ailenin, dostların ve iş arkadaşlarının yas duygusunu bir araya getirip yoğunlaştıran, Freud’un kitle ruhsallığı adını verdiği ortaklaşa yaşanan melankoliyi, daha monografik ölçekte anlatan bir yoldan yürüyor. O yol, taşlı bir yol; yoksunluklara, yoksulluklara, mecburiyetlere, yabana açılıyor.
Yası tutulanın, kot taşlama işçisi olduğunu, ve ağarmış mavi bir kottur inleyişin/ ki artık yirmi bir atölyede tükenen dizelerinden anlıyoruz. Silikozis de kot taşlama işleminde kullanılan silika (silisyum dioksit) adı verilen maddenin solunmasıyla baş gösteren bir akciğer hastalığı zaten. Silika, 16. yüzyıldan beri çeşitli işlerde kullanılan kimyasal bir bileşik.
Rêbiwar’ın anlatıcı öznesi, tüm şiir boyunca işçiye seslenerek ve her birimde hastalığın adını zikrederek, hem okura hem işçiye vefat sebebini sürekli hatırlatıyor.
elinin terinde bir mevsim/ ufalanıyor karın tokluğuyla/ senin gurbet diyarında dizeleri, anlatıcı öznenin duygudaşlıkla yaklaştığı işçinin hayatının kısacık özetini veriyor ki bu dizelerde, uzun uzun anlatılabilecek bir hayat hikâyesi gizli.