Ana Sayfa Kritik BOYACIOĞLU NE YAPIYOR? ALTIN PORTAKAL’DA NELER OLUYOR?

BOYACIOĞLU NE YAPIYOR? ALTIN PORTAKAL’DA NELER OLUYOR?

BOYACIOĞLU NE YAPIYOR? ALTIN PORTAKAL’DA NELER OLUYOR?

Ülkenin en köklü festivali Altın Portakal, bu yıl 60. yaşına giriyor. Bu, hafızasızlığı ile anılan bir toplum için önemli bir nokta. Yeşilçam’da toplumsal gerçekçiler ve parayı her şeyin önüne koyan “kodamanlar” arasındaki kavganın canlı tanığıdır festival. 70’lerdeki büyük altüst oluşların ortasında, sansür cenderesinden geçen sinemamızın yanında durmuş, Onat Kutlar’ın deyişiyle bir “halk şenliği” olmayı başarmıştır. 12 Eylül darbesinin baskı ve yasaklamalarına rağmen ayakta kalmış, çağın ve ülkenin dertlerini sorun eden sinemacılara alan açmıştır.

Son beş yılında, Muhittin Böcek’in Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı olarak göreve gelmesinin ardından Ahmet Boyacıoğlu tarafından yönetilen etkinlik, “dağın fare doğurmasını” andıran bir seyir izlemiş, son olarak da yeni bir sansür rezaletine kapı aralamıştır.

Boyacıoğlu’nun Marifetleri
Organizatör Boyacıoğlu’nun imza attığı skandallar, bu platformda daha önce masaya yatırılmıştı. Bunlar şu başlıklarda anımsanabilir:

1. Kendisinden önceki dönemin sorunlarıyla yüzleşmekten kaçınan yeni yönetim, taleplerimize sırtını çevirmiş, ulusal yarışmanın kaldırıldığı yıllarda sembolik olarak düzenlenen Beyoğlu Sineması’ndaki etkinlik görmezden gelinmişti.

2. 51. Festival’den 55’e kadar, beş yıl boyunca görev yapan Zeynep Atakan ile şimdilerde Adana Altın Koza’da çalışan Alin Taşcıyan’la yollar ayrılsa da garip bir danışman kadrosu oluşturulmuştu. Sansürü meşrulaştıran ekipten olan Hülya Uçansu ve “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” filmine sansür uygulayan kadrodan yönetmen Reis Çelik, Boyacıoğlu ekibinde görev yapmayı sürdürmüştü. Bu gelişmeler kentte yıllardır sinema ve yayın faaliyetleri sürdüren Modern Zamanlar Sanat Derneği tarafından protesto edilmiş, bu satırların yazarı, kendisine yapılan “danışmanlık” teklifini reddetmişti.

3. Yeni oluşuma tepki gösteren SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) başta olmak üzere çeşitli kişi ve kurumlara adeta savaş açan Boyacıoğlu ve yeni ekibi, akreditasyon uygulayarak festivalin takibini engellemeye çalışmıştı.

Halk Şenliği’nden Seçkin Azınlığa
Beş yıllık dönem genel olarak masaya yatırıldığında ortaya çıkan manzara gerçekten de karanlıktır. Bugünün Altın Portakal’ında, festival’den bağımsız olması gereken “Ön Jüriler” tarihe karışmış, her yıl aynı seçici kurullar oluşturularak “Memur Jüri” olgusu literatüre kazandırılmıştır. Organizatör Boyacıoğlu festivallerinde yönetmelikler geceyarısı kararlarıyla değiştirilmiş, ödüllerin dağıtımında geçerli kurallar, Zeki Demirkubuz’un jüri başkanı olduğu dönemdeki En İyi İlk Film Ödülü’nde olduğu gibi alenen hiçe sayılmıştır.

Festival adeta halktan kaçırılmış, sınırlı sayıda gösterimle halkın etkinliği takip etmesi olanaksız hale getirilmiş ve bir zamanlar “halk şenliği” olan Portakal, dışarıdan gelen bir grup seçkin azınlık ve davetliler dışında halktan uzaklaştırılmıştır.

Son Yıla Bakış
Altın Portakal’ın 60 yıllık tarihinde, yürütmenin yerel inisiyatifte olduğu dönemlerde başarılı festivaller düzenlendiği gözlenmektedir. Kentin dinamiklerini bilmeyen, öğrenmeye hevesli olmayan organizatörler, çoğu zaman “ben yaptım, oldu” anlayışı gütmektedir. Burada yaşanan olgu da budur.

Prof. Dr. Mustafa Akaydın döneminde bin bir emekle açılan Behlül Dal Sinema Müzesi karanlığa terk edilmiş, bina kapatılmış, içindeki envanterler adeta yağmalanmıştır. Dört yıl boyunca uykuya dalan Muhittin Böcek ve ekibi, bu yıl ne olduysa müzeyi, adını değiştirerek faaliyete geçirmeye karar verirler. Ancak Behlül Dal’ın balmumu heykelinin kafası kopmuş, bedeni ise korkuluk olarak kullanılmaya başlanmıştır. Rekortmen senarist Safa Önal’ın kaybedilen daktilosu, Lütfi Ö. Akad’ın orijinal senaryoları hep kayıptır. Konu başına yansıdığında büyük bir pişkinlik gösteren Belediye yetkilileri, yeni açılan ihalelerle başarılı bir müze açacaklarını iddia etmişlerdir.

Mevcut yönetimin bir başka büyük başarısızlığı, festivali 19 yıl boyunca başarıyla sürdüren AKSAV (Antalya Kültür Sanat Vakfı) çalışanlarının yanında yer almamasıdır. Vakfın kapanmasının ardından yıllarca yıllık birikimleri, sigorta primleri ve maaşlarının üstüne yatılan emekçiler, meydanlarda haklarını ararken, Belediye Başkanı Böcek, yasal prosedürlerden bahsetmektedir.

Sansür Skandalı
60 yıllık etkinliği gündeme oturtan son gelişme, bilindiği gibi sansür rezaleti den kaynaklanmaktadır.

Kurduğu Ön Jüri sisteminden geçen filmi, hakkında dava olduğu gibi gerçekdışı bir gerekçeyle, düpedüz bir yalanla festivalden kaçırmaya çalışan organizatör Boyacıoğlu, bir kez daha duvara toslamıştır. Filmin merkezinde olan KHK’lı iki isim görevlerine başladıkları gibi, film de AYM kararıyla temize çıkmıştır.

“Sahibinin Sesi”ni yansıtan bir sistem kurma hayalleri suya düşen “sanat yönetmeni”, jürilerin yerinde tutumuyla zor günlerden geçmektedir. Lobiciliğin, adam kayırmacılığın geçer akçe olduğu bir dönemin “liberal” camiadaki görünür hali olan bu durumun nasıl çözüme kavuşacağı artık bir muammadır. Bakalım, girişte de vurguladığımız gibi, hafızasızlığı ile anılan bir toplum, 60 yıllık köklü festivale sahip çıkacak mı, yoksa bu konu da son dönemdeki gibi tepkisizlikle ve işini bilen organizatörlerin zaferiyle mi sonuçlanacak?

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl