Ana Sayfa Litera Tanrı’nın Eli (Öykü)

Tanrı’nın Eli (Öykü)

Tanrı’nın Eli (Öykü)

Tanrı’nın ya da üstün bir gücün varlığını hissettiğim günlerden biriydi. Siz, adına ne dersiniz bilmiyorum. Belki de Tanrı’nın kendisi değil de bir melekti. Fakat konumuz bu değil. Size anlatmak üzere olduğum olay gerçekleştiğinde, bir şeyin ya da bir kişinin beni gözettiğini hissettim. Bir şey, beni korumak için oradaydı. Seni neyden koruyacak, diye sorabilirsiniz. Cevabı çok kolay: Beni benden koruyacak.

Şu kısa ömrümde birçok aptallıklar yaptım. Öyle aptalca ki, Tanrı’nın şimdiye kadar benden vazgeçmiş olacağını düşünürdüm. Fakat O, beni kendi aptallığımdan korumak için oradaydı. Sanırım bunun için minnettar olmam gerekir.

Birçok insan, Tanrı’nın bizim üzerimizde bir gücü olmadığına, bizi yalnızca yaratıp, dünyaya fırlattığına inanır. Onlara göre Tanrı, kucağında patlamış mısır, bizi izliyor. Diğerleriyse Tanrı’nın olmadığını, olan her şeyin kendiliğinden, doğal olarak meydana geldiğini düşünür. Eğer ben de böyle düşünüyor olsaydım, kendime şanslı demem gerekirdi. Fakat bunun şanstan çok daha fazlası olduğunu biliyorum ve kendime başka bir şey diyorum. Yakında öğreneceksiniz.

Oldenburg’daki ilk günümdü. Oraya ulaşmak için altı bin kilometreden fazla uçtum ve Bremen havalimanından sonra iki tren değiştirdim. Dostum Arwed, evine ulaşmam için yolu tarif etmişti fakat yolu bulmak yine de epey zordu. Oranın yerlisi bir kadından yardım aldım. Benimle otobüse kadar yürüyecek kadar iyi niyetli biriydi. Eğer o olmasaydı, hala yolu arıyor olurdum. Arwed’in evini bulduğumda, sıcak bir şekilde karşılandım. Bana odamı gösterdi ve ben de hemen, uyumak için odama gittim.

Uluslararası öğrenci badimin beni aramasıyla uyandım. Badi dediğim, üniversite tarafından atanmış, görevi Oldenburg’a yeni gelen yabancı öğrenci badisinin hayatını kolaylaştırmak olan bir kişi. Beni aradı ve Lappan’da buluştuk. Lappan’ın nerede olduğunu hiç sormayın. Oldenburg’un şehir merkezi. Doğal olarak otobüse bindim çünkü o zamanlar bir bisikletim yoktu. Bir partiden bahsetti. O güne kadar hiç partiye gitmediğimi söylesem inanır mısınız? Ben… Sanırım yirmi üç yaşındaydım. Her türlü yeraltı toplaşmasına, her türlü getto barına ve benzer yerlere gittim. Fakat hiçbirine “parti” demedik. Bir arkadaşın evinde toplanıp müzik dinleyip takılırdık ama adına parti demezdik. Bizim için sıradan bir toplantıydı. Fakat burada, Oldenburg’da, her şey bir partiydi ki bu biraz yanıltıcı bir durum. Her neyse, badim bana bisikletini vermeyi teklif etti. Çünkü Pinte’deki parti geç saatte bitecekti ve eve dönmek için bir bisiklete ihtiyacım olacaktı. Böylece anahtarlar ile bisikleti aldım ve Pinte denen öğrenci barına gittim.

Pinte’ye ulaştığımda, Almanya ile ilgili harika bir şey keşfettim. Bunu daha önce duymuştum, internette bu konuda yazılar okumuştum fakat ilk kez deneyimliyordum. İçkinin, normalde ödediğimden çok, çok daha ucuz olması beni çılgına çevirdi. Ve içtim. İçtiğimde insanlarla konuşmanın daha kolay olduğunu hissediyorum. Ve konuştum. Sonunda, tahmin edebileceğiniz gibi oldukça sarhoştum. Bar kapandı ve bisikletime gittim. Anahtarları aradım. Bütün ceplerimi boşalttım ama bir türlü bulamıyordum. Bardaki gençler bana nerede yaşadığımı sordu ve taksi çağırdılar. Gerisini hatırlayamıyorum.

Ertesi sabah badimi aradım ve yedek anahtarı olup olmadığını sordum. Yokmuş. Ayılınca anahtarları aramak için Pinte’ye gittim. Yavaş yavaş bisiklete yaklaştım. Ve orada, pedalın üzerinde, kulaklığıma dolaşmış bir şekilde uzanıyordu. Düşündüğümden daha kolay olmuştu. Anahtarları bulduğum için rahatladım. Ama bu beni düşünmeye itti.

Anahtarları düşürmeseydim ne olurdu? Bunu kimse tam olarak bilemez fakat tatsız bir şeyler yaşanacağına eminim. Arwed’in evi, Pinte’den on beş kilometre uzaktaydı ve oraya bisikletle nasıl gidileceğini bilmiyordum. Hatta, hangi otobüsle gidileceğini bile bilmiyordum. Ve sarhoştum. Bisikletimi, gece 2’de nasıl gideceğimi bile bilmediğim bir yere sürdüğümü düşünün.

Anahtarları bulduktan sonra eve doğru sürmeye başladım. Bir saat kadar sürdü ama sonunda ayık olmanın ve Google Maps kullanmanın avantajıyla evi buldum. Ama o geceyi her düşünüşümde, bisiklete binmeme izin vermediği için Tanrı’ya şükrediyorum. Bir şeyin beni koruduğunu hissettiğim günlerden biriydi.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl