Satyajit Ray Hintli yönetmen, senarist, yazar, ressam, kaligraf, besteci. İlk filmi “Pather Panchali” ile ün kazanmış; filmi Cannes dahil on bir uluslararası ödül almıştır. Kariyeri boyunca otuz altı film yönetmiş, çoğunluğu çocuklar ve gençlere hitap eden çok sayıda hikaye ve roman yazmıştır.1992’de Akademi Onur ödülünü almıştır. Ray tüm zamanların en büyük yönetmenlerinden biri sayılır.

Satyajir Ray 1956’da İlk filmi “En iyi İnsani Belge” ödülü aldığında dikkatleri üzerine çekmiştir. Pather Panchali başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinde başka bir Hint filmine nasip olmayacak şekilde teveccühle karşılandı. Amerikan sineması için şunları söyler Ray.

Ortalama Amerikan sineması bizimki için kötü bir modeldir ve bunu nedeni keşke sadece bizimkinden çok farklı bir yaşam şeklini tasvir etmiş olsaydı. Çünkü standart bir Hollywood yapımının karakterize özelliği olan teknik cila, mevcut Hindistan koşulları altında erişilmesi imkansız bir düzeydedir. Hint sinemasının bugün ihtiyacı olan şey daha çok yaldız değil, mecranın sınırlarının daha güçlü bir hayal gücüyle, daha derin bir samimiyetle ve daha zekice değerlendirilmesidir.

.. Sinemamızın en önemli eksiği biricik ve bariz şekilde Hint olan bir biçem ve söyleyiştir, bir tür sinema ikonografidir.

Rönesans Adamı

Sinemadan önce meşgul olduğu reklamcılık ile film yönetmenliğinin devamlılık arz ettiğini ifade eder. Popüler sinema pratiklerine mesafeyle yaklaşsa da kendini belirli bir sanat sineması söylemiyle sınırlamaz. Çok yönlü bir sanatçı olan Ray filmlerinin müziklerinin bir kısmını da bizzat kendisi yapar. Bunu dışında çizerlikten, çocuk kitabı yayıncılığına ve popüler dedektif romanı yazarlığına dek uzanan ve hepsinde rüştünü ispat ettiği ilgileri onun modernist sinemanın sadece sinemayla ilgilen auteur (sinemaya saygınlığını kazandıran altın çocuklara) yönetmen idealinden uzak olduğunu gösterir. Sıklıkla kendisi hakkında kullanılan “Rönesans adamı” ifadesinin ortaya koydu gibi çok yönlü şahsiyeti ülkesinin kültürel gelişimine dair derin bir ilgi ve büyük bir cehdin nişanesidir. Bununla birlikte düşünülebilecek bir durum onun Hollywood’dan gelen tekliflere rağmen kendi ülkesi dışında film çekmemiş olmasıdır. O her zaman öncelikle kendi halkı için filmler yapmıştır Ray, ölümüne dek sürdürdüğü verimli sinema kariyerini daha yönetmen olmadan önce sinema yazılarıyla da desteklemiş bir sinema adamıdır.

Teorik Bilgiyle Kılıç Kuşanır Gibi

Sete ayağınızı bastığınız an o üç ayaklı araç bütün idareyi eline alır. Ardı ardına büyük sorunlar çıkar. Kamera nereye koyulacak? Yukarı mı, aşağıya mı? Yakına mı, uzağa mı? Kaydırma arabasında mı, yerde mi? Otuz beşlik yeterli mi yoksa geri çekilip elliliği mi kullanmalı? Aksiyon fazla yaklaşırsanız sahnenin bütün duygusu dağılır, fazla uzaklaşırsanız olay soğuyup uzaklaşır. Çıkan her soruna hızlı bir çözüm bulmak zorundadır Ray. Gecikirse güneş yer değiştirip ışığın devamlılığını mahveder. Işığın farklı olması ayrıca önemli işler. Sabahleyin güneş ışığını tam cepheden alıyor ve düşen gölgelerin oyun hareket hissini arttırıyor. Kalibrasyon hesabı bu işler. Güneş öğleden sonra gölgeleri artık karşı kıyıya vurur. Sonuç gün batımına kadar dağılan ışık, hareketin munis doğasıyla müthiş bir uyum içinde olur. Motorları sürmeden yakalamaktır yakalamak istediğin gölgeleri. Naif, zorlu bir iştir motorları maviliklere sürebilmek. Ray bir sahneyi başlatan “ Motor” sözü ile meydanda hazır kıta bekleyen gerçek bir orduya verilen o komutun tınısını işlerinde başarıyla taşımış. Merakı nakde çevirmiş. Teorik bilgiyle kılıç kuşanır gibi girişmiş bu işlere. Hint sinemasının bugün ihtiyacı olan şey daha çok yaldız değil, mecranın sınırlarının daha güçlü bir hayal gücüyle daha derin bir samimiyetle daha zekice değerlendirilmesidir.

Godard biçimi, Godard içeriğinden çıkmıştır diyen Ray. Godard içeriği ise her zaman modern yaşamın girdabına kapılmış, çağdaşı olduğu Avrupa gençliğinin İşçi, gazeteci, entelektüel vb belli bazı yönlerini kapsamıştır. Söz dizimi yenidir, hız ve ritim yenidir, anlatı kavram yenidir. Godard sineması tarihinde olay örgüsü diye bildiğimiz şeyi tamamen tasfiye eden ilk yönetmendir. Yani Godard’ın tamamen yeni bir sinema türü geliştirdiğini söyleyebiliriz . Bu yeni bir tür tanımlanamaz ancak tasvir edilebilir. Filmleri, içlerinde hikaye, tirad, aktüalite, filmi, röportaj, alıntı, gönderme, ticari kısa film ve sıradan televizyon söyleşileri olan bir kolajdır, hepsi tamamen çağdaş bir sosyal çevre içinde bir veya bir dizi karaktere bağlıdır. Kalben değil, kafanın sinemasıdır dolayısıyla azınlığın sinemasıdır.

Geçtiğimiz günler içerisinde sosyalizmin en büyük yönetmenini kaybettik devrimi sinemayı büyüten ve dönüştüren bir ilham olarak görmedi sadece sinemanın da devrime nasıl ilham olabileceğini arayıp durdu. Godard sinemasında ki devrimin arayışın ve diyalektiğin özünü bu iddia oluşturdu. Jean Luc Godard, Satyajit Ray gerisinde bıraktıkları ışık, eserlerinin koynunda duruyor.