Ana Sayfa Kritik HAMAMLARIN TARİHİ GELİŞİMİ

HAMAMLARIN TARİHİ GELİŞİMİ

HAMAMLARIN TARİHİ GELİŞİMİ

HAMAM KÜLTÜRÜNÜN MARDİN RADVİYYE HAMAMI ÜZERİNDEN İNCELENMESİ

Dünyanın ilk medeniyetlerinin kurulduğu yerlerden birinin Mezopotamya olması rastlantı değildir, Fırat ve Dicle nehirleri arasını adlandıran Mezopotamya, diğer adıyla Bereketli Hilal sulak bir coğrafyadır. Geçmişi M.Ö. 5000’li yıllara kadar uzanır. İlk Mezopotamya medeniyetlerinden Sümerler, Akadlar, Elamlar, Asurlar ve Babiller bu topraklarda kurulan ilk devletlerdir. Bu kavimler coğrafyanın sulak olması, tarıma ve hayvancılığa uygun olması nedeniyle buraya yerleşmişlerdir. Burada hayatın sürdürülebilirliğini ve gelişebileceğini keşfetmişlerdir. Hayatın sürdürülebilirliğinin temel koşullarından biri sudur. Susuz hayat düşünülemez. Temizlenmek, arınmak da insanın temel ihtiyaçlarından biri olup ancak su ile gerçekleştirilmesi mümkündür.

 

Hamam adının Arapça ısınmak anlamındaki “hamm” sözcüğünden geldiği ve “hamem”, yani ısınılan yer sözcüğünden türediği söylenmektedir. Hamam ısınılan yer, yıkanma yeri anlamını taşır. İlk hamamın Asur kralı III. Şalmanezer hamamı olduğu söylenir. Dini kaynaklara göre ise ilk hamam Hazreti Süleyman’a aittir. Bazı kaynaklara göre de 6000 yıl önce Sümerler zamanında hamamların mevcut olduğu söylenmektedir.

 

Hamamlar antik çağdan günümüze kadar Anadolu’da yaşayan medeniyetlerde her dönemde her din için temizlik sorumluluğu olmasının ötesinde sosyal ve kültürel bir alışkanlık olmuştur.

Roma ve Yunan kültürlerinde halka açık yıkanma şeklinde o kentin eğitim ve spor kurumlarının bir parçası olmuştur, Roma hamamları, Gymnasium olarak adlandırılan bu kurumlar daha sonra Helenistik dönemde sıcak hamamlara dönüşmüşlerdir. Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra Roma hamamları Osmanlı hamamlarına dönüşmüştür. Durgun suda yıkanmanın temizleyici olmadığına inanan zihniyet ile havuzlar yıkılarak onların yerine sıcaklık ve akar su esaslı hamamlar yapılmıştır.

 

Hamamlar, Selçuklular zamanında yapısal olarak gelişmiş ve anıtsal özellik kazanmışlardır. İmaret geleneği olan Osmanlı devletinin vakıf eserleri arasında imaret olarak yapılmış hamamlar sık görülmektedir. İmaret Osmanlı döneminde fakirlere ve medrese talebesine sıcak yiyecek dağıtmak amacıyla kurulmuş hayır müessesesidir.  Medrese, cami ve hamam üçlemesi olan külliyeler gelenek halini almıştır. Bu anıt yapıların Mimari özellikleri, taş işçiliği ve görselliği ile dikkatleri çeker. İslam dini temizliğe önem verdiği için hamamların camilerden önce inşa edilmesi, camiyi inşa edecek kişilerin bu kutsal görevi yaparken abdestli, temiz olması gerektiği düşüncesinden doğmuştur.

 

İlk yerleşim bölgelerinde insanların temizlenmek, yıkanmak, şifa bulmak için kullandıkları yer olarak inşa edilen, birer kapalı oda şeklinde olan hamamların giderek yapısal olarak büyümesi ve insanların ortak kullandıkları mekanlara dönüşmeleri, insanların sosyalleşmesine sebep olmuştur. Hamamların yapısal özellikleri, kullanış şekli, götürülen eşyalar hamam kültürünü oluşturmuştur. Bu eşyalar ve eşyaların kalitesi sınıfsal konumun belirleyicisi olmuştur.

Kildanlik ve kirdenliklerin bakır yada gümüş kaplama olması, gümüş işlemeli nalınlar, taslar, bohçalar sınıf göstergesi olmuştur.

 

Mardin’de bulunan Radviyye Hamamı Osmanlı hamamlarının genel özelliklerini taşıyor. Hamam farklı bölümlerden oluşmaktadır; Soğukluk (Camekan), Ilıklık, Sıcaklık ve Külhan. Hamamın kapısından girişte soğukluk bölümüne geçilir, burası yol sonrası oturup dinlenilen yerdir, buraya soğuk halvet de denir. Hamamın en geniş bölümüdür, giysi dolapları, ayakkabı dolapları burada bulunur. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra Ilıklık bölümüne geçilir. Burada traşlıklar, tuvaletler, lavabolar bulunur. Daha sonra hamamın sıcaklık bölümüne geçilir, hamamın en sıcak yeri olup ortada göbek taşı duvar diplerinde kurnalar, duvarlarında nişleri ile turistlerin bugün hala dikkatlerini çekmektedir.  Bazı hamamlarda geniş işlemeli kurnalar özellikle “Gelin hamamı” ya da” Damat hamamı” ritüelleri için yapılmıştır. Sıcaklık bölümünün köşelerinde bulunan küçük odacıklara Halvet de denir. Her sıcaklık bölümünün üzerinde muhteşem bir kubbe ve kubbenin içinde camdan yapılmış “Fil gözü” denen yuvarlak cam aydınlatmalar bulunur. Bu yuvarlak camlardan süzülen ışınlar atmosfere ayrı bir güzellik katar. Sıcaklık bölümünde yıkanılır, sohbet edilir. Gelin hamamı ya da Damat hamamı günlerinin eğlenceleri, ziyafetleri dillerde dolaşır. Adeta bir görsel şölene döner. Gelin hamamlarında “Natır” kadın yıkayıcılar, Damat hamamlarında “Tellak” denilen erkek yıkayıcılar güzel bahşiş toplardı.

 

Hamamın son bölümü olan Külhan hamamın ve sıcak suyun ısıtılmasının sağlandığı bölümdür. Suyun ısıtıldığı kazan ve ısıtma işleminde kullanılan yakacak bu bölümde bulunur. Kaynayan suyun zeminden geçen kanallar ile dolaştırılması ile sıcaklık bölümü ısıtılmaktadır. Örneğin Sıti Radviyye Hamamında kaleden gelen su kazanda kaynatıldıktan sonra hamamda çalışan kişilerce kovalarla sıcaklık bölümüne taşınırdı, burada soğuk su ile karıştırılarak kullanılırdı. Bu bölümden sorumlu kişiye Külhanbey denirdi. Zamanla külhanda kalan evsiz kişiler yüzünden külhanbey sözcüğü anlam değiştirerek “kabadayı, serseri kimse” anlamında kullanılmaya başlandı.

 

Hamamların kullanımı günün saatlerine göre ya da günlere göre erkeklerin ve kadınların kullanımı için ayrılırdı. Hatta kullanımlar dine göre de ayrı zamanlara bölünürdü. Gününü şaşırıp da gelenler için kapıya her zaman erkek ya da kadın zamanı olduğunu belirleyen renkli peştamallar asılırdı.

 

Modernleşme süreci içinde gelişen ekonomik ve sosyal hayat şartları ile birlikte hamama gitme geleneği yavaş yavaş terkedilmeye başlamıştır. Artık evlerde modern banyoların olması, sürekli sıcak su bulunması ve evde yıkanmanın daha hijyenik olarak kabul görmesi nedeniyle hamama gitme alışkanlığında azalma görülmektedir. Hamamların yerini bir taraftan yüzme havuzlu termal tesisler, bir taraftan sıhhi banyolar almıştır. Hamamlar artık kültürel miras, anıtsal eserler olarak anılmaya başlamıştır.  Geçmişten gelen bazı hamamların müzeye çevrildiği de görülmektedir. İlk hamam müze Beypazarı’nda bulunan Rüstem Paşa Hamamıdır. Gaziantep’te Hamam Müzesi gibi başka örnekler de mevcuttur. Hamamlar artık türkülerde, filmlerde, tablolarda, masallarda ve anılarımızda yaşayacaktır.

 

 

*And, M. (1979). Türk hamamının kültürümüzde ve sanatımızda yeri ve önemi.

Ulusal Kültür, (15), 54-77

*Suavi Aydın vd. (2019) Aşiret, Cemaat, Devlet, Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

*Yegül, F. K. (2009). Anadolu ve su kültürü: Türk hamamları ve yıkanma geleneğinin kökleri ve geleceği. Anadolu/Anatolia 35, 99-118.

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl