Ana Sayfa Litera unutma suları (şiir)

unutma suları (şiir)

unutma suları (şiir)

dandalaz’a varmadan sola saptık

taş köprünün dibinden

kimsenin bilmediği yola

zaman bir takvimin

yırtılan son yaprağı

 

zihnimiz delik deşik

oysa hiç iz yok

gölgeler bizden ince

şaşarak baktık ayrıntılı

içimizde kuruyan nehirler

ne kadar benziyor dandalaz’a

 

bitmiş yazın berraklığı

sararmış arzular

aynı yolda dönüp durduk

soğuk güneşin altında

ısınmış çakıl taşları

kalbimizden kırmızı

 

kasaba çok uzakta

dumanı tüten bir anı

ılgınları geçtik tarlaları

tozlu yolları

akşam tül tül inerken vardık

sis çökmüş göle

kayıkçı karşıladı bizi

 

kalbimiz soğuk mektup

açılmamış zarfı

uluyan köpekler duyduk

inleyen ağaçlar

öksürdü acı acı

birikmiş nefretin soluğu

 

yakamızı bırakmayan keder

ağır ağır aktı önümüzde

bir büyü arar gibiyiz

hatırlanan günlerden

toparlasın dağılmış anıları

 

böğürtlen toplamaktan gelen

ihtiyar bir kadın uyandırdı bizi

çakıl taşları üzerinde

sönmüş ateşin külleri

ağzımız yüzümüz

çatlamış susuzluktan

 

nehrin yaba gibi

çatallandığı yerden

içtik suyu kana kana

 

 

 

_____

 

ERKAN KARAKİRAZ’IN YORUMU

 

Bekir Turba, ‘Unutma Suları’ başlığını verdiği şiirinde, unutmaya çıkılmış bir yolculuğun safhalarını acelesiz, usul usul sızan bir suyun akış hızıyla dillendiriyor. Yolculuk, hem bir tarih kazısını hem de içinde kaybolunan yolun kendisini dert edinen huzursuz bir yapıda vücut buluyor; hafızanın dolambaçlı yolları zorlukla katediliyor ve doğal olarak orada da kaybolunuyor. Dilin damağın kuruduğu, ağır, zorlu bir güzergâhta ilerlerken rast gelinen kimi zaman kasvetli kimi zaman da ferahlatıcı her türden unsurun tek tek üzerinde durulup yaşamın sarsıcı her anının sağlaması alınıyor.

 

Şiir, yavaşlığı, duruluğu ve diriliğiyle, Turba’nın ‘Unutma Kuyusu’ isimli ilk kitabının (kitapta, burada yer verdiğim ’Unutma Suları’ şiiri yok) da bir özeti adeta; bir yandan sıra dışı bir kültürel gezinin ayrıntılarını verirken diğer yandan da yaşadığımız topraklardaki tarihsel yüklerle yüzleşip okurunu yüzleşmeye sevk ediyor. Turba’nın şiir boyunca okuru karşılaştırdığı metaforların ve kurduğu tuzakların yönü/hedefi de aynı doğrultuda. ‘zihnimiz delik deşik/ oysa hiç iz yok/ gölgeler bizden ince/ şaşarak baktık ayrıntılı/ içimizde kuruyan nehirler/ ne kadar benziyor dandalaz’a’ dizeleri, bahsettiğim yüzleşmenin en güçlü ifadesi.

 

Şiirin anlatıcılığa soyunmuş öznesi, unutma deneyimlerinin toplamından hem mağdur ve muzdarip hem de son derece memnun. Ortak hafızanın örselenip talan edilmesinin rahatsızlık verecek boyuttaki keyfiyle boğuşurken, yüzyılların, yakın tarihin ve kişisel tarihinin biriken acılarını capcanlı, tüm çıplaklığıyla hatırlıyor olmaktan dertli.

 

Turba’nın ‘Unutma Kuyusu’ kitabında da, kitapta yer verilmeyen ‘Unutma Suları’ şiirinde de ‘hafıza’, ‘hatırlama’, ‘unutma’, ‘zaman’ ve ‘tarih’ vurgusu, büyük yer kaplıyor. Turba’nın şiiri, uzun zamandır çay demlenmeye hazırlanan, kadife kumaşlarla silinip parlatılan mavi bir çaydanlık gibi. Şimdi çaydanlığı ateşe sürüp o demin sırrına erme sırası okurda.

 

Resim: Carlo Carra

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl