Ana Sayfa Kritik Felsefesiz Hayatın Sefaleti

Felsefesiz Hayatın Sefaleti

Felsefesiz Hayatın Sefaleti

Felsefesiz hayat olmaz; olsa bile boş ve yavan olur. Televizyonlara baktığımızda bir türlü tamamına erdirilemeyen tartışmalar görürüz… Bunlara tartışma denirse… Felsefenin eksikliği hepsinde hissediliyor.

Felsefel bakış bir kere eleştirelliği getirir. Felsefenin girdiği her yerde başka açılardan bakmak vardır. Tartışmaların bitmemesi hep aynı konuların aynı açılardan ele alınmasından ileri gelir gerçekte…

Eğitim sistemimize bakıyoruz: Olabildiğince az felsefe veriliyor. Bunun cezasını sonraki kuşaklar hissedecek. Felsefeyi nereye monte ederseniz oradan özgür düşünce doğar. Örneğin, eskiden medya okuryazarlığı yoktu. Felsefeyi, geniş anlamıyla eleştirel düşünceyi medyaya uygulayınca ortaya okuryazarlık tartışmaları çıktı. Medya girdileri, ortaya çıkışlarında kontrol edilemiyordu, öyleyse medya kullanıcısına ulaşırken müdahale edilmeliydi. Kullanıcılar bilinçli olursa sorun ortadan kalkardı.

Bilinç burada da görüldüğü gibi kilit bir konu. Felsefe bilinç kazandırır. Bilinçli olmayan insanlar geri kalırlar. Hayatın belirleyicilerine karşı savunmasız bir durumda olurlar. Hayatın dalgalarında savrulup giderler. Bilinçli bir insan ise felsefeyle donanmıştır; yaşadıklarının geçmişini bilir, geleceğini de öngörür.

Evet, felsefe öngörü gücü kazandırır. Öngörülerimiz her zaman tutmaz ama öngörüler yaparız ki geleceğin belirsizliğine karşı tutunacak bir dalımız olsun. Gelecek aslında tümüyle öngörülmez değildir; felsefe, insanı gelecekle baş edebilecek yöntemlerle donatır.

Felsefe bir yöntem işidir. Felsefenin mantık gibi bir cephaneliği vardır. O zaten birçok yanlışlığı ortaya çıkarır. Örneğin, bir tartışmanın kişiye özel mi konuya özel mi olduğunu ayrımsamak büyük fark yaratır. Felsefe bilmeyenler, genellikle kişisel saldırıya ‘tartışma’ adını verirken, felsefeyle donananlar kişileri değil düşünceleri tartışırlar.

Felsefenin tarihte kimi zaman yasaklandığını görürüz. Neden? Çünkü özellikle sosyal felsefe, egemenlerin oyunlarını bozar; ezilenlere ideolojik sislerden kurtulmak için şans tanır. Bu ise, büyük bir suçtur.

Felsefesiz bir dünya Matrix gibidir. Bir programın içinde miyiz? Ya da Çinli düşünürün deyişiyle, “düşümüzde bir kelebek mi gördük yoksa bir kelebeğin düşü müyüz?” Bunu felsefe olmadan asla bilemeyiz.

Felsefe hep kitaplardadır sanılır. Oysa okuma yazması olmayanların da bir hayat felsefesi olabilir. Bu, felsefe edinmenin çeşit çeşit yolu olduğunu gösterir. Felsefeye kuramdan da giriş yapılabilir uygulamadan da…

Aslında felsefenin kullanılmadığı hiçbir alan yoktur; ama insanlar genelde yaptıklarına ‘felsefe’ demezler. Kimi aydınlık karşıtı ortamlarda, felsefe yapmak hor görülür. Oysa ondan başka çıkış da insanlık için bulunmamıştır.

İklim değişikliği ve küresel ısınma en büyük sorunumuz. Devletler ve şirketler bu konuda tıkanıyorlar. Maliyetleri kim üstlenecek? Suçu kendilerinde bulmadıkları için maliyetleri külfet sayıyorlar. Felsefel bir bakış onlara bu sorundaki paylarını anımsatacak, gerekli önlemlerin alınması için özeleştirel olunmasını sağlayacaktır.

Bir diğer konu da göçmen ve sığınmacı konusu… Denizler her gün genç yaşlı nice umut arayıcısına mezar oluyor. Felsefenin sihirli eli bu konuya dokunduğunda, devletlerin iki yüzlülüğünü görüyoruz. Avrupa’da insan hakları yalnızca Avrupa sınırları içinde geçerli; sınır dışındakiler Avrupalılar gibi yasal koruma altında değil. Bunu bize felsefe söylüyor.

Kıta felsefesi ne işe yarar? Çözer mi bugünkü sorunlarımızı? Bir işe yarar, en azından günümüzde psikolojinin temellerini atar o dönemin eserleri… Tarihteki felsefeciler kitap sayfalarında durmazlar; birçok yeni düşünceye öncülük etmişlerdir. Hegel’siz bir dünya eksik kalacaktır; Nietzsche’siz bir hayat da öyle…

Eğitim felsefesi bize neyin ne için yapıldığını anlatır. Öğrenciler doldurulmayı bekleyen birer kavanoz mudur, yoksa özgür ve özerk failler mi… Neden bu dersler şu sırayla verilir de başka sırayla verilmez… Felsefe bize bunları ve nice konuyu düşünme ve bunun üzerinden harekete geçme fırsatı verir.

“Eğitim şart” denir; aslında felsefe şarttır. Felsefesiz bir eğitim, yönünü kaybeder. Bir gemi gibi karanlık sularda kaybolur. Felsefe gemiler için kutup yıldızıdır. Onun görünmesiyle bilinmedik coğrafyalar bilinir olur.

“Düşünceye özgürlük!” “Felsefeye özgürlük!” Sloganlarımız bunlar olmalıdır. Özgürlük de tanımını felsefeden alır. Neyin özgürlük neyin kısıtlama olduğunu felsefeden öğreniriz. Kimilerinin ütopyası başkalarına distopya gibi gelir. Milyonlar bir iktidarı alkışlarken, felsefe itiraz eder. Felsefenin itirazlarını dinleyen ülkeler ilerler; gerisi temcit pilavı gibi sunulanlarla bir kısır döngü içinde geriler.

İşte bunun için felsefenin çağrısına kulak verelim. Duraklama devirleri hep felsefesiz zamanlardır, bunu iyice belleyelim. Felsefesiz hayat olur elbette, ama karanlık olur, tatsız ve tuzsuz olur. Öylesine hayat denmez. Hayat dense bile iyiyi, güzeli de felsefeden öğreniriz. İyisiz, güzelsiz bir hayat, hayat değildir. İyi olan nedir? Güzel olan nedir? Felsefe bunları sordukça, toplumsal olarak da ilerleme kaydederiz…

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl