Ana Sayfa Litera SU KATILMAMIŞ, DEVRİMCİ BİR KAHRAMAN: HASAN İZZETTİN DİNAMO

SU KATILMAMIŞ, DEVRİMCİ BİR KAHRAMAN: HASAN İZZETTİN DİNAMO

SU KATILMAMIŞ, DEVRİMCİ BİR KAHRAMAN: HASAN İZZETTİN DİNAMO

Edebiyatımızın en müstesna isimlerinden biri; Vedat Türkali’nin söylediği üzere, toplumcu şiirde Nazım’ınkinin dışında yeni bir dilin, şeklin de olabileceğini kanıtlayan ilk isim olan Hasan İzzettin Dinamo; sadece yazarlığı ve şairliği ile değil, sürdürdüğü çileli; ancak hep ümitvâr yaşamı ile bizim için fazlasıyla önemli ve örnektir.

1909’da, Akçaabat’ın Ahanda köyünde başlar hayata Dinamo. Babası Yemen’de yıllarca savaşan, köyüne döndüğünde bu kez de yoksullukla çarpışan bir Anadolu insanıdır. Karısı ve çocuklarıyla İstanbul’a göçer, hayvancılık yaparak geçinmeye çalışır, olmaz. Samsun’a yerleşirler daha sonra. Ancak Cihan Harbi başlar bu kez de. Dinamo’nun babası ve ağabeyi askere alınır; ikisi de dönemez. Hasan İzzettin Dinamo da cephe gerisinde, annesi ve kız kardeşleriyle açlık ve yoksullukla savaşmaya başlar, henüz küçük bir çocukken. Sekiz kişilik ailesinden, kendisi ve iki bacısı kalır geriye sadece.

Samsun’da başlayıp memleketin çeşitli yerlerinde sürecek Darüleytam, yani yetimler yurdu yılları başlar Dinamo için. Henüz o dönemlerde, kitaplara sarılır. Okur, okur ve yazmaya başlar. Sivas’ta öğretmen okuluna devam eder. Romantik ve epik bir eğilimi vardır şiirde kendisinin. 1929’da, yolladığı şiirleri, Nazım Hikmet tarafından çok beğenilecek, yazması teşvik edilecektir. Dönemin koşulları ise, bir avuç da olsalar, komünistlere yaşam hakkı tanımayacak kadar kötüdür. Hapisle tanışması gecikmeyecektir şairin. Ankara’da, partiyle organik bir bağı olmasa da TKP’nin lider kadrosuyla aynı zindanlarda yatar ilerleyen yıllarda.

Oldukça sıra dışı bir karakterdir Dinamo. Hapislik, sürgünlük, kaçaklıkla geçer en verimli yılları (askerliği yedi yıl sürer mesela) ve tabii çocukluğundan bu yana peşini bırakmayan açlık ve yoksullukla. Buna rağmen gerçekten direncin ve umudun adıdır edebiyatımızda ve toplumcu mücadele tarihimizde. Oldukça güzel bir örnektir; kendisiyle aynı kaderi yaşayan Orhan Kemal’le, ellili yıllarda, İstanbul’daki bir karşılaşmalarında, yazarın parasızlık nedeniyle artık şehri terk edip balıkçılık yapacağını söylemesi üzerine, ona kalması ve yazarak savaşa devam etmesi gerektiğini anlatacak, onu gitmekten vazgeçirecektir.

Ankara’daki hapislik günlerine ilişkin eklenmesi gereken önemli bir şey de yazarın Sabahattin Ali ile ilgili yaşantılarıdır. Dinamo, politik olarak Nazım’dan nasıl etkilendiyse, kültürel olarak da Sabahattin Ali’den beslenir, kendisini geliştirir.

Dinamo, durmaksızın yazar, üretir; Ataç’ın ve diğer pek çok eleştirmenin takdirini kazanır; ancak hayatını idame ettiremez. Yahya Kemal bir semboldür o yıllarda; bol “yaşam sevinci” içeren şiirler itibar görmektedir. Oysaki Dinamo, ülkemizi ve bütün Avrupa’yı tehdit edecek savaşın, faşizmin, açlığın ve yoksulluğun derdindedir. Toplumsal mücadelenin bir tarafında yer almak, yazarak dahi olsa, zararlıdır. Ülkenin aydınlarına, tüm kapılar kapalıdır.

İkinci Dünya Savaşı yılları gelir nihayet. Dinamo, Küçükçekmece sırtlarında bir gecekonduda yaşar ve tabir yerindeyse sadece karnını doyuracak bir şeyler yapmaya çalışır. Takma isimle fotoğrafçılık ve görgü kuralları gibi konularda kitapçıklar kaleme alır örneğin.

Dinamo’nun yaşamında önemli yeri olan ve Mustafa Suphi’nin yoldaşlarından Halil Yalçınkaya, o yıllarda Anadolu’nun çeşitli yerlerine devamlı olarak sürgüne yollanmaktadır. Kızını Dinamo ile evlendirmek ister. O dönemin aydınları, komünistlerinin katılımı ile bir ev düğünü yapılır. Dinamo’nun düğünü, adına ve yaşantısına yakışacak şekildedir. Bu toplanma; aynı zamanda TKP için önemli bir sürecin başlangıcı olacak, Reşat Fuat Baraner, partinin liderliğine getirilecektir.

1950 seçimlerinde CHP’nin tek parti devri bitmiş, bu kez de Adnan Menderes’in tek partili dönemi başlamıştır. 27 Mayıs Devrimi’nden sonra yapılan yargılamalarda, asıl faillerinin hükümet mensupları olduğu ortaya çıkarılan 6-7 Eylül Olayları’nın ardından, rejim derhal komünistleri suçlu ilan etmiş, aydınları tekrar hapse atmıştır. Dinamo da dışarıda kalmamıştır elbette. Bu süreçte Aziz Nesin’le yakın ilişki kurmuş, onun zekâsı ve yoğun üretimine tanıklık etmiştir.

Altmışlı yıllar, Hasan İzzettin Dinamo’ya kısmen daha iyi koşullar sağlar. Gecekondusunda, eşi “Şerifecik” ve çocukları ile sakin bir hayat sürdüren yazar, adeta kendini yeniden yaratır ve çocukluğundan bu yana ilgi duyduğu Milli Mücadele sürecini, öncesi ve sonrası ile ve tarihselci, objektif bir bakışla romanlaştırmaya karar verir. Kayınbiraderi Mehmet Ali Yalçın’ın MAY Yayınları’ndan çıkan Kutsal İsyan romanları ile yeniden hatırlanır. Yetmişlerde yayımlayacağı ve Kurtuluş Savaşı’nın sonrasındaki gelişmeleri anlattığı Kutsal Barış adlı roman serisi ile Orhan Kemal Roman Ödülü’nü de kazanır. Bu ödül, yaşamları yoksullukla geçmiş iki devrimci aydının isimlerini de yan yana getirir.

Yetmişlerin başında peş peşe şiir kitapları da yayımlar Dinamo. Nihayet sesini özgürce duyurabilse de süreç artık her açıdan başka işlemektedir. Hem politik gündem hem de yazınımızdaki yeni akımlar, şairin eserlerine yeterince teveccüh edilmesine olanak sağlamayacaktır.

1 Mayıs 1977’de, Taksim’de yine en önde olacaktır, yetmiş yaşına yaklaşan Hasan İzzettin Dinamo. Güzel günlerin geleceğinden şüphe duymamaktadır hâlâ. Bedeni yavaşlasa da zihni ve hayalleri yine kudretlidir bu büyük komünist yazarın. O gün, katliamdan, bir apartman dairesine saklanarak kurtulur Dinamo. Oktay Akbal, o güne ilişkin şöyle yazmıştır: “Yetmişlik Dinamo bütün gücüyle yürüyordu. Yarım yüzyıllık toplumculuk savaşının en güvenilir eriydi o. 1 Mayıs’ların kutlandığı bu günleri görmenin sevinci içindeydi. Her zaman yengiye inanıyordu.”

Her devirde en tehlikeli adam olan Dinamo, 12 Eylül’de es geçilmiştir. Bir gözaltı süreci yaşar sadece. Bu kısa konuklukta da yine kahramandır fakat. Demirtaş Ceyhun’un tanıklığından öğreniyoruz: “ Solculuğun ve yazarlığın onurunu sadece özgür anlarda değil, tutsak anlarında da 1. Şube koğuşlarında ifade verirken de bir an olsun yere düşürmemişti.”

Yaşamı boyunca yaptığına, okumaya ve yazmaya yani, devam eder sonraki süreçte de Dinamo. Yoldaşlarının hapiste yaşadıkları zulümse onu yiyip bitirmektedir. Kendisi dışarıda; ama aklı hep o güzel insanlardadır.

Yaşamının son yıllarında, köyüne gitmeyi, doğduğu toprakları görmeyi çok istese de bunu gerçekleştiremez Dinamo. 20 Haziran 1989’da sessizce bu dünyadan ayrılır. Geride, öz yaşam öyküsünü içeren Öksüz Musa, Savaş ve Açlar, Musa’nın Gecekondusu… gibi romanları; Gecekondumdan Şiirler, Özgürlük Türküsü, Kavga Şiirleri… adında şiir kitaplarından oluşan bir hazine kalır. Ve tabii; onurlu bir aydın, inanmış bir komünist, üretken bir yazarın mirası.

Her şeye rağmen, yakın dostlarının anlattığı üzere, bir ağaca bir kuşa her zaman hayranlıkla bakabilen, en kötü koşullarda bile mütevekkil, aydınlık ve eşitlikçi bir dünya hayaline mütemadiyen sadık, bambaşka bir karakterdir ve Yaşar Kemal’in dediği gibi, su katılmamış, devrimci bir kahramandır Hasan İzzettin Dinamo.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl