Ana Sayfa Litera Coğrafya Ya Da Olmayanın Dersi

Coğrafya Ya Da Olmayanın Dersi

Coğrafya Ya Da Olmayanın Dersi

Rüzgâr, masamın üstündekileri uçurmasaydı, ağaçların dallarına aklımı vurmasaydı eğer, sana içinden hiç geçmediğimiz yazıdan bahsedecektim; alında, pencere buğusunda, herhangi birinin günlüğünde, duvarda, mukadderat diye geçiştirilip üzerinde durulmayanda ya da, ama içinde olmadığımız yazıdan bahsedecektim sana. Gözlerine denk düşmedikçe, sana dokunmadıkça, silinen yazıdan. Aramızdaki uzaklık büyüdükçe başkalarına biriktiğin kelimelerle, içinde olduğun cümlelerden de bahsedecektim. Adının geçtiği dudaklardan, sıcağının geçtiği yataklardan da… Belki de geçtiğimiz başka yazılardan da.

Olmadık işte, pişmeden koparıldık; saklandığımız ağaçtan koparıldık.

Sakladım yüzümü, rüyam görünmesin, yüzümü saklamazsam rüyan da görünür diye. Suçlayamam seni, kalbimin coğrafi konumundan bu hüzün: üç tarafım seninle kaplı, hasretin kalbime paralel, yokluğun dik, en zengin kaynağı yalnızlığım olan bir insan parçası bedenim. Kuzey paralelleri, güney enlemleri, gözlerime kaçan yaştan pusulası şaşmış bakışlarımla bozuldu konumu coğrafyamın.

Aslında şimdi tam da burada olsan yumuşar içimdeki ünsüz, düzelir üzerinden kaydığım anlam. Olmayandan olsan, hiç beklenmedik bir mevsimin iklim şartlarıyla gelsen, karasal, ılıman hangisi olursa olsun fark etmez, ama izin vermesen kalbimin erimesine, aklımın çatısında sallanan ayaklarımı tutsan, akşamları eve geç kalmayan çocuğun sakinliğiyle girsek içeri. Hiçbir şey olmamış gibi yaksak ışıkları.

Oturduğum kafenin lavabosuna gidiyorum, aynaya düşecekten korktuğumdan başımı kaldırmıyorum hiç. Yüzümü yıkayıp hızlıca masama geçerken canım bir sigara istiyor, tersten yakıyorum sigarayı. Uzaklardan gelecek bir misafirin var haberini veren batıl bir inançla gelecek olanı bekliyorum: sen misin, o kadar uzak mısın?

Dışarıdan kendiyle mutlu görünen insanlara benziyorum, anlaşılır olmaktan sıkıldım, nefesimi sana saklamaktan da. Beni hep güçlü sandın, kendime görünür olduktan sonra ne kadar güçsüz olduğumu da gördüm. Ne için sınandığımı bilmeden kafamın sorduğu tüm sorulara cevap vermeye çalıştım, seni aklamak de buna, kendimi ya da ikimizi karalamak, ne dersen de! Kalan yaralarımı yüzyıllar sonra bir müzede gösterilir diye özenle saklıyorum. İkimizin hüznüne bile sahip çıktım, korktuğun her şeye…

Yağmur ıslatmasaydı kâğıdımı, sana içinden geçtiğimiz yazıdan bahsedecektim. Şimdi bilmiyorsun nerde olduğumu. Eve gitmek istemeyen bir çocuğum artık, ışıkları yanık bir evin yalnızlığını da bilmeyeceksin. Kalk dolaş diyorum kendime, ama yürünmez sensiz şimdi bu sokaklarda, bir şey çalmış gibi içinde koşulur ancak.

Görsel: Cemal Nergiz

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl