Ana Sayfa Art-izan 21. Yüzyıl ve Çağdaş Sanat Algısı

21. Yüzyıl ve Çağdaş Sanat Algısı

21. Yüzyıl ve Çağdaş Sanat Algısı

Sanat tarihinde dönemselleştirme ve tarihlendirmeler göreceli olmaktadır. Dönemselleştirmeler, bir olguyu belirli göstergeler, ölçütler kullanarak o doğrultudaki değişimin izlenmesi ile yapılabilmektedir. 21. yüzyılda sanat, öncelikle “yüzyıl” ölçeğini taşımaktadır. Sanat tarihçileri modern sanatın başlangıcını 19. yüzyılın son çeyreğinde izlenimciler ile başladığını kabul etmiş olsalar da John Ruskin 1860’ta beş cilt olarak yazdığı “Modern Painters” kitabının ilk cildini 1842’de yayımlamış, dönemin adını koymuştur. Yine Ruskin ile aynı dönemde Paris’te Charles Baudelaire, 1846’da modern hayatın ressamına uzanarak dönemin eleştirisinde bulunmuştur. Baudelaire, başka bir makalesinde sanat ve modern yaşam teknoloji ilişkisini sorunsallaştırmış, fotoğrafın sanat olup olmadığını sorgulamıştır.

Fotoğraf, resmi etkilemekle ve bağımsız bir sanat dalına dönüşmekle birlikte, diğer sanat dallarının pratiklerinin teknolojik buluş ve gelişmelerinin de birincil etkenlerinden olmuştur.

Wilhem Conrad Röntgen, 28 Aralık 1895’te X ışını radyografisini, daha sonra kendi adıyla anılacak olan Röntgen filmini gerçekleştirecektir. Bu olay görüntüleme sınırlarının değişimi olmuştur. Sigmund Freud ,1900’de “Rüyaların Yorumu”, “Gündelik Hayatın Psikopatolojisi”, ruhsallığın ve bilincin sınırlarını dönüştürmüş ve psikanalizi yaratmıştır. Bu örneklerden de görüldüğü üzere 20. yüzyıl takvimdeki 1900’lü tarihlerin öncesinde başlamıştır. 20. yüzyılın ilk çeyreği yüzyıla affedilen “hız çağı” nitelemesinin sanat tarihi yönünden önemini belirtmektedir.

Fotoğraf gerçekliğinden, fiziksel dünyayı betimlemekten uzaklaşan sanatta izlenimden dışa vuruma, formu parçalamaktan fütürizm’e konstrüktivizme, Dada’dan insan yapısı olan her şeyi sanat olarak konumlandıran hazır nesneye uzanan tüm arayışlar, tüm estetik algı ve değerleri yıkmış ve yeniden inşa yoluna gitmiştir.

Ütopyacı Sosyalist olarak bilinen Saint Simon, “modern sanat”ın inşa sürecinde öncü bir rol edinmiştir. Simon, 1830’da öncü birlik anlamındaki (askeri bir terim) avangardı toplumsal, siyasal bir mecraya taşımış, sanat ve sanatçıyı avangardın asli temsilcisi olarak göstermiştir. Avangard kavramı, 20. yüzyılda siyasaldan bağımsızlaşarak, tümüyle sanat ve estetik alanına özgü bir nitelik kazanmıştır. Clement Greenberg’in 1939’da “Avangard ve Kitsch” adlı makalesi, sanat tarihinin yazımında önem taşımaktadır. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra soyut dışavurumculuk, avangardın kendisi olarak kabul edilmiştir. Modernizmin merkezi Paris’ten New York’a taşınmış, temsilciliği de Avrupa’dan ABD’ye geçmiştir. Bu değişim, savaş sonrasında ortaya çıkan iki kutuplu “Soğuk Savaş” ve dünya gerçeğinin kültür ve sanat alanındaki uzantısı olarak da görülmüştür.

1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması, Varşova Paktı ya da Demir Perde Ülkeleri olarak da bilinen Doğu Bloğu’nun dağılması ve sonrasında, 1991 yılı sonunda Sovyetler Birliği’nin çöküşü, “Soğuk Savaş”ın taraflarından birisini yok etmiştir. Tüm bu süreç boyunca ideolojik savaş olan Soğuk Savaşın en devingen taraflarından biri, sanat ve kültür olmuştur. Bu olaylardan sonra dünyanın yörüngesi küreselleşme olarak ifade edilmektedir. Amerikan fütürolog Peter F. Drucker, 1989’da yazdığı “Yeni Gerçekler” isimli kitabında, 21. yüzyılın takvim tarihinden 30-35 yıl önce başladığını ifade etmiştir. David Harvey ise, yaklaşık 1972’den bu yana kültürel, politik, ekonomik faaliyetlerde köklü bir değişimin yaşandığına işaret etmektedir. Bu değişimlerle birlikte zaman ve mekânın algılanmasında yeni hâkim biçimlerin ortaya çıktığını ifade etmiştir. Bazı düşünürlere göre, sanayi toplumuyla birlikte ortaya çıkan modernizm, çok gerilerde kalmıştır.

Bu nedenle 20. yüzyılın son otuz yılını yeni bir dönem olarak değerlendirme eğilimi yaygın olup, üretim teknolojileri sistemleri yönünden post endüstriyel yapı olarak değerlendirmek gerekmektedir. Jean Francois Lyotard’ın 1979’da yayımladığı yapıtının ismi ile postmodern durum yaşanmıştır. 1990’larda Tarihin sonu sanatın sonu önermeleri, büyük yankılar yaratmıştır. 19. yüzyıl başlarına ve Hegel’e uzanmak gerekirse, ABD’li sanat tarihçisi eleştirmen Arthur Coleman Danto, Hegel’in önermelerini 20. yüzyılda ilk olarak güncellenmiştir. 1984’te yayımladığı “Sanatın Sonu” başlıklı makalesi tartışmalara yol açmış, 1997’de kitap haline getirmiştir. Danto, epey tartışma yaratan “Sanatın Sonundan Sonra” adlı kitabında, sanatın 1970’lerden sonra köklü bir değişim geçirdiğini ve tam anlamıyla tarih sonrası olduğunu ifade etmiştir. Çağdaş dönem mutlak bir özgürlük dönemi olmuştur. Bu özgürlükte kendi varlık koşullarını felsefi olarak sorgulayan bir sanat görüşünün eseri olmuştur. Danto, Batı sanat tarihi kanonu ve anlatısının Andy Warhol’un 1964’te deterjan kutuları (Brillo) kopyalarını sergilemesi üzerine kapandığını ileri sürmüştür.

Danto’ya göre, yeni dönemin sanatı postmodern sanattır ve postmodern sanat için postart kavramını kullanmıştır. Gerçekte post-artı ilk kavramsallaştıran 1960’larda Alan Kaprow olmuştur. Danto ‘dan sonra ABD’li sanat tarihçisi eleştirmen Donald Kuspit, 1984’te “Sanatın Sonu” adlı kitabında, sanatın sonu geldikten sonra ortaya çıkan sanatı, günümüzün sanatını ifade ederken Danto ile aynı görüşte olup, Kaprow’un postart kavramını kullanmıştır. 1978’de Jean Baudrillard, toplumsalın sonunu ilan etmiş, “Sanat Komplosu” makalesinde çağdaş sanatı vasatlığa, bayağılığa, atıklara, ideoloji ve değer diyerek hâkim olmakla bir hiç olarak değerlendirmiştir. Tüm boyutları ile maddi üretim düzeni teknikleri (kapitalizm, endüstri) yaşanmakta olan dönemsel zihniyet ve tarih birlikte post parantezine alınacak sanat, modern-postmodern tanımlamalarının dışına çıkarak güncel çağdaş olarak nitelendirilecektir. 20. yüzyılın bitiminden 21. yüzyıla geçerken, toplumsal, teknolojik ekonomik, kültürel ve düşünsel yapıdaki değişimler, dönemi nitelendirmektedir. Bu olgular tartışılırken, daima son bulma ve yeni bir başlangıç sorgusu yapılmaktadır, sanat için de durum böyle olmuştur.

Her türlü pratiklerin yerel düzlemden küresele dönüşmüş olduğu (üretimler, düşünsel oluşumlar vesaire) dünyada sanat da aynı durumu yaşamaktadır. 21. yüzyılda sanata yaklaşım öncelikli olarak, sanat ve iletişim olgusuna eğilmeyi gerektirmekte, 20. yüzyılda yazılı basından görsel, işitsel boyuta dönüşmüş olan iletişim dünyasının yüzyıl sonlarında dijitalleşmiş olduğu görülmektedir. 21. yüzyılda sanatın şekillenip algılanmasında bu gelişmeler rol oynayacaktır. 1917 yılında Marcel Duchamp, pisuvarın sanat eseri olduğunu savunduğunda, günlük yaşamdaki endüstri yapımı bir nesne, işlevsel anlamını yitirmiş, yeni bir bakış açısı altında, yeni bir düşünce ve anlam yüklenmiştir.

Duchamp, 1917, pisuvar

Bu yeni düşünce ve kavram sayesinde pisuvar, sanat eserine dönüşmüştür. Hazır nesne kavramıyla insan aklının en mantıksız haline geri dönüş yaşanılmakta, gerçekliği reddedilen objeler, sanat eserine dönüşmüş olmaktadır. Çağdaş sanatın tanıklık ettiği alt üst etme mantığı köklerini dadaist zihniyetten almıştır. Çağdaş avangart akımlarının çoğalmasını mümkün kılan dadaist akım, birbirinden farklı olan şeyleri birbirine katması, yaratıcı bir ürün gibi görünenleri ortadan kaldırmayı hedeflemek istemiştir. Dadaizmin bütün gayretleri sanatsal türleri birbirine karıştırarak, edebiyatı, sanatı, teknikleri bakımından birbirinden ayıran sınırları da ortadan kaldırmak olmuştur.

Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana sanatın belirleyici unsurları olarak, malzeme, imgeler ve mecralarla oynanan oyunlar olarak görülmüş, göstergeler ve hazır endüstri objeleri yeni düzenlemeler altında bir araya getirilmiştir. Bu yapısal bir süreçtir. Çevrimiçi sanattan bilgisayar denetimli ses ortamlarına kadar her şeyi kapsayan bir terim olan ‘yeni medya’, enstalasyon, resim, heykelden baskıya kadar olan geleneksel mecraları ezmiş durumdadır. Sanatın konuları da çeşitlilik göstermektedir. Post-kolonyalizm, kimlik politikaları, feminizm, kitle kültürü, çatışmalar gibi…

Bazı sanat tarihçileri 1990’lar ve sonrasındaki sanatı 1980’lerin Neo ekspresyonizmi ile kavramsal sanata özgü bazı konu ve tekniklerin arasındaki sentez olduğunu düşünmüşlerdir. Dilsel ve kavramsal oyunların görsel açıdan etkili nesnelerle birleştirilmesi bu sentezin sonucu olmuştur.

Tobias Rehberger’in “The Seven Ends of The World” (2003) çalışması olan bir teşhirde farklı renklerde ışıklarla parlayan cam balon kümeleri oluşturulmuş ve bir odayı doldurmuştur. Balonların içindeki ışıklar, internet aracılığıyla iletilen, dünyanın farklı yerlerdeki ışık durumlarının yansımasını göstermektedir. Sanatçının yapıtı, hem teknik başarı sergileyen dokunaklı bir nesne, hem de bir düşüncenin ürünü olmuştur.

1990’lı yılların sanatındaki önemli değişim, enstalasyon sanatının yükselişi olmuştur. Enstalasyon, çerçeveli esere göre avantajlıdır. Kitle kültürünün etkileri ve eserin yalnızca belli bir mekân için üretilmesi, izleyicinin eserinin içinde yer alması enstalasyon sanatının önemli ayrıcalıkları olmuştur.

Enstalasyon ve mekâna özgülük, sanatın küreselleşmesi ile kentsel ya da bölgesel gelişim için uygulanan sanatla bağlantılıdır. Çağdaş enstalasyon maliyetli olup, genellikle kamu sponsorluğuna ve özel sektör sponsorluğuna, kamu fonlarına bağımlı olmaktadır.

ABD’de Çağdaş sanat, özellikle performans ve fotoğraf sanatı merkezi hükümetin sanata ayırmış olduğu fonlar üzerinde yürütülen politik çekişmenin de odağında yer almaktadır. İletişim aygıtları ve yöntemlerindeki dönüşümler, gelişmeler bilginin, düşünce ve sanatın hem üretimini, dolaşım ve paylaşımlarını hem de tüm bu etkenlerle birlikte algılanma biçimlerini de etkilemektedir.

KAYNAKÇA

  • Baudelaire, C., Fotoğraf Sanat mıdır?, Çev. Ilgaz, T., Modernizmin Serüveni İçinde, YKY, İstanbul, 1997.

  • Danto, A., C. Sanatın Sonundan Sonra, Çev. Z. Demirsu, Ayrıntı Yayınları İstanbul, 2010

  • Guilbault, S., New York Modern Sanat Düşüncesini Nasıl Çaldı. Çev. E. Göktepe, Sel Yayıncılık, İstanbul, 2009

  • Harvey,D.,Postmodernliğin Durumu, Çev. S. Savuran, Metis Yayıncılık, İstanbul, 1997

  • Farago,F., Sanat, Çev. Özcan Doğan, Taran Matbaacılık, İstanbul, 2017

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl