Türkiye’de 90’lı yıllarda “rockçı”, “metalci”, “punk” olup da Parkinson Şeref’in “tedrisatından” geçmemiş olan var mı?

Bırakınız İstanbul, Türkiye heavy metal-yeraltı dünyasının simgelerinden biri olmayı, dünya çapında “heavy-metalci olmak” kavramına belki de en kült bir tarzda cuk oturacak bir hayat sürdü Şeref Görülmüş…

Yazdığım ilk roman olan Pelin’in ana kahramanlarından biri olan Şeref, daha 1989 senesinde şöyle söylüyordu:

“Türkiye’nin ilk Black Metalcisi, ilk death black metal grubu kurucusu ve ilk black metal solisti benim!”

Haklıydı…Sadece black metal olsa iyi; punk, rock, death metal, grindcore ve her türden aykırı ve hakikaten toplum-dışı hayat tarzlarının öncülerinden biriydi; iyi ya da kötü, orasına girmiyorum. Ama Şeref, hakiki bir insandı, tüm çelişki ve çatışkılarıyla o, bilerek ya da bilmeyerek, fenomenal hayatın gerçekliğine sırtını dönme cesareti göstermiş, kelimenin sözlük anlamında bir “nihilist” idi.

Murat Uncu ile

Yahu Tankard solisti biçare Andreas Geremia’nın götüne tekmeyi yapıştıran bir adamdan bahsediyoruz!

“Neden vurdun Gerre’ye Şeref abi?”

“Hareketlerine uyuz oldum!” (Adamcağızın tek günahı Bostancı Gösteri Merkezi’nde verdikleri konser sonrasında metalcilerin arasında dolaşmaktı ama Şeref bu, uyuz olmuş işte…)

“Hepten aykırı” hayat tarzını varoluşundan bu yana inatla sürdüren İblis Şeref, nam-ı diğer Parkinson Şeref Görülmüş, “Şeref Aga”, “Cankuş” yaşamını yitirdi.

Murat Arda-Delikasap