Claude Roy’dan Bir Şiir: Asla Gelmeyecek Elimden
Mahir Ergun
Claude Roy; 1915’te Paris’te doğar, sonra Güneybatı Fransa’da bulunan Jarnac vilayetine taşınır. Gençliği burada, daha sonra Fransa cumhurbaşkanı olacak olan François Mitterand’la birlikte geçer.
Yirmi yaşına geldiğinde hukuk okumak için Paris’e döndüğünde burada kralcı faşistlerden ve yayınları l’Action française’den etkilenir, onlarla birlikte hareket etmeye, gençlik organları L’Étudiant français’ye yazmaya başlar.
İkinci Paylaşım Savaşı patladığında askerdedir. İlk şiirlerini savaş yıllarında yazar. 1940 Haziranı’nda bindiği tank vurulur, Roy kendini yanan tankın dışına atar ve Almanlarca esir alınır. 1941’de kaçararak Paris’e döner, burada direniş hareketiyle temasa geçer.
Direniş yıllarında Aragon, Eluard, Gide gibi isimlerle tanışır, 1943’te yeraltındaki Komünist Parti’ye üye olur.
1956’da Macaristan’daki olaylara Kızıl Ordu’nun müdahalesinden sonra partiden uzaklaşır ve bu tarihten sonra Sovyetler Birliği’ne karşı eleştirel tutum alır.
1957’den itibaren Roger Stéphane, Claude Bourdet, Hector de Galard gibi eski direnişçiler tarafından kurulan ve Jean Paul Sartre’ın da destek verdiği France Observateur’da yazmaya başlar.
Halk kurtuluş mücadelelerini destekler, Vietnam’ın işgalini protesto eder, Fransa’nın Cezayir işgaline karşı, Sartre’ın hazırladığı ve 121’ler Manifestosu diye anılan bildirinin 121 imzacısından biri olur.
Claude Roy aynı zamanda Nâzım Hikmet’in de Paris’teki dostlarından biridir. Güzin Dino ve Münvver Andaç tarafından Fransızcaya çevrilen, Nâzım Hikmet’in şiirlerinin bir araya getirildiği Il neige dans la nuit et autres poèmes (Karanlıkta Kar Yağıyor ve Diğer Şiirler) adlı kitabın önsözü de Claude Roy imzasını taşır.
Roy, burada şöyle yazıyor:
“Yıllar ve yıllar boyu, gazetelerden kitaplara, sergilerden ilk televizyon yayınlarına Nâzım’ın yüzü bizimleydi. Fakat resimlerin bize söylemediği şey, Nâzım’ı Royer-Collard Sokağı’ndaki lokantaya girerken gördüğümde yaşadığım şaşkınlıktı (ki bunda yalnız da değildim), Tristan Tzara’yla birlikte onu bekliyorduk. Bu koca, uzun boylu, sert görünüşlü ‘mavi gözlü dev’, sözcüklerin büyücüsü, sarışındı. Çoğu zaman ondaki, hapiste geçen yılların, böbrek hastalıklarının, angina pektorisin üstesinden gelen özgürlüğü, canlılığı – bir ut ezgisi gibi uçarı, gülümseyen bir oduncu gibi sert – ilk kez görenlerin bakışlarından geçen bu şaşkınlığa ilk gülen o oldu, bu kadar İskandinav görünüşlü biriyle karşılaşmayı beklemiyorduk.
…
1958’den, 1963’te Moskova’daki ani ölümüne dek Nâzım, Paris’i en az beş altı kez ziyaret etti. Her seferinde görüştük… “
Yaşamı boyunca, gazete yazısından şiire, denemeye, tiyatro oyununa, romana, çocuk öykülerine dek pek çok alanda yazan Claude Roy, 1997 Aralık’ında Paris’te 82 yaşında hayatını kaybeder.
“Asla Gelmeyecek Elimden” (Jamais Je Ne Pourrai), şairin 1939-53 yılları arasında yazdığı ve farklı başlıklar altında topladığı, 1953 yılında Gallimard Yayınları’ndan çıkan, Poésies (Şiirler) adlı kitabının Les Circonstances (Koşullar) bölümünde yer alan şiirlerinden biridir.
Asla Gelmeyecek Elimden
Asla asla gelmeyecek elimden bir uyku çekmek şöyle rahat deliksiz
başkaları uykusuzken bir dam bulamazken altında yatmaya
ve gelmeyecek elimden gönül rahatlığıyla yaşamak
başkaları ölüp giderken neden öldüklerini bile bilmeden
Sancır kalbim sancır toprağım bugünüm sancır
Der ki kimisi şair yalnız kendisi için vardır
Şair diyor ki ben herkes için varım
İçeri girerken kapıyı çalmayın
Buradasınız siz zaten
Ben her şeye katlanırım
Herkes için varım ben
Yahudiler öldürülmeliymiş ölenler için varım
sarı ırk yok edilmeliymiş yok olanlar için varım
bu tipler sopadan başka bir şeyden anlamazmış kanayanlar için varım
yoksullar zaten çalışmak için yaratılırmış ölümüne çalışanlar için varım
gözleri olduğuna göre ağlasınlarmış ağlayanlar için varım
kızıllar iyi fransız değillermiş ölenler için varım
kârın ve insanlığın nefretinin tüm ceremesini çekenler için onlar için varım
Saygon’dan AFP’nin son dakika bülteni Özel muhabirimiz Kore cephesinde Reuters Ajansı Malezya’dan bildiriyor Silahlı Kuvvetler Merkez Karargâhı bildirisi Askeri mahkeme kapalı oturumda Atina özel temsilcimizden
Madrid’ten acar muhabirler
Sevgilim ışığım martım uzun koşum
seviyorum seni on yıldır ve sayende başladım tekrar
değişmeye arınmaya çoğalmaya özgürleşmeye
sevgilim düşüncelim gülüşü gölgelim
seni severek açıyorum büyük kapılarını hayatın
ve sevdiğim için seni diyorum ki
Artık anlamak değil
değiştirmek gerek dünyayı
Elinden tutuyorum senin
tutuyorum tüm insanlığın ellerinden
Uyusalar eylül çayırlarının yeşilinde âşıklar
gündüz bulutlarından daha şaşkın olurlar ikisi de
birbirine karışan uzuvlarıyla uykuları
uzun bir gümbürtüyü doğurur topraktan kanlarının içine
Biz ikimizden sonra ölümümüzden sonra insanlar
siz yürüyorsunuz dibinde sessizliğin ve karanlığın
Duyuyorum bana gelişini çok uzaktan şafaktan
tüm aynalarda tatlı tatlı gülen bir dünyanın
tüm dileklerin gerçek olduğu bir dünyanın
Sizse sorarsanız sessizce henüz cüret edemezseniz tanımaya
kim bu yabancılar nefret etmeyi bilmeyenler diye
kim için başlıyor her gün bu kutlama
kimin için bu lambaların ışıkları
kim veriyor taptaze uyanan güne bu sadeliğini
kim için bu kahkahalar bu müzik bu şenliği rüzgârın
ve nihayet nihayet öyle bir tazelik ki
uzun zamandır hayal edilen uzun zamandır aranan
eğer sorarsanız kim bu insanlar diye
yüzlerinde canlılık
üstlerinde sade bir neşeyle tertemiz güven
rüzgâr cevap verecek size
Onlar sizle aynıdır çok benzerler aslında size
sizin fark etmediğiniz kusursuz yüzlerinde
Onlar gelecekle konuşmanın sabırsızlığıdır
derler ki bugüne insan arkadaştır.
Fransızcadan çeviren: Mahir Ergun