Dünyanın bir yerinde, zamanın akışının bir anında doğmuşuz.

Doğduğumuzdan beri üstümüze kimlikler atılmaya başlıyor ve bizse onları sürekli üstümüze giyiyor- giyiyoruz.

Yıllar geçtikçe toplumun, ailenin, koşulların üstümüze bindirdiği yükler ağırlaşıyor, önce hareket etmekte zorlanıyoruz, sonra ise nefes almakta..

Sonra bir bakmışız ki, üstümüze binen/bindirilen kimliklerin yaratığı sahte ben’liklerin, gerçekliklerin hamalı olmuşuz. Omzumuzu kaplamış yükler, çıkıyoruz sonu görünmez bir yokuşu- çıkıyoruz.

Çıkıyoruz kör bir yokuşu; artık mutsuzluğa alıştık. Bizi çevreleyen hayat boğucu ama can tatlı; kendimize bahaneler bulup denemeye-denemeye devam ediyoruz.

Çıkıyoruz yokuşu; artık depresyona alıştık. Kimimiz sürekli dua ediyoruz, kimimiz reçeteli /reçetesiz yatıştırıcılara güveniyoruz. Çok düşünmek faydasız, “miş gibi“ yapıp geçiyor ve buna hayat adını veriyoruz.

Çıkıyoruz yokuşu; artık yalnızlığa alıştık. Hem tekil yalnızlığa hem de kalabalık yalnızlıklara. Sonsuz can sıkıntısı da sanki eskisi kadar koymuyor. Kimimiz bir gece de bir sezon dizi deviriyoruz, kimimiz elimizdeki şarj olan yaşama dalmışız, parmağımızla başka yaşamları çevirip- çevirip duruyoruz.

Çıkıyoruz yokuşu, nedensiz boşlukta, savrularak. Başkalarının bizim için biçtiği rolleri, zorunlulukları, imkânları ve imkânsızlıkları yaşayarak.

Her şeye alışıyoruz ama umutsuzluğa alışamıyoruz. Baş edemiyoruz onunla, boğuluyoruz. Kimimiz uzun depresyon uykularına gark olmuş, kimimiz gece de birkaç saat uykuya hasret.

Ne bireysel ne de kolektif bir düş kuramıyoruz artık. İnançlar, görenekler, ideolojiler, rutinler bizden hep ruhumuzun bir parçası olmadığı, içini rahatlatmadığı verili seçeneklerden birini seçmemizi istiyor. Sürekli taraf olmamızı istiyor toplum, saflaşmamızı; atomlarımıza değin ayrışmamızı. Bu sıkışmışlık ortasında yarın dediğimiz şey bir kara deliliğe dönüyor.

Evet; umutsuzluğa alışamıyoruz. Yarın koskocaman bir kara delik; sadece günlük, haftalık ya da aylık planlar yapabiliyoruz- zorunlu planlar.

Umutsuzlukla baş edemiyoruz, küçük neşeler, anlamlar, farklılıklar katmayı deniyoruz yaşama ama önümüzde uzanan hep koskocaman bir boşluk.

Umutsuzluğu düşünmemek, içimizde biriken negatif enerjiyi atmaya soyunuyoruz. Kimimiz spor salonlarına kapanıp ter atıyor; kimimiz ganyan bayilerinin önünde. Kimimiz fanatik taraftar hiçbir maçı kaçırmıyor, kimisi sahte gündemler de umut arıyor.

Tüm avuntular aslında boş; o manasızlığa mana arama girişimleri, düşük düzey yatıştırıcılar, kaçış çareleri-boş.

Çokça düşünmeler, arayışlar, deneyler, deneyimler, oyunlar ve dizeler yitik birer ayladır şimdi.

O zaman boş verin.

Anlamın bir anlamı vardı eskiden; artık yok!

Anlamsızlığında bir anlamı vardı eskiden; artık yok!

Şimdi cinnet mevsimi..

Hadi bırakın artık bırakın, salın sizde kendinizi- salın deliliğinizi evrene. Anlamı arayanlar, anlamsızlıkta anlamı bulanlar; boş verin şimdi o derin hisleri, incelikleri boş verin. Şimdi onlar için delilik, bizim için ontolojik beyhudelik vakti.

Yaratıcı bir faaliyet olarak delilik, onun keskin dili olarak kara mizah. Dünyaya karadan bakmak bir tercihtir. Karanlığı mizahın keskinliği ile kavramak, onunla oynamak çıldırmış gerçeklik ile baş etme yöntemidir.

Jonathan Swift, Marki de Sade, Charles Fourier, E. Allen Poe Aydınlanma Çağının yarattığı cinnete karşı kara mizaha sarılmıştır. Dada ve Sürrealizm 20. Yüzyılın toplu yıkımlarını kara mizah ile karşılamıştır. Punk endüstriyel toplumun çöplüğünde koca bir kahkaha patlatmıştır.

Karışın toplum denilen cinnete ve sakın bu cinnet içinde en normal kalan ruhlar olduğunuzu belli etmeyin. Karışın akan delilik içine ve kara mizahın gücünü kuşanın yazıda, şiirde, resimde, caps’te, gift’te, fotoğrafta, müzikte. Sadece kültür de yaratı da sanatta değil tam da hayatın ortasında; bir yaşam biçimi olarak kara mizah.

Cinnet, fiberoptik ağlardan tv ekranlarından manşetlerden resmi ya da gayr-ı resmi demeçlerden yaşamın her anına sızdıysa; gündelik hayat Zaytung’un önüne geçtiyse patlatın boğaza takılan, düğümlenen koskoca bir kahkaha.

Delilik iyidir; hayat kurtarır!

Yaşasın delilik!

Yaşasın kara mizah!