Ana Sayfa Kritik SANATTA ESTETİK VE ELEŞTİRİ

SANATTA ESTETİK VE ELEŞTİRİ

SANATTA ESTETİK VE ELEŞTİRİ

Felsefe, metafizik, epistemoloji ve etik gibi kapsamı geniş olan konular “akılcı eleştirel düşünce” alanı olarak incelenebilmektedir. Estetik sanat felsefesi ve sanat kuramı terimleri birbirleri ile örtüşebilir, fakat eş anlamlı değillerdir. Genellikle “estetik” kelimesi sanat felsefesi ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Sanat felsefesi, sanatın doğasını, tanımlamalarını ve güzelliğe verilen tepkileri incelenmektedir. Etik ve estetik arasındaki ilişkileri, sanatın karşısındaki politik tepkileri, sanat eserinin anlamı ve anlaşılması konularını araştırmaktadır. Estetik ve eleştiri süregelen tartışmalar olup, akılcı diyaloglara dayanmaktadır.

Richard Shusterman, sanat felsefesi için estetik kuramın görevinin sanatın rolünü ve değerlendirilişini zenginleştirmek olduğunu ifade etmiştir. Estetik, aynı zamanda bireyin sanat zevki ya da estetik değerlerini düşünmesini sağlayan duyarlılıklarına da gönderme yapmaktadır.

Estetik terimi ilk kez 1750 yılında Almanya’da Alexander Baumgarten tarafından “duyusal bilişsellik bilimi”ni tanımlamak üzere kullanılmıştır. Baumgarten, düzenlenmiş olan nesnelerin anlaşıldıkları zaman gerçek olup olmadıklarına bakılmadan, akılda memnuniyet oluşturduklarını ifade etmiştir. Bu düşünce ile estetik kuramları 18. yüzyılda İngiltere’de, 19. yüzyılda Almanya’da geliştirilmiştir. Estetik tavır, sanatı biçimci bir mercekten deneyimlemek için gereklidir. Nesnenin estetik olarak algılanması, onun yalnızca estetik özellikleri üzerinden görülmesi olup, bu özellikler de duyusal güzelliğin ortaya koymuş olduğu özellikler olmaktadır. Tarafsızlık kavramı da estetik tavrın temel bileşeni olup, estetik deneyime sahip olmada gereklidir. “Güzellik”, estetik kuram tarihinde dikkatleri üzerinde toplamış olan eski bir kavramdır. “Yücelik” kavramı ise, 18. yüzyılda estetik söylemin konusu olmuştur. Yücelik kavramı, erken dönem Yunanlara ve yüceliği güzel sözlerin önemli bir parçası olduğuna inanan Longinus’a uzanmaktadır. Longinus, yüceliği sınırsız ve geniş olarak simgelemiş, 18. yüzyılda yücelik doğanın ve sanatın estetik alanına taşınmıştır.

Edmund Burke, güzelliği anlaşılırlıkla, eşlikçilikle, yüceliği ise yüzleşme ile alışılmadıkla ve bireyin erişiminin ötesine varan deneyimlerle ilgili olduğunu savunmuştur. Burke ve diğerleri güzel ve yüce olanı doğaya ve sanat yapıtlarına uyarlamıştır.

Alman düşünür Immanuel Kant’ın (1724-1804), genel felsefe tarihine ve özellikle estetik konusuna önemli katkıları olmuştur. Kant, yüce olanı yalnızca doğa ile sınırlamıştır. Yüceliği doğayla sınırlayarak estetik deneyimin, sanatçının anlamlı olması için yapmadığı olayları kapsamış olduğunu göstermiştir. Kant, 1790 yılında yazmış olduğu önemli eserlerinden biri olan “Yargı Yetisinin Eleştirisi” adlı eserinde, bir nesneye güzel denilebilmesi için gerekli olan şeyleri sorgulamıştır. Düşünürler, Kant’ın güzellik analizini, estetik tarihinin en doğru vurgulanmış örneği olarak görmüşlerdir. Bununla birlikte pek çok belirsizlik ve karışıklık barındıran sorunlu ve derin yönlerinin teknik ve felsefi bir bağlama en iyi şekilde uyarlandığını da ifade etmiştir. Kant, “Yargı Gücünün Eleştirisi”nde, modern estetiğin temellerini atmıştır.” Yargı Gücünün Eleştirisi”, asıl olarak sanata yaklaşım bakımından güçlü bir etki bırakmıştır. Kant’ın çağdaşları ve daha sonraki dönemde felsefeciler ve sanat kuramcıları için yol gösterici olmuştur. “Yargı Gücünü Eleştirisi”nin önemi, öncelikle estetik yargının özerkliğini korumuş olmasından ileri gelmiştir. Kant, estetik alanı doğal ve ahlaki alanlardan ayrı bir alan olarak kurmak istemiştir. Eleştiricilik Kant’ın öğretisidir. Buna göre olgu ve düşünceler akıl ve mantık süzgecinden geçirildikten sonra içselleştirilmesi gerekmektedir. Güzelliği hayal gücünün serbest bir oyunu olarak görmüş, estetiği ise, duyumsal nesnenin hayal gücümüzü harekete geçirdiği ve deneyimlediğimiz bir şey olarak ifade etmiştir.

Kant, beğeniyi doğa ile ilgili olarak yorumlamıştır. Estetik hazzı ise, “çıkar gözetmeyen tatmin” olarak tanımlamış ve sanatla biçimi “amaçsız amaçlılık” olarak tasarlamıştır. Kant için doğa ve özgürlük alanları önem taşımaktadır. Özerk bir estetik alan ise bu iki alan arasında aracılık yapan serbest bölge gibidir. Estetikte öznel ile nesnel arasındaki ayrım bütünüyle ortadan kalkmaktadır. Kant’a göre, estetik fikir pek çok düşüncenin nedeni olan, ancak sonuç olarak dil tarafından kuşatılıp anlaşılır hale getirilemeyen hayal gücünün temsili olarak ifade edilmektedir. Kant, beğeni yargısına ilişkin çıkarımlarında ahlak meselesine de değinmiştir. Güzellik, ahlaki iyinin simgesidir. Sanattaki güzelin ahlaki yönünü vurgulamış, onu doğadaki güzele göre ikincil görmüştür. Kantçı görüşe göre sanattaki güzellik, temsil dünyasındaki özgürlük olarak tanımlanır. Sanattaki güzellik hiçbir şekilde gerçeklik değeri taşımaz, ancak onu kavramdan bağımsız saf beğeni olarak değerlendirmektedir.

Kant, doğru estetik yargıların mümkün olabileceğine ve iki şeye gereksinim duyulabileceğine inanmıştır. Ona göre, insanların dünyayı anlamak konusunda aynı temel özelliklere sahip olmaları ve izleyicinin bir nesneyi gerçek oluşunu gözetmeden onaylaması ve diğer insanlar gibi yargılaması önem kazanmıştır. Estetik görüşleri kendinden sonraki söylemler açısından büyük önem taşımaktadır. Estetik dünyanın özerk oluşunu, deneyimi estetik kılan, onun biçimsel özellikler olduğunu belirtmiştir. Estetik deneyimin, estetik ifadeye ve düşüncelere bağlı olduğunu savunmuştur. Kant’ın karmaşık estetik ve sistematik analizleri hem sanata hem de doğaya uygulanabilmektedir. Kant, sanatın hedefinin güzellik olduğunu vurgulamıştır. Biçim, bir şeyin güzel olarak değerlendirilmesi için önemlidir. Kant, güzellik yargısının nesnel olduğuna inanmıştır.

Alman düşünür, George Wilhelm Friedrich Hegel, (1770-1831), büyük bir metafizik yapı kurmuş ve sistematik sanat kuramı geliştirmiştir. Düşünceleri o zamandan beri var olan temel felsefi akımları etkilemiş, “estetik”, Hegel’in genel düşünce sisteminin merkezini oluşturmuştur. Hegel de Aristoteles gibi, sanatın değerini gerçeği aydınlatma becerisinde aramış, sanatın asıl değerinin haz vermek değil, dünyayı algılayışımız olduğuna inanmıştır. Hegel için biçimin güzelliği ve temsiliyet becerisi önem kazanmıştır, ancak hakiki sanat için yetersizdir. Hakiki sanat, kutsal olandan insan özgürlüğüne saygı göstermek durumundadır. Kutsal olan Antik Yunan ve Hristiyan söylemlerini kapsamaktadır. Ancak Hegel, seküler sanatı da incelemiş, hakiki sanatın içinde insan özgürlüğünü ön plana çıkarmıştır. Ona göre hakiki sanat, zor durumlarda bile içsel özgürlük duygusu, haz ve iyilik yaratmaktadır.

Felsefe ve din anlayışı gibi, sanat da süreç içerisinde gelişmektedir. Güzellik, duyulara hitap eden özgürlük duygusunun uygun bir biçimsel ifade ile, uyumlu bir şekilde bir arada bulunmasıdır. Hegel’e göre güzellik, idenin bir görünüşü olup, ide, hakikatle ilgilidir. Hegel’in ahenkli güzelliğe ait olan düşünceleri, 20. yüzyılın sonunda sanatı geleneksel güzelliğin boyunduruğundan kaldırmak isteyen düşünürlerle karşı karşıya bırakmıştır. Hegel, sanatın sadece toplumsal ve siyasi hedeflere yarar sağlamayan, farklı bir estetik özgürlük ve deneyim şekli olduğunu göstermiştir. Çağdaş estetikçilerden Lucian Krukowski, Hegel’in katkılarını görmezden gelmiş, biçimciliğe getirilen açıklamalarda Kant’ın önemini vurgulamıştır. Krukowski’nin biçimciliği ele alışında biri Kant’a diğeri Hegel’e affettiği kuramın iki farklı vurgusu önemli olmuştur. Krukowski, en iyi sanat yapıtlarının biçimsel özelliklere vurgu yapabilenler olduğunu ve sanat eserlerinin yalnızca biçimsel özelliklerine göre yargılanması gerektiğini savunmuştur. Krukowski, sanat eserlerinin içeriğe bakılmadan sadece biçimsel özelliklerine göre yargılanmasının gerekli olduğuna inanan Kant’ı savunmuştur. İkinci vurgusu ise, sanat yapıtının özellikle biçimci ilkeler yönünde inşa edilmesi gerekliliğine inanan Hegel’e olmuştur. Kant’ın sanatı yargılarken biçimsel kriterlere yapmış olduğu vurgu, sanat eserini yargılarken estetik dışındaki tüm içeriklerin göz ardı edilmesi gibi uç bir noktaya da gidebilir. Bu da 20. yüzyılda Clement Greenberg’in ortaya koymuş olduğu biçimciliğe, katı bir duruştur.

Düşünür Richard Shusterman, “Aesthetics and Postmodernism” adlı makalesinde postmodernizmin tartışmaya açık ve net olmadığından bahsetmiştir. Postmodernizmin sanatın yüce iddialarını azaltıyor olmasına rağmen, onun yerine estetiği daha da merkezi bir noktaya getirdiğini savunmuştur. Gelenekten gelen düşünürler farklı duruş sergiledikleri postmodernist iddialara sıcak bakmamışlardır. Shusterman, postmodernist eleştirmenlerin görüşlerine değer vermiştir. Postmodernistler sanatın ve estetiğin toplumsal politik ve etik dünyadan uzak olmasına müsaade etmemişlerdir. Shusterman ve Postmodernisler, sanatın ve estetiğin yaşamdan soyutlanamayacak kadar büyük önem taşıdığına inanmışlardır.

Duygu, duyu, akıl, etkinlik gibi imgelemin kendisi ile tüm değer ögelerini bir arada tutan etmen olarak değil, ancak özel bir yeti olarak görülür. Geleneksel sanatlar dışında sanat, her zaman kendi döneminin ölçütlerini aşmıştır. Bu bakımdan çağdaş olan her sanat sanki estetik ölçüleri göz ardı etmiş gibi görünmektedir. Estetik sözcüğü, insanın algıladığı nesneyi nasıl değerlendirdiğini, ona ne gibi anlamlar vererek beğendiğini ifade etmektedir. Tarih boyunca tartışma konusu olan, estetik olarak değerlendirilen nesnenin güzelliğe ait değerleri içerip içermediği ya da algılayanın ona bu değerleri kendi kültürel alışkanlıkları dolayısıyla mı affettiği hakkında olmuştur. Özellikle postmodern kuram içerisinde Kivy ve Danto gibi düşünürler estetik değerlerin izlerinin amaçlayarak oluşturduğu kültürel ya da felsefi atıflar olduğunu ileri sürmüşlerdir.

 

Sanatın sorunlarına duyulan ilgi, sanatın ticarileşmesine duyulan tepki, sanat ortamlarından yararlanma arzusu ve kentin var olan olanakların ötesinde arayışlara yönelinmesi estetik kaygının bir dışa vurumu olarak kabul edilmiştir. Sanat estetiğinin asıl amacı sanatı yorumlamak ve sanat üzerinde belli bir etkiye sahip olmaktır.

 

KAYNAKÇA

 

  • Barret, T, Çağdaş Sanatta Estetik ve Eleştiri, Çev. Esra Ermert, Hay Yay, İstanbul, 2019
  • Akkaya, T., Yeni Sanat Eleştirisi Kuramı, Arkeoloji ve Sanat Yayıncılık, İstanbul 2014
  • Dewey, J., Deneyim Olarak Sanat, Çev., Nur Küçük, Vakıfbank Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2014
  • Erzen, J., N., Çoğul Estetik, Metis Yayınevi, İstanbul 2011
  • Turani, A., Felsefenin Işığında Modern Resim, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2013

 

 

 

 

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl