Ana Sayfa Litera YAZILAMAYAN ŞİİR

YAZILAMAYAN ŞİİR

YAZILAMAYAN ŞİİR

farklıdır yazılmayan veya

birçok hiç bitirilmeyen

 

şiirden —siste kaybolan,

rüzgârsız enlemlerde başıboş

 

sürüklenen teknelerden,

işe yaramaz haritalardan, yitirilen sulardan—

 

Yazılamayan şiirde

yoktur hiçbir tehlike,

 

hiçbir ağır anlam yükü,

hiçbir anlam. Ki bu,

 

onun ihtişamıdır, bu şekilde

imkânsızın simgesine dönüşür,

 

başarısızlığın

ya da kaybın değil.

 

Böylece rüzgâr yükselir. Gün görmüş yelkenler

dalgalanır ve hava daha bir tatlılaşır.

 

Yeşil bir ada peyda olur.

Kurtulur herkes.

 

 

 

 

___

 

 

 

NOT

Lawrence Raab’ın “Yazılamayan Şiir” (The Poem That Can’t Be Written) başlıklı şiiri, The New Yorker dergisinin 6 Nisan 2009 tarihli matbu edisyonunda yayımlanmıştır.

 

TÜRKÇEYE ÇEVİREN

Erkan Karakiraz

 

[Çevirmenin notu: “Angela Schanelec’in 2016 tarihli ‘Der Traumhafte Weg’ (The Dreamed Path) filmini izliyordum. Şiir, filmin 79. dakikasında, yıllar sonra tekrar çıkıverdi karşıma. O kısacık sekansta, Phil Hayes’in canlandırdığı karakter, bir restoranda yemeğini ve içkisini bitirmiş, parasını ödemiş, masasına para üstü olarak bırakılan bozuklukları almaktadır. Masanın üzerinde açık duran dergi sayfasında bir anlığına şiir görünür. Dergiyi bulup tekrar okudum şiiri ve oturup Türkçeye çevirdim.”]

 

 

 

***

 

 

LAWRENCE RAAB

Lawrence Raab, 1946, Pittsfield, Massachusetts doğumlu, Amerikalı şairdir. Raab, 1968’de Middlebury College’ı ve 1972’de Syracuse Üniversitesi’ni bitirdi. 1970-71’de Amerikan Üniversitesi’nde, 1976’dan günümüze Michigan Üniversitesi ve Williams College’ta retorik profesörü olarak ders verdi. Çalışmaları, The New Yorker ve Virginia Quarterly Review’da yayımlandı. 1974-2015 yılları arasında on şiir kitabı yayımlayan Raab’ın başta ‘National Poetry Series’ (1992) ve ‘Guggenheim Fellowship’ (2007) olmak üzere çeşitli ödülleri bulunmaktadır. Şair, halen Williamstown, Massachusetts’te yaşamaktadır.

 

 

 

***

 

 

Şiirin orijinali:

 

 

THE POEM THAT CAN’T BE WRITTEN

 

is different from the poem

that is not written, or the many

 

that are never finished—those boats

lost in the fog, adrift

 

in the windless latitudes,

the charts useless, the water gone.

 

In the poem that cannot

be written there is no danger,

 

no ponderous cargo of meaning,

no meaning at all. And this

 

is its splendor, this is how

it becomes an emblem,

 

not of failure or loss,

but of the impossible.

 

So the wind rises. The tattered sails

billow, and the air grows sweeter.

 

A green island appears.

Everyone is saved.

 

.

.

.

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl