Ana Sayfa Litera VAR GİT ÖLÜM…

VAR GİT ÖLÜM…

VAR GİT ÖLÜM…

Her ölüm ile farklı duygular yaşıyorum, bu duygularımın analizini yapmak alışkanlık haline geldi. Bazen en beklenmedik bir anda gelen ölüm haberine verdiğim tepkiyi anımsamaya çalışırım, acaba o andaki duygularım üzüntü müdür, yoksa aynı durumun başıma geleceğini düşünmekten duyduğum korku mudur? Ölüm korkusu ile üzüntüyü karıştırıyor olabilir miyim? Ne olduğuna bir türlü karar veremiyorum. Hiç ağlamadığım ölümler de var yaşanmışlıklarda… Öylesine doğal karşılıyorum ki kendim de şaşıyorum. 

Bazen ölüm üzerine düşünürken ölme hakkı diye adlandırdığım ötenazinin temel hak olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünürüm. İnsanlar öleceklerini bildikleri halde neden boşuna acı çeksinler ki? Özellikle umarsız hastalıkları olanlar… Bazı ülkelerde ötenazinin yasallaşmasını çok uygarca bir davranış olarak görüyorum. En son bir zamanların unutulmaz aktörü Alain Delon’un ötenazini yasal olduğu İsviçre’de hayatına son verme istemesi haberi sosyal medyada çok tartışıldı.

Son zamanlarda çok konuşulan 2022 yılı yapımı yönetmen Chie Hayakawa’nın çektiği Japon fılmi “Plan75”de nüfusun yaşlanmasını önlemek için hükümetin yaşlı vatandaşları ötenaziye teşvik etmesi konu ediliyor. Buna da “Allah korusun” mu demeli?

Ölüm hakkında düşünürken şunu da soruyorum kendi kendime; intiharlar cinnet anı mıdır, yoksa bir tercih mi? İntiharların bir katarsis olmadığını, bilinçli bir hareket olduğunu düşündüğüm çok oluyor. Kendi tercihi diyerek doğal karşıladığım da oluyor.

Ölüm üzerine söylenen sözler, yazılan şiirler, şarkılar her ölümde aklıma gelir. Babamın ölüme yaklaştığını hissettiği zamanlarda dilinden düşürmediği Candan Erçetin şarkısı “Dünyada ölümden başkası yalan”, benim sevdiğim şarkı Hümeyra’dan “Var git ölüm bir zamanda yine gel” bazı örnekler.

Hayatta en çok annemin ölümüne üzüldüm. Sanki haksızlığa uğradığı duygusuna kapılmıştım. Böyle bir şeyi hak etmediğini düşünmüştüm. Yaşama sevinci dolu olan bir insanın ölüme hazır olmadığı bir anda ölmesiydi. Yağmurlu bir gün de onu toprağa verirken hala ölmediği duygusunu yaşıyordum. Mezara indirilme anında “Annem üşüyecek, keşke altına bir battaniye serseydik.” gibi bir düşünce geçti aklımdan, o anı hiç unutamam. Annemin ölümünü hiç kabul edemedim, hayatımda yaşadığım en büyük travmadır. En büyük acı evlat acısıdır derler ya, herhalde anne acısı da evlat acısı kadar acıdır diye düşünürüm hep. Hep öldüğü o yağmurlu günde üşüdü mü merak eder dururum… 

Yaşanmışlıkların bıraktığı kodlar çok farklılık gösteriyor. Ne zaman annemin ölümü aklıma gelse hep üşüyüp üşümediğini düşündüğüm gibi, ne zaman kafur kokusu duysam ölümü hatırlıyorum, aklımın o çağrışımı neden yaptığını çözemiyorum, mutlaka yaşanmışlıklarda kalan bir izdir, bir ölüm sonrası duyduğum bir kafur kokusudur.

Bir de ölümü hayatın bir gerçekliği olarak kabul ettiğim anlar vardır ki işte o anlarda

Annemden, babamdan duyduğum üstelik çok sık duyduğum Ankebût sûresi aklıma geliyor:

“Her nefis, ölümü tadacak, sonra döndürülüp bize getirileceksiniz.”

Kim bilir nerede, ne zaman, nasıl?

 

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl