Ana Sayfa Kritik SIYRILIP GELEN’DEN KALANLAR, DEVAM EDENLER

SIYRILIP GELEN’DEN KALANLAR, DEVAM EDENLER

SIYRILIP GELEN’DEN KALANLAR, DEVAM EDENLER

27 Nisan Salı günü Grup Yorum’un yayınladığı bildiri, çok farklı uçlardaki toplulukları aynı noktaya getirdi. Bu bildiriye; sosyalist diye saldıran MHP’liden, Yorum’u Ümit Özdağ ile eşitleyen liberal demokratına, “Rojava’da devrim olmadı” ifadesine olan kızgınlığını belirten Kürt yurtseverlerinden, Cumhurbaşkanı’nı ve emniyet Emniyet Genel Müdürlüğü’nü etiketleyerek ihbar eden muhbir vatandaşa, “bunlar hep böyleydi” diyen anarşistine,farklı yelpazelerdeki bu kişiler Grup Yorum karşısında bir araya geldi.

Zamanı biraz geriye sararsak meseleyi biraz olsun anlaşır kılabiliriz. 2016 Kasım ayında İstanbul’da, İdil Kültür Merkezi’ne düzenlenen bir polis operasyonu sonrasında Grup Yorum’un yedi üyesi “polise mukavemet ve hakaret, terör örgütü üyesi olma” suçlamalarıyla tutuklandı.

Tutuklamalar sonrası Grup Yorum yaptığı açıklamayla; İdil Kültür Merkezi’ne yapılan polis baskınlarının son bulması, grup üyelerinin İçişleri Bakanlığı’nın arananlar listesinden çıkarılması, üç yıldır tüm konserleri yasaklanan grubun üzerindeki konser yasaklarının kaldırılması, grup üyeleri hakkında açılan davaların düşürülmesi ve tutuklu Grup Yorum üyelerinin serbest bırakılması için Grup Yorum üyesi Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’in17 Mayıs 2019 tarihinde “süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine” başladıklarını duyurdu. Bu talepler karşılıksız kaldı ve Helin Bölek 3 Nisan 2020 tarihinde açlık grevinin 288. gününde hayatını kaybetti.

Açlık grevine devam eden İbrahim Gökçek ise;5 Mayıs 2020’de, birçok sanatçı ve siyasetçinin devreye girmesi ve sürecin takipçisi olacaklarını duyurmaları üzerine 323 gün sonra kendi iradesiyle eylemini sonlandırdığını duyurdu.  7 Mayıs 2020 tarihinde, tedavi gördüğü hastanede sağlık durumu kötüleşen İbrahim Gökçek, Helin Bölek’ten bir ay sonra hayata veda etti. İki devrimci müzisyen ve örgütlü sanatçının talepleri hâlâ karşılanmadı ve Grup Yorum üzerinde uygulanan siyasi terör ve baskı sürüyor. Grup Yorum’un kaleme aldığı açıklamada; Dilan Ekin’in, Grup Yorum üyelerinden Helin Bölek’e verdiği sözleri yerine getirmediği iddia ediliyor. Dilan Ekin’in verdiği söz ya da sözler nedir bilmiyoruz. Ancak akıllara gelen ilk ihtimal, açlık grevini devam ettirme sözü. İkincisi ise Helin Bölek’in Grup Yorum içerisinde üstlendiği görevleri devralma sözü. Her iki ihtimal de Grup Yorum üyelerinin aldığı; süresiz, dönüşümsüz açlık grevi kararı sonrasında yaşanan gelişmelerin bir sonucu.

Ülkedeki siyasal durum ve güç dengelerinin toplumsal muhalefetin aleyhine geliştiği bir dönemde, Grup Yorum’un aldığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi kararı tartışılamayan bir karar olarak kaldı. Çünkü meselenin özü -en azından benim durduğum yer açısından- bu karar desteklenmese bile Grup Yorum üyelerinin taleplerinin karşılanmasıyla açlık grevlerinin ölümler yaşanmadan son bulmasıydı.

Covid-19 salgınının yarattığı toplumsal gündem; virüs tehlikesi altında üretime koşulan işçiler, işsizlik, hayat pahalılığı ve peşi sıra gerçekleşen emekçi intiharları Grup Yorum’un açlık grevi eylemlerini toplumsal gündemin arka sıralarına doğru itti. Özgün bir toplumsal durum, taleplerin gerçekleşmesini, gündeme gelmesini engelleyen en önemli faktör oldu. Açlık grevleri işte bu koşullar içinde yenildi.

Küresel çaptaki salgının sadece ülkemizde değil, uluslararası alanda da bu döneme özgü ekonomik kriz ve baskı ortamında; Grup Yorum’un açlık grevi kararı, politik ve sınıfsal güç dengelerinin ve ayrıca toplumsal muhalefetin istibdatla baskılandığı bu dönemin özgül nitelikleri üzerinde yeterince düşünülmediğini gösteriyor. Politikada diyor Trotskiy, “Devrimci özne, gerçeklerin mevcut durumundan kalkılmalıdır, bu gerçeklerin istenen ya da ilerde olacak halinden değil.” “Devrimci özne”nin kendi öznelliğini, nesnellik sanması somut durumun somut tahlili için engel oluşturur. Baskılar, yasaklar, gözaltılar ve işkenceler Grup Yorum için yeni şeyler değil, grup tarihinin hepsine yayılmış bir olguydu. Ancak tarihin gösterdiği ise; artan baskıları, devlet kuşatmasını nitelikli, devrimci müzikal üretimle yarmaktı.

Özgün toplumsal durumu, herhangi bir dönemin sorunları gibi ele almanın yarattığı sonuçlar: ideolojik çözülme; siyasal dağınıklık, moral yenilgidir. Grup Yorum, izlediği politikanın genel siyasal niteliği hakkında durum değerlendirmesi yapmak yerine, üyesinin ayrılma kararı üzerinden “ihanet”  değerlendirmesinde bulunmayı tercih etmesi, Yorum’un izlediği politikayı -ayrışmaya sürükleyen- doğru değerlendirememesiyle yakından bağlantılı.

SOL’DA “İPTAL KÜLTÜRÜ’NÜN” YANSIMALARI

Grup Yorum’un yaptığı açıklamanın dili ve içeriği istisnai bir durumu değil, süreklileşmiş bir siyasi tutumu ortaya koyuyor. Bu açıdan açıklamanın özneyi geriye dönüşsüz bir şekilde iptal eden “İptal Kültürü’nün” tutumuyla örtüşen taraflarının olduğu söylenebilir.

Biraz daha açalım. Örgütlü bir devrimcinin, bulunduğu örgütlülük ya da kolektiften ayrılması devrimcilikten ayrıldığı anlamını taşımaz; sadece devrimciliğin bir biçiminden ayrıldığı anlamını taşır. Daha da sadeleştirirsek, özne burada devrimci mücadeleyi değil; devrimci mücadelenin bir biçimini bırakır.

Dolayısıyla her ayrılık ihanet değildir. Üyelerin ayrılma hakkı, sağlıklı politik işleyişin olmazsa olmazıdır. Bolşevik Partisi’nin onu etkili ve hareketli bir öncü siyasal güç yapan en temel özelliği; partiye girmenin zor olması ama ayrılığın kolay olmasıdır. Ayrılığın; meşru, siyasi ve demokratik bir hak olarak pratikte işletilmemesi, ayrılan kişinin görüşlerini tartışacağı araçların eşitlik temelinde sağlanmaması durumunda, ayrılma kararını alan özne de başka türden arayışları koşullar. Demokratik işleyişin tıkanıklık gösterdiği örgütlenmelerde üyelerin çeşitli arayışlar içine girmeleri meşru, demokratik bir haktır. Bu hakkın istismarı, ancak ve ancak arayışın sınıfsal ve politik zeminin kaybedilmesiyle mümkün olabilir. Dolayısıyla halk içindeki çelişmelerle “düşman” ile olan çelişmeleri ayırmak, pratikte halk içinde düşünülmesi gereken çelişmeleri düşmanlar arası çelişmeler olarak görmemeyi gerektirir.

Oysaki ne Grup Yorum düşmandır ne de Dilan Ekin.  Buradan çıkaracağımız sonuç sosyalist hareketin tümü içindir; topluluk, grup bireyin safını belirlerken “bize” karşı tutumunu değil, sınıfa ve halka karşı tutumunu esas almalıyız. Sınıfın ve halkın safındaki örgüt, grup, kolektifler, bireyler, örgütlülüklerine karşı “düşmanca” tavır gösterseler bile meselenin tali yönünü değil, belirleyici olan esas yönünü dikkate almalıyız.

Yazının başında, yapılan açıklamanın öz ve biçim olarak özneyi geriye dönüşsüz bir şekilde iptal eden, İptal Kültürü’nün soldaki yansıması değerlendirdim. Bir değerlendirmede daha bulunalım; Grup Yorum’a karşı sosyal medyada yürütülen linç faaliyeti de bir “iptal pratiğidir.” Ama fazlası da vardır. Egemen yasallığın doğrudan hedefi olan bir müzik topluluğuna yöneltilen “iptal pratiği” sınıf ve zemin kaybı yaşayarak, kolluk güçlerini de “iptal pratiği”ne ortak etmiştir.

“HA ÜMİT ÖZDAĞ HA GRUP YORUM” MU?

Sosyal medyada, “iptal kültürü” üzerinden biçimlenen genişçe bir topluluk Grup Yorum’u verili pozisyonu üzerinden geriye dönüşsüz bir tutumla linç etti. Daha da ileri gidenler “ha Ümit Özdağ, ha Gurup Yorum” diyerek elinde olimpiyat meşalesiyle en önde yürüdü.

Grup Yorum’un kaleme aldığı açıklamanın dilinin Ümit Özdağ’ın açıklamasıyla “benzerlikler” taşıyor olması Grup Yorum’u bir faşistle aynı kefeye konup değerlendirilmesinin gerekçesi yapıldı?  Verili dönem içindeki “Grup Yorum” ayrı; tarihin tümüne yayılmış gelenekleri ve mücadeleleri, ürettikleri müzikal eserleriyle “Grup Yorum” ayrıdır.

Grup Yorum verili dönem içindeki tarihi ve ürettikleri müzikal geleneğin sağında duruyor olabilir -ki bence de öyle-.Fakat Grup Yorum’un verili dönem içindeki sağ pozisyonuyla katolik nikâhı kıydığını size kim söyledi? TDH’nin içinde konumlanan bir grubun, izlediği politika ve tercih ettiği yöntemler pratik etkinlik içinde eleştirilerek değişir ama kuramsal ve politik açıdan aktif olan bir faşistin görüşleri değişmez.

Tarihi ve politik konumu itibariyle halk sınıflarının içerisinde, devrimin safında olan bir müzik gurubuna karşı eleştirinin, tarihi ve sınıfsal zeminini kaybederek düşmanlık kusanlar dahası onu faşistlerle eşitleyenler konumlarının tekabül ettiği yeri tekrar düşünmeliler.

“BUNLAR HEP BÖYLE MİYDİ?”

Herhangi bir ayrıştırmaya gitmeden kategorik bir inkârla “bunlar hep böyleydi” yargısı diğer bir iptal başlığıydı. Tarihi içinde birbirinden farklı özneler ve dönemler yaratmış bir geleneğin saf bir gelişme çizgisi olamaz; dolayısıyla çatışma ve çelişmeler politik müzik topluluklarının içsel bir eğilimi, niteliğidir.  Grup Yorum sadece müzik talebi değil; bir iktidar talebidir. Sivil toplumcu liberal düşüncenin müzikte aradığı sağduyuyu Grup Yorum üzerinden tartışması seçici bir tutumdur. Notaların militarize edildiği yolundaki sivil toplumcu eleştiri, Anadolu’da emekçi sınıfların ve halklarının mücadele araçlarında tercih ettikleri yöntemlerin, özellikle sanatta yeniden nasıl üretildiğine bir bakmalılar. Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Aşık İhsani vb değil sadece; tarihsel ve modern Kürt sanatının, halkının özlem ve arayışlarının ifadesi olan türküler, ağıtlar, halaylar da notalar “şiddet” yüklüdür.  Sanattan, politikadan; sınıfların ve halkların eşitlik ve özgürlük taleplerini kovarsanız; elinizde sadece sivil toplumcu demogoji kalır.

Elbette siyasal partinin işlevlerini bir müzik gurubuna dolaysız bir şekilde yüklemenin yarattığı sorunlar, dolayımların ortadan kaldırılması, müzikal etkinlik ve sanat üzerinde politikanın tek yanlı sömürgeleştirici etkisi ayrıca tartışılmalı.

Türkiye devrimci hareketinin’nin militan ve mücadeleci döneminin ürünü olan Grup Yorum; türküler, marşlar söylemek için güçlü sebepleri olan işçilerin, gençlerin mücadelelerinden doğdu. Ezcümle, Grup Yorum’un müzikal serüveni, tarihin belirli bir kesitine indirgenemez çeşitlilikte bir mücadeleyi ve tarihi kapsayan; dolaysız bir devrimci pratiktir.

SONUÇ YERİNE

İptal kültürünün kişileri, gurupları geriye dönüşsüz bir şekilde iptal eden tutumu, kimyasal düzeyde saflık talep eden beklentisi, faşist öjeninin saflık talebiyle örtüşür. Dolayısıyla Grup Yorum’u iptal kültürüyle değil ya da olayları, olgular uzayı olarak görerek de değil; tarihi ve politik evrimi içerisinde sınıfsal ve siyasal nitelikleri, politik hedeflerinin yol açtığı sonuçları karmaşıklığı ve bütünlüğü içerisinde analiz etmeyi gerektirir.  Güncel ve tarihsel hedefi olmayan; post-modern kimlik politikasının “öznesi” başı kesilmiş tavuk gibi sağa sola saldırıyor. Sosyalist politika sadece mücadelesini değil, eleştirilerini de bu kesimden ayırmalı.

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl