Ana Sayfa Litera Yalnızlığın Örümcekleşmemiş Hali: Katip Bartleby!

Yalnızlığın Örümcekleşmemiş Hali: Katip Bartleby!

Yalnızlığın Örümcekleşmemiş Hali:  Katip Bartleby!

Ne kadar kitap okursak okuyalım, hayatımıza yön veren eserler sorulduğunda ancak birkaç kitap ismi sayarız. Ve bazı kitaplar vardır ki döneminde rağbet görmese, değeri anlaşılmasa bile bir çok yazarın rehber olarak aldığı eserler arasına yerleşir. İşte bu eserlerden birisi de Katip Bartleby…

Edebiyat severlerin bir başka önem atfedip kıymetli gördükleri yazarlar vardır. Bu isimleri bazen sosyal ortamlarda arkadaşlarına kitap önerirken kullanırlar bazen de geriye dönüp kitaplıklarına baktıklarında gözüne çarpan ilk kitaplar olarak görürler. Raf ne kadar kalabalık olursa olsun, o kitaplar kendini belli eder. Eşyanın canlanmış halidir kitaplar. Siz görmek istemeseniz dahi bazen ruh halinizi anlar ve kendisini öne çıkarır.

Örneğin çoğumuzun takdir ettiği yazarlardan Kafka… Dava eseriyle tanınan, birkaç yıl evvelinde Milena’ya Mektuplar eseriyle belki bir çok sevgilinin flörtüne sızarak iletişimlerine ilham olmuş, Dönüşüm ile yine bir çok okuyucu tarafından ‘‘yalnızlığı en iyi, en güçlü tarif edenlerden’’ olduğu söylenmiş bir yazar. Bu bakımdan Kafka yalnızlığın ete kemiğe bürünmüş haliydi diyebiliriz. Yaşadıklarıyla, yaşadıklarını günlük edasıyla sade fakat bir o kadar metaforlar eşliğinde verdiği mesajlarla kendini okutan; okuyucusuna yalnızlığı anlatırken bizzat yaşatan bir yazar. Yalnız konumuz Kafka değil. Aslında yalnızlık da değil. Konumuz, Kafka’dan yarım yüzyıl önce yaşamış ve Moby Dıck kitabıyla tanıdığımız Melville.

Melville, Kafka’nın Dava kitabında işlenen konuya henüz o zamanlardan ışık tutmuş bir yazar. Yalnızlıkla boğuşmuş yazarı, Jorge Luıs Borges şöyle tanımlıyor: ‘‘Kaderi terk edilmişlik ve unutulmuşluk olan bir yazar.’’ Melville, bu sıkıntıları zirvede yaşasa dahi yazmaya çok geç başlıyor. Moby Dıck’i yazdıktan tam iki yıl sonra Katip Bartleby isimli eseri yazıyor. Yazarla ilgi Borges, Babil Kitaplığı* serisinde yer verdiği Katip Bartleby’in önsözünde kısaca şu sözlere yer veriyor ‘‘On iki yaşındayken, babası deliliğinin ve borçlarının baskısına dayanamayarak öldü. Kalabalık bir ailenin içerisinde yaşayan Melville, ekonomik sıkıntılardan dolayı eğitimine ara verdi. 1839 yılında bir yelkenli gemiye tayfa olarak yazıldı ve bu yolculuk yapıtlarıyla beraber yaşamını biçimlendirdi.’’

Katip Bartleby’i diğer eserlerden farklı kılan bir çok özellik var. Dönem itibariyle bu özelliklere değinen Melville’nin de değerini böylece anlayabileceğimizi düşünüyorum. Bartleby, o denli farklı ve aslında bizden bir karakter ki kitabı okuduğunuz sıra ayırdında olmadığınız bir çok yönünüzün anlatıldığına şahit olacaksınız. Kitapta yer alan Bartleby ile diğer üç karakter de yalnız bir insanın içerisinde yer alan tüm duygu değişimlerine karşılık gelmektedir.

Katip Bartleby’de yazar, karakteri konuşturarak o avukatın yaşam deneyimini anlatıyor. Bartleby ile tanıştıktan sonra yazmaya karar veren avukat, kitapta bir masal anlatıcısı niteliğine bürünerek okura tüm konuyu açıklıyor.

Karakterlere gelirsek Bartleby’den önce ele almamız gereken Kerpeten var. Kerpeten çoğu kitapta karakter ismi olarak kullanılmayan (ki yazar da karakterin ismi yerine arkadaşlarının taktığı lakap olarak bahsediyor) ve nitekim okuduğumuz kitaplarda çok fazla denk gelmediğimiz bir isim. Yazar bu ismin karaktere uyduğunu ve öyle kabullenildiğini söylese de Kerpeten karakterine biraz farklı bakabiliriz.

Kerpeten, her şeyin ötesinde hırs sahibi ve işler yolunda gitmediği taktirde parlayan, sinirli karakterini tamamen gün yüzüne çıkaran biri. Hırslı ancak aynı zamanda ne istediğini bilmeyen ve her şeyden şikayet eden memnuniyetsiz biri.

Hindi, yazarın Avukat ismiyle konuşturduğu karakterin yaşlarında (yani altmışlarında) fazlasıyla enerjik, tuhaf ve öfkeli bir karakter. Öğlene dek işlerini hızlıca ve sorunsuz yapan ama öğleden sonra tüm işlerini bitirmiş beklerken ağzında küfür eksik etmeyen biri.

Aynı büroda bir diğer çalışan ise Zencefil. Henüz çocuk yaşta olduğunu söyleyebiliriz. Bu çocuk, babasının, at arabası yerine yargıç kürsüsünde görmek umuduyla çalışmasını istediği, buna karşın ancak büroya getirr götür işleri yapan, hayaline kavuşabilmek için mesai arkadaşlarının her istediğini yapan bir karakter. Hakkında şikayetin hiç duyulmadığı, bürodaki en uyumlu kişi.

Melville hakkında ‘‘Çok eski bir el çantasından ibaret bagajında bir pantolon, renkli bir gömlek, biri saç diğeri diş fırçası olmak üzere iki fırçadan başka bir şey olmamasına karşın, her zaman kusursuz bir biçimde giyinir’’ diyen bir arkadaşının verdiği ipuçlar esasında bizi Bartleby karakterine götürüyor. Bartleby bu karmaşanın ve sistemin içinde kendi düzenini kuran, bu düzenin kimseye uymadığını gayet iyi bilmesine rağmen bu yaşam tarzını yürütmeye devam eden bir karakter.

Anlatıcı olan Avukatın hayatına, işlerin büyümesi sonucu katibe duyulan ihtiyaç dolayısıyla giren Bartleby, büronun aslında en ilginç ve uyumsuz kişisi olma durumunu kitabın sonuna taşısa da bizi şaşırtan olay, belli bir süre sonra diğer karakterlerin de ona benzemesi oluyor. İlk başlarda yaptıklarından dolayı tepki gördüğü tüm çalışanların, zamanla kendisi gibi konuşması avukatın bu konuya dair bir hamle yapmasını kaçınılmaz hale getiriyor

Kendisinden ilk başlarda çok haz duymayan Avukat, yine kendisine bile itiraf edemediği dürtüyle odasında ona ayrı bir yer açıp sürekli gözünün önünde olmasını istiyor. Odada kimseyle diyaloğa girmeyen ve kendisine soru sorulmadığı sürece konuşmayan Bartleby’in bazen varlığını bile unutan Avukat, zamanla onu tanımak için türlü yollara başvurur. Bunlardan biri de ona iş vermek olur.

Avukat bu düşüncesini gerçekleştirdikten sonra Bartleby tarafından aldığı ‘‘Yapmamayı tercih ederim’’ yanıtını ve bu yanıtın herkesin yanındayken verilmesini kendine yediremiyor. Ancak Bartleby’e kızmak veya işten kovmak gibi kurtuluş yollarına hemen girmiyor. Bartleby işte bu noktada aslında yalnızlığımızı simgeliyor diyebiliriz.

Hayatının büyük kısmını çalışıp iyi bir gelire sahip olmak için harcayan avukat, bizim aslında öz karakterimizi oluşturuyor. Altmış yaşına değin hayatında kendisiyle beraber gidip ona hiç hissettirmeden başarılar kazanmasına neden olan hem ödül hem ceza biçiminda saptayabileceğimiz yalnızlık haliyse Bartleby karakteri ile bize gösteriliyor. Yalnızlık, hayattaki başarıların artık son bulduğu ve bundan sonraki başarılara ömrünün yetmeyeceğine inanıldığı bir noktada, ne kadar başarılı olursan ol sonucunda çaresiz kalınan bir durum. Hatta biraz daha derinlere inersek belki bu başarının genel sebebi bile diyebiliriz. Çevresiyle bağlantı kurmayan, sosyal yaşama katılmayan avukat hakkında başarıda zirveye ulaşana dek geçen iş yaşamına ve Bartleby hayatına girdikten sonrasına dair ne ailesiyle ne arkadaş çevresiyle ilgili hiçbir bilgiye ulaşamıyoruz. Yazar belki bu durumu Bartleby ile adlandırdı.

Kitapta Avukat kendisinden bahsederken ‘‘…gençliğimden bu yana hayatı kolay tarafından yaşamanın, en iyi yaşama biçimi olduğuna körü körüne inanmış bir adamım ’’ diye bahsetmesi bu söylediğimizi de kanıtlayan bir cümle olarak görmemize neden olmuş olur. Avukatın ruh halini anlatırken metaforlara bolca yer veren Melville, karakterin belli bir seviyeye geldikten sonra çevresine bakarken gördüklerini ofisini incelerken şu sözlerle veriyor: ‘‘Bir tarafı bulunduğu binanın temelinden çatısına kadar uzanan geniş bir aydınlık boşluğun beyaz duvarına bakıyordu. Bu görüntü, manzara ressamlarının ‘hayat’ dediği şeyin eksikliği düşünülürse oldukça yavan sayılabilir.’’ Aynı büronun diğer tarafını anlatırken ise ‘‘yıllar boyu ve sürekli gölgede kalmak yüzünden kararmış yüksek bir tuğla duvar vardı.’’ ifadelerini kullanıyor.

Katip Bartleby’i okuduğunuzda anlatılan yalnızlığın Kafka’nın Dönüşüm’üne ne de Pessoa’nın Huzursuzluğun Kitabı isimli eserinde anlatılanlara benzemediğini siz de göreceksiniz. Ben ayrımın Bartleby ile sistem içerisinde görece iyi yerlere gelen birinin yalnızlığı anlatırken yalnızlık temasının hissedildiği başka birçok anlatıda tersine bir yere varamamış yahut varmak istemeyen karakterlerin fazlaca işlendiğini gördüm. Kendisini bile isteye sistemin dışına atmış ve kalabalık içerisinde yalnızlığı seçen karakterlerin yanı sıra Bartleby, hep var olan ama hayatının son zamanlarında ortaya çıkan bir yalnızlık olarak okurlara sunuluyor.

* Babil Kitaplığı, adını Borges’in aynı adlı bir kısa öyküsünden almaktadır.Otuz kitaptan oluşan .eşitli yazarların öykülerini bir araya getiren kitaplık dilimizde daha evvel Dost Kitabevi tarafından basılmıştır. Günümüzde serinin yayıncılığını Kırmızı Kedi Kitabevi üstlenmiştir.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl