Ana Sayfa Röportaj BARIŞ ATALAY: Gün gelir, bambaşka dünyalar kurulur

BARIŞ ATALAY: Gün gelir, bambaşka dünyalar kurulur

BARIŞ ATALAY: Gün gelir, bambaşka dünyalar kurulur

Mesleki kariyerinizi incelediğimizde ciddi uğraşlar ve başarılar görüyoruz. Onca işin arasında edebiyata nasıl vakit buldunuz?

Bana göre edebiyatçı, her şeyden önce iyi, hatta çok iyi bir okur olmalı. Ben lise yıllarından beni çok iyi bir okur oldum hep. Sanırım bunun doğal bir yansıması oldu yazma serüveni.

 

Özellikle gençler, eğitim ya da iş hayatının zorlayıcılığından şikayet edip okumaya vakit ayıramamaktan şikayet ediyor…

Okuma şöleni, bir tadını almaya bakar. İnsanlar başka şeylere tanıdığı şansı kitaplara ayırsa, çok daha fazlasını bulabilirler. Her kitap farklı bir evren sunar. Farklı ufuklar açar insanın bakışına. Bildikçe, anladıkça, farkına vardıkça fazlasını istersiniz. İnanın, biraz kararlı durmaya bakar sıkı okurluk.

 

Neler okudunuz, kimleri sevdiniz?

Bu konuda alçakgönüllü davranmayacağım. Bir Galatasaray Liseli iseniz zaten klasikleri kendi dillerinden okumuşsunuzdur. O okuma zevkinin üzerine mühendisliği,  teknoloji ve bilişim konularına ilgi ve hâkimiyet gelişince bilim kurgu sahillerine ulaşmanız da kaçınılmaz bir yazgı oluyor.

 

Klasikler tamam. Ama bilim kurgu yazmak için bu türü de yakından tanımak lazım…

Yakın çevrem iyi bir okur ve iyi bir seçici olduğumu bilir. Arthur C. Clarke, Philip K. Dick, Ursula K. Lu Guin, Stanislav Lem, Ayn Raynd’ı yıllar geçse de aynı heyecanla okurum. Kimi yeni yazarları da gözler, eleştirileri takip ederim.

 

Ya bilim kurgu dışından kimler ayrıcalıklı kütüphanenizde?

Balzac, Sartre, Jack London, bizden de Orhan Pamuk ve Nazım Hikmet’i sayabilirim.

Okuma işinde keşfetmek önemli iş. İlk romanınızı, Robotlar Tanrısı’nı yayımladınız. Bu türün meraklısı size nasıl ulaşabilir?

Her kitap, kendi yazgısı ve kısmetiyle yol alır. Zaman içinde Robotlar Tanrısı’nın, bu türün meraklıları tarafından keşfedileceğinden en küçük bir şüphem yok. Bir kere bu türe cesaret eden ya da bu türde ısrarla eser kazandıran isimler çok fazla değil. Birçok isim bir denemeyle kalıyor ya da yazmaktan tamamen vazgeçiyor.

Şu noktayı daha iyi açıklayalım okurlara. Mühendisliğiniz bilimkurgu romanı yazma noktasında size ne oranda destek oldu?

Robotlar Tanrısı’nı okuduğunuzda bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Elbette bu konularda akademik bilgisi olmayan bir kalem, yapacağı araştırmalarla bu bilgileri kısmen ya da tamamen elde edebilir ve kurgusunda kullanabilir. Ama bu bilgiler elinizde zaten varsa birincisi müthiş bir zaman kazanmış olursunuz. İkincisi de elimdeki bilgiler gerçekten doğru mu yoksa yanılıyor muyum kuşkusunu yaşamazsınız.

 

Robotlar Tanrısı’nda yarattığınız dünyanın gerçekleşme ihtimali nedir?

Çok değil, yüz yıl öncesine gidip “Bir zaman gelecek damarlardan bir mikro kapsül yollayarak kalbinizi iyileştireceğiz, avuç içi kadar cihazla, atmosferde küçük bir uzay aracının içindeki astronotla konuşacağız” deseniz size kaç kişi inanırdı. Bilim kurgunun yarattığı dünyanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği meselesi sadece bir merak konusu olabilir. Ama Jules Verne’den bu yana bilim kurgu adına yazılıp çizilmiş ne varsa çoğu gerçekleşmedi. Daha da önemli olan şey, kurgusal olanın akla yatkınlığı değil, yarattığınız bambaşka evrenlerde insanlığın kötülükle olan savaşının sürmesi gerektiğidir.

 

Yine de mühendis tarafınıza soralım. Gerçekten bir gün kendi ellerimizle yarattığımız robotların bize hükmetmesi mümkün mü?

Ben bunun kötü bir sonuç ve kader olması ihtimalinden önce, bilim öyle bir noktaya gelecek ki bizim hayatımıza hükmetme ihtimali olan robotları yaratmaya mecbur kalacağız. Bunu bir biçimde isteyeceğiz. Onlardan zekâ ve beceri olarak bu kapasiteyi bekliyor olacağız. Sonrasını ise yaşayanlar görecek.

 

Robotlar Tanrısı’ndaki Salda, sempatik bir Steven Spielberg karakteri gibi. Salda cevvalliği ve gözü karalığıyla bize bir sürü karakteri hatırlatıyor. Peki yeni romanlar, yeni tasarılar var mı?

Yazmak tek süremli bir uğraş değil. Bir şeyi yazarken çoğu kez, bir başka serüven ya da öykünün notlarını alıyor halde buluyorsunuz kendinizi. Elimde “Bu daha da iyi olacak” dediğim öykülerim var. Gün geçtikçe gelişiyor ve şekilleniyorlar.

 

Oralarda bilimin hangi yansımalarını göreceğiz?

Bir kere Darwin’den bu yana sürekli geliştirilen evrim teorisiyle ilgileniyorum. Öte yandan gezegenimizin bilinemezlikler ve sis perdeleri arasında kalmaya mahkûm kadim geçmişi var. Ve yine üniversiteye adımımı attığım andan itibaren düşünme biçimimi biçimlendiren bana ufuk açan yapay zeka konuları var.

 

Bize Robotlar tanrısı ve bilim kurguya dair son olarak ne söylemek isterseniz?

Bir yazarın sevdiğim bir sözcüğüyle cevap vereyim size; “Hiçbir şey kesin değilken, her şey mümkündür.” Herkesin kurgusal olana böyle bakmasını isterim. Bir gün gelir bambaşka dünyalar kurulur, bambaşka evren tasavvurları çıkar karşımıza.

 

 

Barış Atalay

Bilim kurgu tarzındaki romanı Robotlar Tanrısı, raflarda yerini alan Barış Atalay Galatasaray lisesi’nden mezun olduktan sonra İTÜ Elektrik/Elektronik Mühendisliği Fakültesi, Elektrik Mühendisliği bölümünü bitirdi. Avrupa Patent Ofisi vekillik yetkisini sınavla elde eden ilk isimlerden biri oldu. Maastricht Üniversitesi Science, Technology & Society ve Strasbourg Üniversitesi European Patent Litigation yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. Patent vekillerinin eğitimine yönelik olarak meslek örgütü EPI eğitmeni ve Strazburg Üniversitesi CEIPI eğitmeni olarak görev yapıyor. “Patent Vekilliği Uygulamalı Temel İlkeleri,” “Patent Hukukuna Giriş,” “İstem Yazım Teknikleri” kitaplarının da yazarı olan Barış Atalay, Bahçeşehir Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği bölümünde Fikri Haklar ve Uygulamalı Patent Hukuku dersleri veriyor. İngilizce, Fransızca ve orta seviye Almanca biliyor.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl