İnsanların baş kusuru ona göre “erdemsizlik”; “Ama insanoğlu aptal olmasa bile dehşetli nankördür. Nanköründe nankörüdür. Hatta bana göre en uygunu, insanı iki ayaklı nankör bir varlık diye tarif etmektir. Ama bu kadar da değil, insanın başlıca kusurunu unutmamalı: İnsanların baş kusuru tufandan başlayıp Schleswig-Holstein devrine kadar uzanan erdemsizliktir.
Son Yazılar:
Güneş Kutbuna Doğru: James Webb
İmgenin Görüntüsel Belleği: Sinemada Şiirsellik
Paul Eluard: Aşktan “Özgürlük”e Taşırılan İzlekler
György Lukács’ta Devrimci Öznelliğin Marksizmi
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
Kategori: Manşet
İmgenin Görüntüsel Belleği: Sinemada Şiirsellik
Sinemaya şiirsel gözle bakmak bence akılcı bir şey. Çünkü her şiirin bir görüntüselliği söz konusu olduğu için, genel anlamda 'şiirdeki görüntüyü yakalamada' sinema çok iyi yardımcı olacaktır bize.
Paul Eluard: Aşktan “Özgürlük”e Taşırılan İzlekler
Eluard için özgürlük on iki heceli mısradaydı, ve onu bundan alıkoyan şey bu ‘gerçeküstücü terör’ havasıydı. Eluard’ta şiirin yalnızca başlangıç ve çıkış kısmında yer alan tek bir kelimenin kullanımıyla metnin nasıl tetiklendiğini, hareket halinde tutulduğunu ve adeta mıknatıslandığını görüyoruz.
György Lukács’ta Devrimci Öznelliğin Marksizmi
György Lukács’ın Marksizm’inde devrimci öznellik boyutu Orta Avrupa’daki romantik-devrimci harekete bağlı olmasından hız aldı. Romantizmden yalnızca edebi ve sanatsal bir hareketin değil, modern kültürün temel dünya görüşlerinden birinin anlaşılması gerekiyor. Romantizm, modernite öncesi değerler adına, modern kapitalist uygarlığa karşı kültürel bir itiraz olarak öne çıktı. Bu “retro” devrimci romantizmin, Jean-Jacques Rousseau’dan Sürrealistlere kadar eleştirel-ütopik devrimci...
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
Çeviri: Ali Tacar Bu yazı The Menu hakkında spoiler içermektedir. Korku/komedi filmi The Menu‘nün Disney+’da gösterime girmesi, kaliteli yemek dünyası için şimdiden bir hesaplaşma yılı olarak şekillenmeye başlayan yılın başlangıcını işaret ediyor. Geçtiğimiz sonbaharda gösterime giren filmin yönetmenliğini, büyük beğeni toplayan Succession dizisinin yapımcılığı ve yönetmenliğiyle tanınan Mark Mylod üstleniyor ve lüks yemek kültürünü hicvediyor....
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
“Aile” sözcüğü günlük kullanımda değişik gurupları tanımlamak için kullanılır. Örneğin, “Hasan iyi bir aile reisidir” dendiğinde, Hasan’nın sorumlu bir baba ve koca olduğu anlaşılır. “Benim ailem Adana’dan gelmiş” diyen birisi annesiyle babasının hatta dedesinin Adana’da yaşamış olduğunu söylemek istiyordur. “Bu bir aile toplantısı” dendiğinde, toplantıda akrabaların bulunduğuna dikkat çekilmeye çalışıyordur. Örneklerden de anlaşılacağı...
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Çeviri: Ali Tacar Bu makale, filmin hafızayla olan ilişkisiyle tanımlanan bir araç olduğunu savunmaktadır. Estetikçi György Lukács’ın zamansal sinema teorisini temel alarak, filmin hafızayla olan içsel ilişkisini sahnenin “ebedi şimdisi” ile karşılaştırıyorum. Bir filmi izleyen seyirciler, ekranda izledikleri şeyin geçmişte çekildiği ve geriye dönük olarak bir araya getirildiği konusunda sürekli bir farkındalığa sahiptir. Sinema,...
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Öncelikle söylemeliyim ki, sinema sanatı üzerine ‘felsefi yazı yazmakla’ sinema eleştirmenliği aynı şey değil. Ayrıca sinemanın bir ‘görsel sanat’ olduğu bazen sinemacılar tarafından da sık sık unutuluyor. Bu nedenle, filmlerin teknik yapılarını değil de ruhlarını okuyan bir ‘yazan’ olmak istiyorum. Felsefi yapı, görsellik, çağla uyum gibi niteliklerin peşindeyim. Bir bakıma Mauvais Sang’la [Carax/ 1986] başladığını...
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Türkiye entellektüelleri tarafından çok az bilinen Çin ve Çin tarihi uzmanlığı ve globalitenin modernite ile olan ilişkisi çerçevesinde, Arif Dirlik, günümüzün ekonomi-politiği açısından Marx’ı yeniden okuyor. Türkiye ise, 1939’dan bu yana emperyalist-globalite’ye eklemlenme sürecinin bir türlü bitmez tükenmez sefalet ve sefahetini yaşarken global güncelliğin derininde yatan temel kırılma noktalarını görmezden gelme ve sürekli kaçırma alışkanlığı...
Kum Saatleri (Öykü)
“Sigara içerken yine uyumuşsun Hilda, böyle olmayacak. Ne desem kalbin kırılacak şimdi. İzmarit bu sefer telefon rehberini ucundan tutuşturmuş. Yanan telefon rehberinin başına çöküp beni arayacağını biliyorum. Çünkü ben söylemiştim, hep bir telefon araması kadar uzağında olacağımı.” Hilda uzun uzun çaldırdı numarayı. Kimsenin cevap vermediğini dehşetle fark etti. Hilda sessiz bir kızdı. Babaannesi Hilda’ya konuşmayı,...