Farkında mısınız? Son yıllarda uydurulmuş fiyakalı meslekler büyülüyor nedense. Altını doldurmadan, kaçarken göçerken, emek harcamadan sadece “ol!” denildiğinde oluveriyorlar. Bunları ‘olduranlar’ da yaşını başını almış kişiler olarak, başlarını yastığa koyup rahat uyuyabiliyorlar mı merak ediyorum! Büyük “sanatçı -ların” arzuhalciliğine soyunan sanat yazarlarının bazıları oturup düşünsünler ağlanacak hallerine. Karıştırıyorlar kendilerini herhalde arzuhalcilerin en büyüğü, en ünlüsü Kemal Sadık Gökçeli ile…

Bir dernekleri vs. varsa da oturup tartışsınlar bunları. Malum ekonomik kriz-ler hepimizi sarsıyor. Keşke zamlı tarifelere ayrılan zaman kadar bu gibi meseleler de masaya yatırılsa, ben de işimi gücümü bırakıp bütün bunları dert edinip, dile getirmek zorunda kalmasam. Grandiose damarım kabardı. Keşke herkes kendi alanı ile ilgili özeleştiriyi, “Kol kırılır yen içinde kalır” mantığıyla örtmese, gizlemese. Tenkit edebilse… Ama sıkabilir bu tabii… Hem sıkılmanın âlemi var mı üç günlük dünyada (!)

Gerçek “sanatçıysa” zaten oturur Leonardo’dan Kandinsky’ye, Sokrates’ten Lukács’a ve günümüze işin ıcığını-cıcığını çıkartıp ortaya koyar! Size de onun açtığı, ilham alıp verdiği ‘sanat eserlerini’ izlemek, yorumlamak düşer. Ama önce bu iş “sanatçıya” düşer. Kapalı devre top çevirenlere değil! Sözde ehl-i tenkit arasında eleştirimsi paslaşmalar yaparak hiç değil!

Eleştiri demişken, geçen gün son derece içimi acıtan bir şey oldu. Değerli bir eleştirmen bir videosunda kendisi tarafından kotarılmış bir “sanatçı” katalog-kitabından bahsediyordu. Üzerinde durulması gereken çok çok önemli bir konuydu bu. Ayrı bir başlık halinde irdelenmesi, konuşulması gereken!.. Videoyu yanlış anlamadıysam ki defalarca izledim, kendisi tarafından toparlanıp, kaleme alınmasına rağmen, basılmış olan kitabın ne künyesinde ne de kaynakçasında ismine yer verilmediğini, sanatçıyla birlikte yapılan bu çalışmada “sanatçı”nın sadece kendi ismini kullandığını belirtiyor ve onun “sen uygulamadan anlamazsın” sözünden çok etkilenmiş olduğunu dile getiriyordu. Ve devam ediyor: “…ve kitabı sanki ben yazmamışım gibi davranıyor.” “…tamamen her şeyiyle benim kaleme aldığım kitabın provasını bana okutmadı Hoca…” İnanamıyorum! Başka var mıdır acaba? Çok üzüldüm ve utandım sanat adına. Akademisyen veya akademisyen-sanatçı olan biri nasıl yapar böylesi bir şeyi! Sizler kalem emekçilerisiniz. Bu “sanatçılara” bu yaptıkları şeyin ‘plagiarism’ (başkasının eserini çalmak) olduğunu hiç kimse hatırlatmadı mı? Keşke bir özür dilenseydi.

Aynaya bakalım hepimiz. Yalan söylediler! Yalan söylediniz! Yalan söyleniyor! Sanatçı dediğimiz kişiler böylesi davranışlarda bulunmaz çünkü. Gerçekten merak etmekteyim. Kaç kişi kitap-katalog yazdırıp, yazarın ismi yerine kendi “sanatçı” ismini yazdırdı? Yine merak ettiğim bir şey daha var. Gölge yazar veya parayla tez, makale yazan kişiler yazın emekçisi sayılır mı sayılmaz mı? Arzuhalcilik yapan sanat yazarları parayla tez, makale yazan birine göre daha mı etik bir duruş sergiler?

Kimse kusura bakmasın! Yeterince kamuflajlar, mistifikasyonlar falan yapılıyor birtakım “sanatçı”lar tarafından. Bir kere şunu anlasın bu alanda “büyük sanat” yaptığını iddia eden: Plastik sanatlar alanında ki diğer alanlar da aşağı yukarı aynıdır, neyi koysan, ilgili eleştirmen, yazar, medya güzellemeleri ve “sanatçının” akıtacağı paranın miktarı oranında bir ün ve servete kavuşturularak “sanatçı” olabilir. Herkes yani. Yani bir zamanlar “Unkapanı’na düşmek” olarak tabir edilen ve müzik-sahne için kullanılan, uygulanan kıstasların tamamını, hatta daha da fazlasını ‘plastik sanatlar’ için de geçerli sayabiliriz. Hem daha kolay yoldan. Kendi ayağıma mı sıkıyorum dersiniz? Eh! Pek işimi bildiğim de söylenemez. Nabza göre de şerbet veremedim hiç! Niye böyle olduğuma dair bu yazıyı tamamlayınca bir uzmana gidebilirim belki. Doğruyu söyleme “hastalığından” mustaribim diye. Bu yaşa kadar deneyimlediklerimi kısmen aktarıyorum. Ha derlerse ki hiç bir sorun yok! Pür-i pak her şey. Asayiş berkemal! Bu da onların görüşü. Evet! Sadede gelsin, elini varsa vicdanına koysun, konuşsun herkes. Büyük büyük vaatler verilip kandırılmasın gencecik insanlar. Boğaz tokluğuna bilmem hangi narsistin emir eri olarak görülüp, ucuz işçi olarak sömürülmesin! Bu genç insanların önünde koca bir ömür var. Buralarda bu işlerin cılkı çıkmış çünkü! Çıkartılmış! Liyakat zaten hak getire de, ne planlama ne de istihdam var! Diğer alanlara girmiyorum bile.

Müzik alanında da benzer bir durum yaşandı! İsim vermeyeceğim. Bu alanlarla ilgili olan kişiler zaten kimlerden bahsettiğimi anlayacaklardır. Olay Temmuz 2022’de bu işlere yıllarını vermiş iki değerli insan arasında geçiyor. Müzik eleştirmenimiz ve adını uluslararası arenada da sıklıkla duyuran müzisyen sanatçımız arasında; polemik de olsa, oldukça düzeyli, bir tartışma yürütüldü. Olması gereken de buydu. Eleştirmen de sanatçı da dokunulmaz değildir nihayetinde.

Eleştirimiz adına sevindirici olan ise, eleştirilmez, eleştirilemez olan müzisyen, ressam, “sanatçı” eleştirilebiliyormuş! Son zamanlarda çok fazla görmediğimiz. Göklere çıkartılan, uçan bir “sanatçı” kitlesi… Çıktıktan, çıkartıldıktan sonra da ün, şöhret delisi olarak ayakları bir türlü yere basmayan!
Andığımız eleştirmen-sanatçı polemiği türünden tartışmaların şimdi yapılıyor olması oldukça dikkate değer. Bu olayın bana gösterdiği şey, artık sanat yazarı-eleştirmen dostlarımız, yazın emekçilerimiz yavaş yavaş bu işleri sorgulamaya başlayacak ve başka başka “gölge yazar” olarak adı anılmayan, aslında bir anlamda ilgili ‘sanatçının sanatını’ da icra eden eleştirmenlerimiz için de hak yerini bulacak!

TEILEN
Önceki İçerikYOLDA (ŞİİR)
Sonraki İçerikPoslední Stanice (Şiir)
Kendini Angel Rainbow (Gökkuşağı Meleği) yani ‘kendilik araştırmacısı’ olarak tanımlar. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Tarih, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nde Resim okudu. Yüksek Lisansını Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yaptı. Sanatta doktorasını Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde ‘Kendilik Öyküsü Olarak Resim: Gökkuşağı Meleği’nin Anatomisi’ adlı tez çalışmasıyla tamamladı. Yurt içi ve yurt dışı birçok karma sergide yapıtlarıyla yer aldı. ’İris : Sergilerin Bugünü Uzaktır’ (Ankara 2013), ‘Angel Rainbow’ (Selanik 2017), ‘Kaos’ (İstanbul 2019) ve ‘Pandemi! Sorun Acaba Self de mi?’ (İstanbul 2020), Angel Rainbow&Self (İstanbul 2021), ‘Fragmented Self’ ( İstanbul 2022), ‘HEP Self’ (İstanbul 2022) son yıllardaki kişisel sergileridir. Sanat ve sanat yapıtı konusundaki görüşlerini, ‘Kendilik Nesnesi Olarak Sanat Yapıtı’ adlı makalede somutlaştırdı. Ona göre sanat; gerçekliği sadece yansıtmakla yetinmez, yansıtmayı aşar ve gerçekliği dönüştürür. Tek bir akım ve tanıma indirgenemeyecek, geniş perspektifli bir anlayışı sanatçı sorumluluğunu ön planda tutarak, hayata geçirme çabası içinde olduğu söylenebilir. Gerçeklikle kurmuş olduğu bu ilişkide, kendisinden hareketle topluma, dünyaya ve evrene yönelik bir çaba… Sanatsal çalışmalarını İstanbul ve Ankara’daki atölyesinde sürdürmektedir.