Bitmeyen kavgalarından birinde,
İstiklal Caddesi’nde
Arkadaşımı kovaladıktan sonra,
Bir sonraki durakta
Koşarak yakaladığı otobüste
Bulmuştu bizi.
Orta kapıdan dâhil olduğu
Ayaktaki kalabalığı yararak
Yanımıza gelmiş;
Nefes nefese,
“Evleneceğiz oğlum biz,
Ne kadar kaçarsan kaç.”
Deyip,
Çekip gitmişti
Kapılar tekrar açıldığında.
Öyle de oldu gerçekten,
Şahitlerinden
Biriyim.
Aynı okulda çalışıyorduk.
“Hocam,
Son bir hamlem daha kaldı.”
Diye takılırdı
Her gün,
Açık duran kapımın önünden
Gülen yüzüyle odasına
Doğru geçerken.
Her yıl yenilenmek durumunda
Olan sözleşmesi
Güvensiz hissettiriyor;
Başının,
Daimi kadroyu almadan
Bağlanmasından
Korkuyordu.
Yüzünü gömüp
Gözlerini yumunca
Görünmediğini sanan
Bir kedi gibi,
Kuytu köşeler aranıyordu
Veterinere götürülmemeyi
Umarak.
Kuyruğu kaptırıp
Nişanı tamamına erdirmekten
Başka çaresi kalmadıktan
Kısa bir süre sonra,
Dağılmış ve
Titrek hayatı,
Yerini
Yaşama sevincini hatırlatan
Bir aile istikrarına bıraktı.
Şimdi
Nasihatler
Nasihatler…
Biri de vardı ki;
Sırf
Kendi varlığına
Katlanamadığı için
Yanında tutmak istedikleriyle
Yaşadığı ilişkilerin
Çok bekletmediği
Her zorlukta,
Acısına alıştığı geçmişine doğru
Kaybolurdu birdenbire
Ortalıktan.
Vazgeçtiklerini
Bir çırpıda
Geride bırakabilmeye
Yetişmek için
İlerlemeye çırpınırken de,
Hiç yolu alınmamış
O en başlara
Dönmüş olurdu bu kez
Her seferinde
Gelecekten.
Eh,
Ne demişti üstat:
“Herkes
Bir zamanlar şiir yazar.
Ama
Bırakmayanlara,
Yazmaya
Devam edenlere
‘Şair’
Denir.”