Ana Sayfa Kritik Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor

Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor

Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor

Çeviri: Ali Tacar

Bu yazı The Menu hakkında spoiler içermektedir.

Korku/komedi filmi The Menu‘nün Disney+’da gösterime girmesi, kaliteli yemek dünyası için şimdiden bir hesaplaşma yılı olarak şekillenmeye başlayan yılın başlangıcını işaret ediyor.

Geçtiğimiz sonbaharda gösterime giren filmin yönetmenliğini, büyük beğeni toplayan Succession dizisinin yapımcılığı ve yönetmenliğiyle tanınan Mark Mylod üstleniyor ve lüks yemek kültürünü hicvediyor.

Yemek ve edebiyat çalışmaları ile cinsellik çalışmaları alanlarındaki uzmanlığımızı bir araya getirdiğimizde, filmin en temel bedensel zevkler bile pazarlanabilen, satın alınabilen ve satılabilen metalara çevrildiğinde geriye ne kaldığını düşünmemizi istemesiyle ilgileniyoruz.

Kanlı yüzleşme

The Menu, seçkin ve uzak bir restoran olan Hawthorn’da aşırı çalışkan restoran çalışanları ile elit müşteriler arasında yaşanan kanlı bir çatışmayı anlatıyor. Restoran, ünlü yönetici şefi Julian Slowik (Ralph Fiennes) tarafından yönetilmektedir.

The Menu hakkındaki yorumlar genellikle Hawthorn’un yemeklere bayılan zengin müşterilerine, yüksek eğitimli ve itaatkâr personeline ya da titiz ve çılgınca katil şefine odaklanıyor.

Bu karakterler ilgi çekici olsalar da aynı zamanda birer parodidirler. Bunun en uç örneği, saygın şefin yemeklerini deneyimlemek için o kadar çaresiz olan ve kendisinin (ve diğerlerinin) orada öleceğini bile bile Hawthorn’a giden gurme Tyler’dır (Nicholas Hoult).

Tyler absürd bir şekilde eğlenceli olsa da film, haute cuisine[1] dünyasına aşina olmayan baş karakter Margot’nun bakış açısından yola çıkarak ilerler.

Margot’nun önemi sadece kaliteli yemek kültürüyle fazla deneyimi olmayan ya da bu kültüre yönelik eleştirilerle empati kurabilen izleyicilerin onunla ilişki kurabilmesinden kaynaklanmaz. Margot’nun bakış açısı, filmin yemek, emek ve zevk konularını ilginç ve karmaşık bir şekilde ele alışını anlamak için de çok önemli.

Gösterişli teknikler

Margot en başından itibaren restoranın gösterişçiliğinden ve jelleştirme[2] gibi avangart tekniklerinden rahatsız olur.

İzleyiciler onun göz devirmeleri ve kaba kıs kıs gülüşleriyle özdeşleşebilir ve hatta örneğin şefin yaptığı rutin karşılama konuşması Tyler’ı gözyaşlarına boğduğunda da aynı şeyi yapabilirler.

Margot’nun bu etkileyici tepkileri filme mizah katar ve Şef Julian’ın “şimdiye kadar oluşturulmuş en büyük menü” dediği şey için yaptığı planların gülünçlüğünü gösterir.

Verenler ve alanlar

Hawthorn’un personeli ve sıradan müşterilerinin aksine Margot, şefin “verenler” (hizmet çalışanları) ve “alanlar” (zengin müşteriler) arasında yaptığı ayrıma kolayca uymaz.

Sonradan öğreneceğimiz üzere, Margot Hawthorn’dayken de çalışmaktadır: Tyler tarafından işe alınan bir seks işçisidir, bunun onun ölümü anlamına geleceğini bilmesine rağmen.

Restoran çalışanları gibi Margot da Tyler gibi, hizmetinde çalıştıkları işçilerin hayatlarını hiçe sayan çekilmez (ve tehlikeli) müşterilerin kapris ve arzularına maruz kalmaktadır. Margot aynı zamanda restoranın bir müşterisidir. Hem hizmet eden hem de hizmet edilen tek karakterdir.

Yemek yeme ve sınıfsal statü

Margot ayrıca yemeği bir sanat nesnesi ya da ustalaşılması gereken bir konu olarak ele almadığı ya da sınıfsal statüsüne işaret etmek için yemediği için de farklıdır. Onun yemekle ilişkisi daha bedensel ve dokunsal bir yakınlıktır. Margot açtır ve doyurulmayı talep eder.

Diğerleri The Menu’nün restoran endüstrisindeki çalışma koşullarını nasıl yorumladığına dikkat çekmiştir. Bu kesinlikle filmin incelediği önemli bir konu ve özellikle de restoranların COVID-19 salgını sırasında keskin bir şekilde ortaya çıkan sektörün sürdürülebilirliğine ilişkin uzun süredir devam eden endişelerle hesaplaştığı bir dönemde önem taşıyor.

Örneğin, bu işçi sorunları göz önüne alındığında, kaliteli yemek endüstrisinin gelecekte var olup olmayacağına dair sorular ortaya çıkıyor. 2021’de “Dünyanın En İyi Restoranı” seçilen Kopenhag’daki Noma isimli restoranın, yakın zamanda kapatılmasıyla özellikle kamuoyuna açık hale gelen sorular ortaya çıkmaya başladı bile.

Yatırım yapılan işçiler

Ancak Hawthorn’un personeli sadece kendilerini ezenlerden intikam alan işçi sınıfı savaşçıları olarak anlaşılmamalı. Onlar da kaliteli yemek kültürüne yatırım yapmakta ve müşterileri gibi benzer bir mükemmellikte ısrar etmektedirler.

Güzel yemeklerin ne hale geldiğini absürt bir şekilde komik ve acımasız bir şekilde ele alan Hawthorn’un müşterileri ve çalışanları, ateşli (ve jelatinimsi) ölümlerine kadar rollerini yerine getirirler: servis yapmak ve servis edilmek, yemek pişirmek ve yemek.

Margot hem yemek pişirmekten hem de yemek yemekten alınan zevklerin farkındadır.

Şef Julian’ın Margot’ya işinden zevk alıp almadığını sorduğu bir sahnede, Margot eskiden zevk aldığını ama artık almadığını söyler. Yine de, diğerlerinin aksine, hayata ve yaşamaya karşı hâlâ güçlü bir iştahı olduğu açıktır.

 

Zevke duyulan açlık

Margot, Şef Julian’dan kendisine çizburger yapmasını isteyerek (çünkü “hala açtır”) hem müşteri olarak konumunu güçlendirir hem de ona birinin gerçekten yemek istediği bir yemeği pişirmenin zevkini hatırlatır.

Hayatı için gerçekten savaşan tek karakterdir. Bu arzuları (yaşamak ve hayattan zevk almak) nedeniyle Hawthorn’dan sağ çıkan tek kişi o oluyor; elinde lezzetli ve doyurucu bir paket çizburgerle.

Kasap bıçağı kullanmakta usta insanların insafına kalmış bir adada kapana kısılma fikri korkutucu olsa da, The Menu’nün asıl dehşeti ve ironisi yemek, yemek yeme ve yemek pişirmek odağında kapitalizm altındaki insanların dünyevi ve bedensel zevklerini nasıl kaybettiğinden geliyor.

 

 

*Bu yazı THE CONVERSATION dergisinden çevrilmiştir. Metnin orijinali 26 Ocak 2023 yılında yayınlanmıştır.

[1] Haute cuisine veya grande cuisine, titiz hazırlık, ayrıntılı sunum ve yüksek kaliteli malzemelerin kullanımıyla karakterize edilen bir yemek pişirme tarzıdır. (ç.n.)

[2] En çok kullanılan tekniklerden biri olan jelleştirme, sıvı haldeki bir malzemenin durağan ve elastik bir yapıya dönüştürülmesi için kullanılır. Jelleştirmeyi klasik mutfak tekniklerinden ayıran en önemli özelliği içindeki hidrokolloidlerdir. (ç.n.)

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl