Ana Sayfa Kritik Profesyonel Hasta Refakatçısı

Profesyonel Hasta Refakatçısı

Profesyonel Hasta Refakatçısı

Bir tiyatrocu, bir sahne gösteri sanatçısı hayal edin, ki bedeninin bütün hücreleriyle, eti kemiği ve sinirleriyle sizin karşınızda bir hayatı canlandırıyor olsun; eksiksiz, fazlası var…

Hiç bilmediğiniz birisini size, sizin için anlatıyor.

Shakespeare’ın ünlü metaforuyla, ¨İnsanı insana insanla insanca anlatmak¨ sanatı olan tiyatronun İstanbul’daki bir küçük oda tiyatrosu köşesinde, sahne emekçisi, yaratıcısı Hasan Demirci, bu sezon ortaya koyduğu pek çok eserin arasında, tuhaf bir karakterin hayat hikâyesini bizlere sunuyor.

LAZARUS başlıklı oyun bir hastanenin koğuşlarına sıkışmış, kendine orada hayat, hastalara ise ölüm arayan bir tür Zebercet karakteriyle karşımıza çıkıyor.

Evet, teşbihte hata olmaz deyişine uygundur Zebercet yakıştırması.

Yusuf Atılgan’ın, Türk Edebiyatı’nın yüz akı romanlarından Anayurt Oteli’ndeki yalnızlaşmış, topluma yabancı ve kişiliği erozyona uğramış otel kâtibi Zebercet’i sahnede seyretmek için Hasan Demirci’nin canlandırdığı, zavallılığın sınırlarındaki kahramanı, 100 metre karelik küçük bir oda tiyatrosunda bulabilirsiniz.

Üsküdar’ın (Nedense, idari nedenle bölünmüş olup Kadıköyü’ne sınır olmasından dolayı daha Kadıköylü ve bu ilçemize layık gibi duran) Acıbadem’indeki ThinkHouse Tiyatro ve Etkinlikler yerleşkesinde, buranın 2020 yılında Tuba Akkaya ile birlikte kurucularından Fırat Devecioğlu’nun kaleminden çıkmış oyunda kendisine iş icat edip ¨Profesyonel Refakatçı¨ olmaya başlayan bir tuhaf karakterle tanışıyoruz.

Annesiyle derdi var; bütün erkek çocuklarında yok mu sanki!

Saklayıp gizlerler ama illa vardır; ayrı mevzu, geçelim!

Bizim kahramanımız annesinin ölümü ardından kendi başından geçenleri anlatıyor.

Bir şirkette fotokopi odasının görevlisi; ¨Ben Fotokopi Mezarlığı bekçisiydim!¨ diyor, kendisini tanıtırken. ¨Emir cümlelerini sevmiyordum!¨ diyor, ona şunu çek bunu çek diyenlerden bıkmış. Oradan kovulmuş tabii, ne yapacağını bilmezken, ayakları onu bir gün bir hastaneye taşımış.

Nasıl olduğunu sormaya gerek yok, zira oyunun sürrealist bir kurgusu var; gitmiş işte, bir şekilde.

Nöroloji Servislerinde kendi başlarına terk edilen, aklı başında kalmamış, yarı komada hastaların arasından birisinin başucunda beliriyor. Tek kişilik oyunda hem annesinin son nefesini verdiği kampet yatağında biz o hastayı, hem ötekileri o yatağın üstünde görüyoruz.

Kısa süre sonra, eziyet çeken o hastayı sükunetine kavuşturuyor, ölüm fermanını elleriyle vererek hallediyor bu tanrısal görevi.

Sonra hastanenin refakatçısı olmayan 6.Katına çıkıyor, orada hasta bereketi var, mebzul miktarda, hepsine refakatçı kesiliyor.

Buna bir kart veriyor hastane yönetimi; günde 3 öğün yemeği geliyor, ihtiyaçlarını da karşılıyor. Kimse ona sen kimsin demiyor. Herkesin gözü önünde saklanıyor hayattan; annesinden, geçmişinden, paçasından zavallılık akan eksik insanlığından…

Bir küçük çocuğu tanrısına göndermek isterken bunu beceremiyor, ellerine kızıyor, oysa yastığı iyice dayamıştı çocuğun başına, ağzına, nefesini kesmeye çalışmıştı.

Hastanede bir tür ötenazi memuruna dönüşüyor, ölüm meleği oluyor; boynunda refakatçı kartı asılı anti-kahraman kahramanımız.

Hasan Demirci, yüzündeki ter damlacıklarını kendisini bu kahramana kaptırdığı

bir saatlik oyununda gizlemeden, terden sırsıklam gömleğine şıp şıp damlatarak rolünün hakkını veriyor; artık tiyatrocu Hasan Demirci yok, ölümün refakatçısı var karşımızda…

Öldürdüğü ilk hasta Lazarus Etkisi denilen bir refleksle ölüm anında bir kez canlanır gibi doğrulur yatağından, sonra tekrar yok oluşuna teslim olur.

Oyun yazarı Fırat Devecioğlu’nun bu başlığı seçişi anlamlıdır!

Lazarus, Kutsal Kitaba göre, öldükten sonra Hazreti İsa tarafından mucizesiyle diriltilen kişidir. Lazarus, Beytanyalı bir Yahudidir, Hristiyanlıkta aziz mertebesine ulaşır; zira İsa’nın elleri ona dokunmuştur.

İnsan tabiatının en acımasız düşmanı ve son hali olan ölüme karşı sadece İsa’nın elleri çaredir, tiyatromuzda Hasan Demirci’nin canlandırdığı eski fotokopici, şimdinin profesyonel refakatçısının elleri ise ölüme davetiyedir.

Think House

Acıbadem Mahallesi

Acıbadem Caddesi No:224-H

Üsküdar-İstanbul

hello@thinkhouseistanbul.com

533 051 3275

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl