Ana Sayfa Kritik Bir Organizatör Rezaleti Olarak 60. Altın Portakal

Bir Organizatör Rezaleti Olarak 60. Altın Portakal

Bir Organizatör Rezaleti Olarak 60. Altın Portakal

Ülkenin en köklü sanatsal etkinliği, yaklaşık bir haftadır beceriksiz yöneticilerin elinde can çekişiyor. Öngörüsüz, sanatsal yaratıcılığın ve evrensel değerlerin yanından bile geçmemiş bir organizatör ve yandaşları, dört yıl boyunca aldıkları temelsiz kararlara tepki göstermeyen sayıca az ama etki alanı yüksek topluluklardan aldığı cesaretle, göz göre göre çıkmaz sokağa sürüklediler 60 yıllık şenliği.

Evet, “çarşambanın gelişi” çok önceden belli idi. Önceki dönemin sansürcü zihniyetiyle yüzleşmekten imtina eden, yola aynı kadrolarla devam eden ve olguyu sadece ulusal yarışmayı festivale tekrar kazandırmakla böbürlenen bir oluşumun marifetidir yaşanan.

Mevcut yönetim, dört yıl boyunca festivalin bağımsızlığını hiçe saymış ve atama usulüyle görevlendirdiği “memur ön jürilerle” etkinliğin tüm olumlu geleneklerini bozmuştur. Hukuksuz kararları (Zeki Demirkubuz jürisi, En İyi Film ve En İyi İlk Film ödüllerinin aynı yapıma verilmesi) gece yarısı yapılan yönetmelik değişiklikleri ile aşmaya çalışması, gösterime girmesi mümkün olmayan ve adı dahi unutulan deneysel yapımları yere göğe sığdıramayıp ödüllendirmesi de cabası!

Henüz on yıllık kariyeri (çoğunlukla dizilerde) olan ve Yılmaz Güney’e ilişkin çıkışlarıyla gündemi işgal eden bir oyuncuya “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” vermek ancak böyle bir organizatöre yakışırdı doğrusu! Güney’in, bedelleri fazlasıyla ödenmiş kusurları bir yana, sinemamıza kazandırdığı onlarca başarıyı, anıtsal filmleri görmezden gelmek, muhtemelen dönemin ruhuna daha uygundu. Tıpkı festivalin yükünü 19 yıl boyunca sırtlamış gerçek sinema emekçilerinin (makinistin, ışıkçının, yer göstericinin, festival yönetmeninin vs.) hak edişlerini unutturmak da öyle. Behlül Dal, artık mazide kalan bir isimdi; Lütfi Akad’ın orijinal senaryosu veya Safa Önal’ın daktilosu da… Müzeye ne gerek vardı!

Bütün bunlar sinema kamuoyunun gözlerinin önünde yaşandı. İlk yıl, “Önceki dönemin zihniyetiyle yüzleşin, sansürlenen filmleri halkla buluşturun, kaldırılan yarışmaların yerine yapılan sembolik organizasyonu Antalya’ya taşıyın” diyenler akreditasyon kıskacına alındı, festivalden uzaklaştırıldı. Bugün sorunun başka yerlerde olduğunu iddia edip anlı şanlı “Festival Yönetmeni”ni aklamaya çalışanların derslerin alan kesimlerden oluştuğunu söyleyebiliriz.

Son rezalette, gerekçesi ne olursa olsun, halka ve sanat çevrelerine açıktan yalan söylemiştir Ahmet Boyacıoğlu. Yarışmaya başvurup elemeyi geçen bir filmin yasal bakımdan sorunlu olduğunu iddia ederek, aklanması şartını koşmuştur. Sonra da büyük bir hoşgörüyle (!) mahkemede aklanmasının ardından, gelecek seneye (kendisi Antalya’da olacak mıdır acaba?) festivale döneceğini müjdelemiştir. Bunu neden yaptığını mı soruyorsunuz? İnanın artık bunun çok da önemi yok. Uzun uzadıya nasıl bir iklimden geçtiğimizi, kapalı kapılar ardında neler olup bittiğini konuşmanın anlamı dahi yok. Burada, “sahibinin sesi” olmaya hevesli olduğunu artık çok daha iyi algıladığımız bir “organizatörün” yaşanan süreci kamuoyuyla şeffafça paylaşmak yerine kendisini kurtarma çabasına tanıklık etmekteyiz. Filmin festivale yeniden davet edilmesini, yaptığı “derin araştırmalara” bağlayan şahıs, dayanışmacı jürilere, sinemacılara tanık olmasak, kendisine teşekkür etmemizi dahi isteyecektir. Dün geceki son açıklamanın hakkında açılan davalara ve aldığı tehditlere bağlanması, her şeyin organizatörle ilgili olduğu kanısını güçlendirmektedir. Ego, festivalden daha büyüktür kısacası!

Olup bitenler, sırtını sağdan / soldan çeşitli lobilere dayayan, aynı bedende birden çok cambaz barındırıp tek ipte yürümeye çalışan bir (sözde) sanat anlayışının doğal sonucudur. Gücünü toplumun hafızasızlığından alanların neredeyse “sansüre direnen bir kahraman” olarak pazarlayacakları organizatöre iki şeyi hatırlatarak yazıyı noktalayalım: Tüm bunları bir yere not eden tarih ve her sabah gerçekle yüzleşmeyi sağlayan bir ayna!

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl