Ana Sayfa Manşet Genco Gülan ile Modern Sanat Üzerine

Genco Gülan ile Modern Sanat Üzerine

Genco Gülan ile Modern Sanat Üzerine

Modern Sanat Bitti!”

“Ve pandemiyle birlikte postmodern sanat da ortadan
kaybolabilir.”

Kavramsal sanatçı Genco Gülan “Modern Sanat Bitti” başlıklı yeni bir seriye imza
atıyor. Serinin ilk yapıtı mekana özgü bir yerleştirme projesi olan Modern Art
1880-1970. Modern sanatın ruhuna el Fatiha diyen bir mezar ve ömrünü doksan yıl
ile sınırlandıran bir mezar taşı. Seri, farklı gelenek dışı mecralarda devam ediyor.
Çanta, bayrak ve dış mekan lazer projeksiyonu ile kamusal alana müdahalelerle
vücut buluyor.

Kamusal alandaki işlerine ilk tepkilerden biri Ortaköy’deki atölyesinin önüne diktiği
“Modern Sanat Bitti” bayrağına gelmiş. Beşiktaş Belediyesi, yapıtın dubasının
üzerine sosyal hizmetler programları kapsamındaki yemek torbalarından bırakmış.
Temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan “dezavantajlı bireylerin hayatlarını
kolaylaştırmak” amacını taşıyan projenin görevlileri belli ki Gülan’a desteklerini
göstermişler.

“Modern Sanat Bitti” başlıklı serinizde birçok farklı
mecrada yapıt üretiyorsunuz ve serinize başka mecraları da dahil
etmeye devam edeceksiniz. Gelenek dışı mecra seçimleriniz bu
seriniz için ne kadar önemli?
Sanatta farklı mecralar kullanmayı çok önemsiyorum. Çünkü
McLuhan’ın da dediği gibi mecra da söyleme çok önemli katkılarda bulunuyor.
Büyük üstat mecranın kendisinin söyleme dönüşebileceğini iddia etmiş. Benkendisine o ölçüde katılmıyorum ama mecra çeşitliliği benim için kilit bir rolde.
Şahsen asıl amacım seyirciye fikirlerimi iletmek. Bağcı dövmeye çalışmıyorum, üzüm
yemeye çalışıyorum. Bu yolda her türlü yöntem mübah. En etkili ve en doğru
yöntemi araştırıyorum. Nasıl söylersem insanlar modernin bittiğini anlayıp onu
neyin, nelerin takip ettiğini araştıracaklar? Problemimiz modernin bitip bitmediği
değil -modern kesin bitmiş durumda- sorun insanların modern sonrasının sonrasını
aynı heyecanla araştırmamaları ve bu konuda yaşanan atalet.

Mezar imgesi kimileri için tetikleyici bir öğe olma ihtimalini
barındırıyor, özellikle yaşadığımız şu zamanda. Profesyonel
yaşamınızda izleyiciyi şok etmek ya da rahatsız etmekle ilgili nasıl
bir tutum içindesiniz?
Seyirciyi rahatsız etmeye çalışmam ama evet, dürtüklemeye çalışırım.
Facebook’ta eskiden “poke” özelliğinin olması gibi. Uyandırmaya çalışmak,
harekete geçirmek benim yaptığım işin parçası. Mezar, kabir imgeleri de aslında
sanat ve sanat tarihi ile çok ilgili öğeler. Arkeolojide mezar odaları çok önemli bir
alanı oluştururlar. Örneğin piramitler en ünlü mezar yapıları aslında… Müzeler de,
tırnak içinde, benzer bir işlevi üstleniyorlar. Yine tırnak içinde ölmüş sanat için bir
toplanma, birikme mekanları. Kunsthalle nasıl yaşayan sanatı barındırmaya adaysa,
müze de bittiği kanıtlanmış şeylerle ilgilidir. Bitmemiş iş müzeye girmez. Mezar
taşlarının böylesi bir söylem ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum, özellikle mermer
bir mezar taşının.

Modern sanata ilişkin başlangıç ve bitiş tarihleri de kesin olmasa da, Wikipedia’ya
bile göz attığınızda çabucak bulabileceğimiz, akıl yürüterek de karar
verebileceğimiz tarihler vardır. Bunları mermer bir mezar taşına kazımak da
seyircinin algılaması için etkili bir yöntemdi diye düşünüyorum. Seçtiğim tarih
aralığının, Picasso’nun hayatına çok yakın bir dönem olduğunu fark ettim.
Neredeyse tamamen modern zaman dilimi içerisinde var olmuş Pablo Picasso.Yapıtım aslında boş bir mezar ve üstü zeytin dallarıyla kaplı. Heykel şu anda Urla’da
ama seyirci onunla nerede karşılaşacak? Karşılaşacağı yer de bu çarpışmaya bir
bağlam katacak.

Sizin için modern sanatın en tanımlayıcı eserlerinden bir kaçını
paylaşır mısınız?
Modernite deyince aklıma Henry Moore gelir ilk, “Reclining Figure” eseri, yani
“Uzanan Kadın” figür yorumu. Daha sonra, tabi ki, Picasso ve “Ağlayan Kadın”.
Kesinlikle Jackson Pollock ve onun tam tersi Malevich ve “Siyah Kare”. Malevich
moderni bitirmiş zaten.

Bu gelenek de aslında antik döneme ve Pisagor’a dayanıyor. Medeniyetimizin
problemi Pisagor’un formlarını hatmedince her şeyi çözdük zannetmeleri. Kare, küp
gibi mükemmel formları bulunca kendilerini mükemmel sanıyorlar. Günümüz
mimarisine bakıyorsun, kareler, küpler, doksan dereceler. Düz çizgiler, metrekareler
hayatımıza yön veriyor. Halbuki doğada böyle bir şey yok. Bütün formlar, yüzeyler
organik ve akışkan.

Yeni seriniz ilk bakışta sadece sanat tarihi ve sanatın kendisi
hakkında gibi görünüyor. Yapıtların hayatın başka alanlarındaki
yankıları hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Örneğin Andy Warhol’un Marilyn Monroe’su o kadar güçlü bir imge ki!
Etrafımızdaki kadınların hepsi sarı saçlı ve kırmızı rujlu, birer Marilyn şeklinde
ortalıkta dolaşıyorlar. Kutluğ Ataman’ın “Peruk Takan Kadınlar” adlı yapıtı üzerinden de benzeri bir okuma mümkün.

Daha önce uzun bir dönem “Antik Gelecek” başlıklı heykel seriniz üzerinde çalıştınız. “Modern Sanat Bitti” seriniz de böyle
uzun soluklu olacak mı?
Uzun soluklu yapmak istiyorum ama istemekle yapabilmek aynı şeyler değil.
“Antik Gelecek”’in bu kadar uzun sürmesinin iki nedeni var. Birincisi, antik
heykelcilik uçsuz bucaksız bir alan. İkincisi, bu serinin çabuk popüler olması. Halen
algılarımızdaki heykel kavramı, antik dönem heykelleri ve onların kopyaları ile çok
ilişkili. Ben de sadece antik dönemle hesaplaşmıyorum, algılarımızla ve hatta o algıların
günümüze yansıttığı önyargılarımızla uğraşıyorum. Hala güzellik algımız, insan formu
algılarımız ta o dönemlere dayanıyor. Bir kadının vücut yağ oranı veya bir erkeğin
kas kemik oranı, o dönemde üretilmiş imgeler üzerinden yargılanıyor. İki bin senedir
benzer konular deşilmeye devam ediliyor. Bitirilmemiş bir şey var ki bugün hala
onunla hesaplaşmamız gerekiyor.

Modern sanatın bitmesi daha yakın bir dönemin sorunsalı. Geçen yüzyılın ya da son
elli senenin meselesi. Modernite görece yeni bir şey. Onunla da yeteri kadar
hesaplaşılmış değil. İki serinin benzer noktası da şu: Aslında ben toplum veya
algılarımız üzerindeki hegemonyalarla savaşıyorum, bir çeşit Don Kişot gibi.
Üzerimizde görünmeyen balık ağları var. İlerleyebilmemiz için bu ağları fark edip
kesmemiz ya da boşluklarından dışarı çıkmamız gerekiyor. Modernite de bu hayalet
balık ağının bir parçası, antik gelenek de diğer bir kısmı…

Bu seriniz özellikle genç nesil sanatçılar ve sanatseverler
açısından önemli. Ben de birçok kez genç sanatçıların yapıtlarına
yönelttiğiniz modernizm, postmodernizm bağlamında yapıcı
eleştirilerinize şahit oldum. Adeta ferman niteliğindeki bu
söyleminiz sevindirici bir müjde mi, yoksa çalan çanlar niteliğinde
mi?

Çanlar çalıyor ama bu çanların çalması gemi batıyor demek değil, gemi batmış
demek. Yani modern bitmiş hatta modern sonrası da bitmiş. Yani artık filikadayız ve
ufukta bir kara parçası arıyoruz. Sisler içinde giderken çanlar çalıyor… Benim
söylemeye çalıştığım, kendinizi artık gemide zannetmeyin, ufukta kara parçası
arayın, en azından kürek çekin ya da gökyüzüne bakıp uçak bekleyin veya yüzmeye
devam edin… Eğer yeni bir ada bulacaksak, yani eğer bir çözüm var ise ona doğru
hareket etmemiz gerekiyor, beklememiz değil.

Yeni medya sanatı ve modernizm hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Medya sanatı da modernin içinde doğdu. Belli bir eş zamanlılık yaşadılar. Yeni
medya sanatı, modernin içinde gelişti, serpildi, büyüdü. İnsanlar modernin bitişini
kabul etmek istemedikleri için reddi miras yaparak yine yeni teknolojiler ile eskiler
üzerinden belli bir örtüşme yaşadılar. Net bir sınır çizgisi koymadılar. Asıl ayrım,
modern sonrasında yeni teknolojilerin, maddenin yani sanat nesnesinin kendi
kütlesinden ayrışma imkânı doğurması, yani bilginin, taşıyıcı nesnesinden ayrışma
şansına sahip olması ve bunu da devrimci bir potansiyele sahip olması üzerinden
yaşandı. Fakat kapitalizm bu dönüşümün algılanmasını istemedi, çünkü evrim onun
sonunu getirecekti. Dolayısıyla kapitalizm, kendini de hızla dönüştürdü. Tıpkı rap
müziğin bir alternatif olarak doğup sonra sistemin bir silahına dönüşmesi gibi. O
yüzden de modernin bitmediği hissi de devam ediyor.

Fakat yaşadığımız bu pandemi başka bir milat çizgisi çiziyor. Öyle bir milattan
geçiyoruz ki, birçok şeyi yeni fark ediyoruz. Yeni normalde sosyal ilişkilerimiz,
ticaret, sanatın üretim ve algılanış şekilleri artık eskisi gibi olmayacaklar. Olmaması
gerekiyor. Örneğin, yeni medya artık alternatif bir yaklaşım değil hayatımızın tam
ortasında. Yeni medya sanatı da artık bir yan dal değil ana akım.

Bu arada kimse pandeminin suçlularından birinin yanlış şehircilik ve yanlış mimarı
olduğunu konuşmuyor. Koronavirüs kapalı alan kökenli, mağara ortamından çıkmış
bir virüs. Mağara gibi ortamlar yaptığımızda ve bu ortamlarda sürüler halinde
yaşadığımızda insanlara bulaşıyor. Kanımca toplumsal hayatta yaptığımız büyük hatalarımız ortaya çıkıyor pandemiyle beraber. Soruya geri dönersek yeni medya
sanatı, modern sonrası akımlarından bir tanesi ama tek başına kendisi cevap değil.
Yani evet, yeni teknoloji modern olanın alternatifiydi ama modern onun algılanışını
dönüştürmeye başladı. Dolayısıyla aslında aradığımız başka bir cevap. Ben de bu
cevabı araştırıyorum. Yeni teknolojiler devrim hissi yaşatamadı ancak küçücük bir
virüs hayatımız değiştirebildi. Ben de modernin bittiğini bir şarkı dizesi gibi tekrar
ederken şunu görmek istiyorum: Bundan sonra ne geliyor?
Olumlu gelişmeler de var, Mars’a insansız seyahat ve DNA bilgisinin gövdeden
ayrışması ve bağımsızlaşması gibi. Bu gelişmeler de yeni kırılmalara kapı açabilir.

“Modern Sanat Bitti” söyleminizi bir yapıt olarak Boğaziçi
Köprüsü’ne lazer ile yansıttınız. Size göre modernizm ve
postmodernizm için İstanbul ne ifade ediyor?
Aslında İstanbul, modern zamanlarda gözden düşmesine karşın, ikinci bin yılın
hemen başında kısa bir süre için bile olsa postmodernizmin başkenti oldu diyebiliriz.
Postmodernizm kelimesi insanlarda hep modernin ilerisi algısı yaratıyor ama bu
doğru değil. Yaşanan eş zamanlılıklarla modern dışı, öncesi ve sonrası anlamlarını da
kapsamaya başladı. Bu da oldu ve bitti. Yani modern bitti ama aslında postmodern
de bitmek üzere.

Seride yeni alternatifler öne sürmek yerine bir bitişe dikkat
çekiyorsunuz. Bu açıdan eserleriniz tevazu gösteriyor diyebiliriz. Bu
yaklaşımınız hakkında ne söylersiniz?
Bu yaklaşımı tevazu olarak görmüyorum çünkü işler bağırıyor. Kralın çıplak
olduğunu söylüyorum. Herkes görse de bunu yüksek sesle söylüyorum, dolayısıylatevazudan bahsedemeyiz. Sanatçının vazifesi bir takım şeyleri göstermek. Ben işaret ediyorum ama bunu çözecek kişi olarak ortaya çıkmıyorum. Süper kahraman
değilim. Kendi süper kahramanınızı da kendiniz bulun.

Söyleminizi birçok mecrada tekrar ediyorsunuz. Bu eserlerin
çerçevesinde tekrarın önemi nedir?
Tekrar çok önemli çünkü bizler reklam kuşağı çocuklarıyız. Yirminci yüzyılın
sonunda doğmuş olan bizler reklam bombardımanları altında bugünlere geldik ve
tekrar bu anlamda çok önemli bir rol oynadı. Önce ideolojik sonra kapitalist beyin
yıkama üzerine kurulu bir düzen. Aynı şeyi tekrar ederek bize deterjan satıyorlar,
aynı şeyi tekrar ederek toplumsal hareketlerimizi yönlendirmeye çalışıyorlar. Modern
dönemde sanatçılar da tekrar üzerine kariyerlerini kurdular. Dolayısıyla tekrar bir
üslup olmaktan çıkıp kendi başına bir mecra haline geldi.

İnsanların algılaması için artık tekrar gerekiyor. Ben de tercih ettiğim mecraları değil
ama söylemimi tekrar ediyorum. Diğer sanatçılar hem mecralarını hem söylemlerini
tekrar ederler. O başka bir durum zaten. Konuşmayı üstat Komet’in yapıtlarıma
yaptığı yorum ile bitirelim: “Hem modern sanat bitti, hem de modern anlamıyla
sanat bitti.” Yani bugünden sonra sanata bakacak olursak artık yeni gözlüklerle
bakmamız gerekiyor.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl