Ana Sayfa Kritik YAZAR MI ÇEVİRMEN Mİ? SIMENON ÇEVİRİLERİ

YAZAR MI ÇEVİRMEN Mİ? SIMENON ÇEVİRİLERİ

YAZAR MI ÇEVİRMEN Mİ? SIMENON ÇEVİRİLERİ

Her halükârda, yazar Sait Faik’in çevirdiği bir kitaba da onun bir eseri gözüyle bakılmış olması, anlatım bütünlüğünün korumaya çalışılmış olması sevindirici. Bu durumda bir soru kalıyor aklımda. Sait Faik eserlerinin telif gelirlerini Darüşşafaka Cemiyeti’ne bırakmıştı. Kitapta buna dair bir açıklama göremedim.

Gözlerime inanamıyorum. Kitabın kapağında, yazarın adının hemen altında çevirmenin adı. Handiyse aynı puntolarla. Romanın adıysa çok altta, normalde çevirmenlere ayrılan köşede. Kimi zaman, çevirmenler adımız neden kapakta yer almaz diye hayıflanırken, Everest yayınları bir hamleyle çevirmenin adını yazarın yanına yakıştırmış görünüyor.

Georges Simenon’un romanları, ‘Ustaların Türkçesiyle’ alt başlığıyla, ünlü çevirmenlerin çevirileriyle yeniden yayımlanıyor. Bu kitapta çevirmen, çeviribilimsel anlamda değil, bildik anlamda bir yazar. Elimdeki birinci kitap; “Yaşama Hırsı”nın çevirmeni Sait Faik Abasıyanık. Aslında bunlar yıllar önce yayımlanmış Simenon çevirileri. Daha önce bazıları Kabalcı yayınevinden yayımlanmıştı ve kapaktaki mutat yerde gördüğüm Bilge Karasu, Oktay Rıfat gibi çevirmen adları, o zaman da yüreğimi hoplatmıştı.

Sevinçle sayfaları çevirirken, yayıncının açıklamasıyla karşılaşıyorum. Yazar çevirmenimiz bazı cümleleri atlamış. Yayıncı da eklenecek eksik cümlelerin yazarın üslubuna uymayacağı düşüncesiyle, 1954 yılındaki baskıya sadık kalmış. İşte şimdi alır mı okuru bir merak, hangi cümlelerdi bunlar; acaba kitabı okurken fark eder miyim? Atlayan Sait Faik olunca, bir bildiği vardır diye de düşünebilir insan. Belki de birer notla belirtilip, kitabın sonunda ayrıca verilse miydi bu cümleler?

Kafam karışıyor, burada çevirmene yazar payesi mi verilmek istenmiş. Yoksa çevirmen zaten (ünlü) bir yazar olduğu için mi öne çıkmış? Kitabın önsözünde bazı ipuçları var. Önsözü yazan Seval Şahin’in Özdemir Asaf’tan aktardığına göre, Sait Faik şöyle diyor: “O kadar çok sevdim ki, tuttum bir forma kadar okudum, başladım yazmaya. Baktım üç dört formalık yazı yazmışım. Biraz daha okudum, gene devam ettim. Atlaya-atlaya biraz daha da okudum ve yazdım.” Önsözde kitabın önce tefrika olarak yayımlandığı da belirtiliyor, ama bu alıntının devamında Sait Faik, çevirinin hemen kitap olarak basıldığını anlatıyor. Bu da bir belirsizlik. Yazar çevirmenin, çevirdiği kitaptan “çevirdim” değil de“yazdım” diye söz etmesi hoş yine de.

Okudukça işin rengi değişiyor: birkaç yazım hatası da olduğu gibi bırakılmasaydı keşke. Çok göze batıyor ve çok itici. Burada sadık kalınan, ilk baskıyı yapan yayınevinin mürettibinin hataları olmasın sakın? Bazı cümleleri anlamak da zor. Aslında bir Sait Faik öyküsünden aldığım tadı da, başka Simenon kitaplarından aldığım tadı da alamadım, dil açısından. Çevirmenin yazar olması çok da büyük bir katkı sunmamış metne. Ne yapalım, yazar bu, öyle yazmış da diyemiyorum. Bildiğim kadarıyla bir kitap olarak tek çevirisi yazarın, yani yazar çevirmenin. Acaba yeni baştan mı çevrilmeliydi? Belki de bir Sait Faik’in çevirdiği versiyon (koleksiyonluk,) bir de ‘günümüz Türkçesiyle’ ya ta “tam metin, yeni çeviri” versiyonu olmalıydı.

Her halükârda, yazar Sait Faik’in çevirdiği bir kitaba da onun bir eseri gözüyle bakılmış olması, anlatım bütünlüğünün korumaya çalışılmış olması sevindirici. Bu durumda bir soru kalıyor aklımda. Sait Faik eserlerinin telif gelirlerini Darüşşafaka Cemiyeti’ne bırakmıştı. Kitapta buna dair bir açıklama göremedim. Yani bu kitabın gelirlerinin Darüşşafaka Cemiyeti’ne verileceğine dair. Dahası, kitabın 2. sayfasında verilen çevirmen biyografisinde de hiç söz edilmemiş bu durumdan. Oysa yazarın Mark Twain ödülünü alması kadar önemli bir bilgi bu. Peki ne oldu şimdi? Gösterilen saygı nerde kaldı?

Hayalet Çevirmen

Bir de ünlü bir yazar olmayan (ama yine ünlü) bir başka Simenon çevirmenine bakalım. Dizinin 5. Kitabı, Georges Simenon’un “Üç Kardeştiler” romanı. Bu romanı Oğuz Alplâçin çevirmiş. Ama o da ne, kapakta yine yazarın yanında, yine iri puntolarla, ama bu defa adı değil, lakabı yer alıyor çevirmenin. Evet, çeviren Hayalet Oğuz diye basmışlar. Ama öyle birisi yok ki. Hayalet Oğuz, sağlığında Oğuz Alplâçin’e takılmış bir lakap. Bizim yaşımızdakilerin, bu adı ilk önce Tezer Özlü’nün bir hikayesinde duyduğunu düşünürsek, Hayalet Oğuz’un bir edebiyat kahramanı olduğunu bile söyleyebiliriz. Everest yayınları bir adım daha ileri gitmiş ve çevirmenin adını da değil, lakabını kapağa koymuş: sadece lakabını, çevirmenin adı yine yok. Peki ne hakla? Buna kim karar veriyor, dahası böyle bir karar verilebilir mi?

Kitabı okumaya başlarken, yine yayıncının açıklamasıyla karşılaşıyorum. Oğuz Alplâçin de bazı cümleleri eksik bırakmış, atlaya zıplaya çevirmiş. Yayınevi de benzer gerekçelerle 1961 Ceylan Yayınları baskısına sadık kalmayı tercih etmiş. Anlaşılan bir dönem çevirmenlerin ve yayıncıların geleneğiymiş bu, atlaya zıplaya çevirmek. Eğer kitap usta ve ünlü bir çevirmen tarafından çevrilmişse ve telif süresi henüz dolmamışsa, okurun önüne sunulanla yetinilmesi adeta bir kader. Fakat elimizdeki örnekte bunun bir gerekçesi de var gibi. Çünkü Oğuz Eren’in yazdığı önsözden, Simenon’un, güzel cümleleri atma eğiliminde olduğunu öğreniyoruz. Bu bilginin ardından Oğuz Eren ekliyor: “Elinizdeki çeviriyi orijinal metin ile karşılaştırdığımızda, yazarın bu çabasına çevirmenin de iştirak ettiğini, yazarın atmadığı bazı cümleleri de Hayalet Oğuz’un attığını görüyoruz.” Anlaşılan, çevirmen yazarın zihnine nüfuz etmiş, ve sonunda ortaya mükemmel bir eser çıkmış. Bu arada kitap Fransızca orijinalinden değil, İngilizce çevirisinden çevrilmiş; belirtildiği gibi, çevirmen gereksiz gördüğü cümleleri atmış; bu arada tipik bir Simenon karakteri olan Eddie, çeviride biraz silikleşmiş, ama ne gam. Usta bir çevirmenin çevirisini okuyoruz. Ayrıca, ünlü olan çevirmenin adı değil lakabı olduğuna göre, bize de bunu sineye çekmek kalıyor.

Aynı önsözden Oğuz Alplaçin’in (önsöz yazarı ondan elbette ‘Hayalet Oğuz’ diye söz ediyor) “içine sinen, beğendiği işlere “Oğuz Alplâçin, beğenmediklerine ise “Oğuz Haluk” imzasını” attığını, “Üç Kardeştiler’in çevirisini beğenmiş olsa gerek; Alplâçin imzasıyla” yayınlandığını da öğreniyoruz. Peki, Oğuz Alplâçin, çevirisinin ‘Hayalet Oğuz’ adıyla yayımlanmasına ne derdi acaba?

Yine de diyorum, daha kötüsü de olabilirdi; meğerse, Oğuz Alplâçin’e ‘Hayalet’ lakabını veren Selahattin Hilav, ondan “Entelektüel Solucan” diye de söz edermiş! Ya Tezer Özlü, anlatısında bu ikinci lakabı tercih etseydi ve edebiyatsever camia çevirmeni bu adla tanımış olsaydı?

Adı geçen ve yararlanılan kitaplar:

Georges Simenon, Yaşamak Hırsı, Çeviren Sait Faik Abasıyanık, Everest Yayınları, İstanbul Ekim 2016

George Simenon, Üç Kardeştiler, Everest Yayınları, İstanbul Şubat 2017

Tezer Özlü, Eski Bahçe; Ada Yayınları, İstanbul 1978

Sezer Duru, Orhan Duru (Haz.), O Pera’daki Hayalet, Yapı Kredi Yayınları Şubat 2011

Edith Grossman, Çeviri Neden Önemlidir, Çeviren: Ayşe Ece, Yap Kredi Yayınları İstanbul, Ocak 2017

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl