Ana Sayfa Vizör STAR WARS ÜZERİNE AYKIRI DÜŞÜNCELER

STAR WARS ÜZERİNE AYKIRI DÜŞÜNCELER

STAR WARS ÜZERİNE AYKIRI DÜŞÜNCELER

Son Jedi, Star Wars çılgınlığına eklenen yeni bir halka olarak bu hafta izleyiciyle buluşuyor. Serinin sekizinci filminde, Jedi dünyasına adım atan Rey’in, Luke, Leia, Finn ve Poe gibi isimlerle geçmişin sırlarına doğru yapacağı yolculuktan önce, tüm zamanların en popüler film serisini mercek altına almaya çalışacağız.

Bir Uzay Westerni

Popüler sinemada türlerin revizyona tabi tutulmasına örnek olarak gösterilebilecek seri, bir “uzay westerni” olarak ilk kez 1977 yılında izleyiciyle buluşmuştu. Luke Skywalker adındaki bir gencin serüvenlerini konu alan filmin başlangıcında, kahramanımızın eski bir Jedi şövalyesi olan Obi-Wan ile tanışmasına tanık oluyorduk. Kendisini yetiştiren amcasının ölümünden sonra yalnız kalan Luke’a geçmişi hakkında bazı bilgiler veren Obi-Wan, Prenses Leia tarafından görevlendirilmişti. Böylece kendisini imparatorluk güçlerine karşı savaşan bir grup asinin yanında bulan Skywalker, Darth Vader’a karşı mücadele edecekti.

Film, yönetmen George Lucas tarafından 9 bölüm halinde tasarlanmış; ancak stüdyo, öykünün 4. bölümüne tekabül eden “Yeni Bir Umut” için ikna edilebilmişti. (Bu arada Lucas’ın ücretini düşürerek filmin bazı haklarını satın aldığını ve bunun da sinema tarihinin en kârlı girişimlerinden olduğunu hatırlatalım.) Hollywood’da makûs bir talihe sahip olan ve 50’lerdeki komünizm paranoyasını deşifre eden bilim kurgulardan farklı bir rota izleyen seri, bir yandan da 80’lerde doruğa çıkacak ticari filmler adına parlak bir başlangıcı simgeliyor, madalyonun diğer tarafında ise kulaklara başka şeyler fısıldıyordu.

Politik İtirazlar

Michael Ryan ve Douglas Kellner’ın, çağdaş Hollywood sinemasının ideolojisi ve politikasını merkeze aldıkları “Politik Kamera”da (Ayrıntı Yayınları, 1997) ele aldıkları gibi film, 60’ların özgürlükçü özellikler gösteren sinemasına alternatif anlamına geliyordu. İkiliye göre Star Wars filmleri, gerçekte bir şövalye olduğunu öğrenen üstün beyaz adamın kudretini ve erkekliğini kanıtlaması üzerine kuruluydu. Ayrıca devlete karşı bireyciliği, bilim ve akılcılığa karşı inanç ve duyguyu öne çıkarmakta, Amerikan muhafazakâr ideolojisinin sosyalizme duyduğu korkunun dışavurum aracı olmaktaydı.

Kahramanın bir tür kozmik ruhani kudretle donatılmış olması ve filmde elit askeri liderliğin tanrısal bir irade olarak sunulması bu görüşleri doğrular nitelikteydi. Buna, Soğuk Savaş terminolojisine yedeklenerek düşman askerlerin Sovyet üniformasıyla resmedilmesi de eklenebilirdi. Ryan ve Kellner, son tahlilde Star Wars filmlerini, “saldırgan eril bireycilik, rekabet ve tahakküm gibi ‘erkeksi’ özelliklerin piyasada imtiyazlandırılmasına” bağlıyorlardı.

Erkek Kapitalistlerin Dünyası

Star Wars serisi; Kennedy ve Martin Luther King cinayetleri, emperyalist politikalarının Vietnam’da bataklığa saplanması, Nixon döneminin başarısızlıkları ve Watergate’i içine alan bir süreçte çıkmaza giren muhafazakârlığın yeni bir çıkışa yönelmesinin ipuçlarını taşıyordu. Bu durum, içine kadınları, siyahîleri, küçük işadamlarını, orduyu; hatta Ewoklar örneğinde olduğu gibi Üçüncü Dünya insanlarını da alarak bir konsensüs yaratma faztezisinde kendisini göstermekteydi. Ayrıca bireyci etik mitosuna uyarak inandığı yolda yürüyen bireyin kutsanması da 60’ların liberal politikalarına getirilmiş bir eleştiri olarak okunabilirdi. Bu bağlamda, iki yazarın Reagan dönemine atıfta bulunarak, “özgürlük ve faşizmin ittifak içinde bulunduğu” öngörüsü ve erkek kapitalistlerin servet ve iktidar sahibi olmaları yolunda verilen uğraş, filmin temel motifleriyle açık bir uyum gösteriyordu.

Sonuç olarak bütün bu tezlerin, “bir filmin asla yalnızca bir film olmadığı” görüşünü doğrular nitelikte olduğunu vurgulayarak yazımızı noktalayalım.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl